İKTİSADİ DÜŞÜNCELER TARİHİ
İKTİSADİ DÜŞÜNCE TARİHİ DERS NOTLARI
KARL MARX (1818–1883): Prusya’nın Rhine eyaletinde Trier kasabasında doğdu. Bonn ve Berlin Üniversitelerinde Hukuk eğitimi alan Marx 1841 yılında doktor unvanını aldı. 1844 yılında Paris’e yerleşen Marx Fransız-Alman yıllıklarını yayınladı. Aynı tarihlerde Engels’le dostluk kuran Marx araştırmalarında tuttuğu notlardan oluşan 1844 el yazmalarında ana temasını yabanlaşmanın oluşturduğu Hümanist bir felsefe geliştirdi.
Engels’le ortak bir metninde (Kutsal Aile–1845) tarih felsefesini maddeci görüş açısından eleştirisini yaptı.
1845’te Vorwatta gazetesi yazı kurulu ile birlikte sürgüne gönderilince oda Brüksel’e yerleşti. Birkaç ay sonra Engels’te Brüksel’e geldi ve ortak eserlerinin ikincisi (Fearbah Üzerine Savlar–1845) ve üçüncüsünü (Alman İdeolojisi–1845/1846) yayınladı. Bazı kurumsal çalışmalarının yanı sıra sosyalist işçilerle ve alman göçmenlerle ilişkilerini de bu dönemde sıklaştırdı. İlk olarak Brüksel Alman işçileri derneğini kurdu ve Engels’le birlikte bir komünist bir yazışma ağı oluşturdu. Komünistler Birliği’nin isteği üzerine Komünist Manifesto’yu yazdıkları bir süreçte özellikle geçmişte yaptıkları bilimsel çalışmaları gözden geçirmeye başladılar. Marx ve Engels yayınladıkları Manifesto’da tüm dünya işçi sınıfına birleşin mesajını duyurdular.
1848 İhlali patlak verince Belçika’dan sınır dışı edilen Marx Köln’e yerleşerek burada tekrar Neo Rehdim Zeytung gazetesini çıkarmaya başladı ve özellikle işçilere yönelik siyasal ve ekonomik içerikli makaleler yayımladı.
Almanya’dan ve Fransa’da sınır dışı edilince 1849’da ömrünün sonuna kadar kalacağı Londra’ya yerleşti. Bu dönemde iktisat incelemelerine ağırlık vererek temel eseri olan “Kapital”’i hazırlamaya başladı.
Birinci Enternasyonal’in açılış konuşmasını ve tüzüğünü yazdıktan sonra ünlü eseri ve daha sonra birçok dile çevrilecek olan Kapital’in birinci cildini Almanya’da yayımlattı (1867). Aynı dönemde Paris Komününe de tanık oldu.
İngiltere’ye dönünde Fransa’da iç savaş adlı eserinde bu devrim denemesini değerlendirdi. Kapital’in yazımını sürdürürken bir yandan da işçi partilerinin programlarının oluşturulmasında etkili biçimde katıldı.
Duhring’e karşı kalem tartışmasında Engels’i destekledi. Anti-Duhring’in (1878) bir bölümünün yazımında Engels’le çalıştıktan sonra hastalanarak çalışmalarını büyük ölçüde yavaşlattı.
Karl Marx’ın genelde bir ekonomist olmadığı düşünülürse de aslında bilimsel çalışmalarında ekonomi, sosyoloji, politika, tarih gibi çok sayıda disiplini bir araya getiren araştırmacı olarak anılması mümkündür.
ADAM SMİTH (1723–1790): İskoç asıllı olan Adam Smith 1823’de Kiltcaldi’de doğdu. 1737–1740 yıllarında Lasgov Üniversitesinde Frankchils Houstcheso’nun öğrencisi olarak eğitim gördü. 1748–1751 yıllarında Edinburg Üniversitesinde konuşma sanatı, Hukuk konularında bazı konferanslar verdi. 1751 yılında Lasgov Üniversitesinde mantık profesörü olarak atandı. Aynı yıl ahlak felsefesi kürsüsü başkanlığını yürütmeye başladı.
O dönemde arkadaşları arasında David Humen’de bulunmaktadır (filozof). Smith’in ilk kitabı 1759 yılında “li teori of moralsep times” adıyla yayımlandı.
1764–1766 yılları arasında Bucles Dükü’nün hocası olarak Fransa’da görev yaptı.
Bu sırada önde gelen filozof ve fizyokratlarla yoğun görüşmelerde bulundu ve Cenevre’de Volter’le tanıştı. İngiltere’ye döndükten sonra birkaç ay hazine bakanı danışmanlığı yaptı.
Smith 1767 ve 1773 yılları arasında kendisini üne kavuşturan kitabı üzerinde çalışmalarına ağırlık verdi.
Londra’da üç yıl daha çalıştıktan sonra Mart 1776’da “ulusların zenginliği” isimli eserini yayınladı. Daha sonraları birçok dile çevrilen bu eser ekonomi biliminin başyapıtı olarak kabul gördü. 1778 yılında Edinburg gümrük komisyoncusu olarak atandı. Öldüğü tarih olan 1790 yılına kadar Edinburg’da yaşadı. A. Smith iki önemli eser ek olarak birçok çalışmalarını da yayımlamıştır. Smith’in ekonomideki en önemli teorik katkısı tam rekabet mekanizması altında kaynakların optimal etkin dağılımı ile ilgili olarak ilk bilimsel analizi geliştirmiş olmasıdır.
Smith’in özelliklede liberal serbest ticarete dayalı görüşlerini savunduğu “ulusların zenginliği” adlı eseri XIX. yy’ da ki ekonomik ilişkilerin şekillendirmesinde ilgi uyandırmıştır.
FRANCOUS QUESNEY (1694–1774): Fizyokratların önde gelen isimlerindendir. Fizyokratlar ekonomik düşünce tarihinin ilk ekolüdür. Fizyokratlar Latince phisis (doğal) ve kratos (güç) kelimelerinden gelmektedir. Fizyokratlara göre ekonominin gücü tarım kesiminden gelmektedir.
Fizyokratlar dönemin Fransa kralı XV. Luis’ten fakir Fransa’nın zengin İngiltere’ye benzeyebilmesi için tarım sektöründeki vergilerin azaltılmasını istedi. Fizyokrasinin temelini oluşturan görüşleri ortaya koydu. F. Quesney’e göre; servet bir ülkenin biriktirdiği para miktarından değil, üretilen gereksinimleri karşılayan mal miktarından oluşmaktadır.
Toplumsal kurallar ise doğal yasalarla benimsenip bu da doğal düzen olarak adlandırılır. Quesney’in gelir dağılımı konusunda oluşturduğu ekonomik tablo analizi genel denge modellerinin temelini oluşturur. Quesney’a göre vergi yalnızca tarımdan alınmalıdır.
Liberallerin sloganı olan “laissez-faire” ve “laissez gasse” (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) terimi ilk kez F. Quesney tarafından kullanılmıştır.
Ouesney ekonomik tabloda, ekonomide kimin ne ürettiğini ve kimin ne harcadığını ünlü sirküler akış diyagramını çizmişti. Quesney bu tablo vasıtasıyla ekonomik büyümenin nedenlerini ortaya koymuştu.
JOSEPH A SAN PETER (1883–1950): 1883 yılında Avusturya-Macaristan imparatorluğu şu anda Çekoslovakya’da kariyerine Viyana Üniversitesi Hukuk fakültesinde okuyarak başladı. 1906 yılında Avusturyalı ünlü sermaye teorisyeni Eugen Von Bohem-Bawler yanında doktora eğitimine başladı. 1909 yılında Cezernovitz Üniversitesinde profesör ve yönetici olarak görev yaptı. 1911 yılında Graz Üniversitesinde göreve başlayan S. Peter I. Dünya Savaşı’na kadar burada kaldı. 1919–1920 yılları arasında Avusturya Finans Bakanlığı, 1920–1924 yıllarında Biaderman Bankası başkanlığı yaptı. Bankanın 1924 yılında iflas etmesiyle S. Peter 1925 yılında Bonn Üniversitesinde görev yapmaya başladı. Ancak Nazilerin Avrupa’daki yükselişiyle birlikte Orta Avrupa’da da daha fazla kalmayan S. Peter 1932 yılında Harward Üniversitesinde göreve başladı. 1950 yılına kadar görev yaptığı Harward Üniversitesinde S. Peter sağdık takipçilerden oluşan bir ekole sahip oldu.
Bazı genç matematiksel iktisaçları destekleyen ve ekonometri topluluğunun (1933) kurucu başkanı olan S. Peter ekonomi teorilerinde matematiksel yöntemlerden ziyade sosyolojiyi kullanmıştır. S. Peter genel ekonomik süreç üzerinde denge teorisi konjektürel dalgalanmalar ve kapitalizmin hayatta kalma beklentileri gibi konularda araştırmalar yaptı. Rekabeti bir öğrenme süreci olarak S. Peter bunun düzenleyici bir güç olduğunu iddia etti. Buna karşın konjektürel dalgalanmaların ekonomik süreç için oldukça önemli olduğunu belirtti.
S. Peter’e göre, dalgalanmalar girişimcilerin yenilik yaratıp dengeyi bozmasıyla oluşur. Bu yenilikler toplumun ekonomik durumunu iyileştirdiğinden dengenin bozulması (yaratıcı) olarak gerçekleşir. S.Peter konjektürel dalgalanmaları 3’e ayırmaktadır. Bu dalgalanmaların en kısası stok değişikleri gibi nedenlerden ortaya çıkan dalgalanmalardır. Bu dalgalanmalar “kitchin” olarak adlandırılır ve 3 yıl kadar sürer. Orta düzeydeki dalgalanmalar ise mikro dalga fırınların ya da elektronik hesap makinelerinin ortaya çıkması gibi göreceli küçük yeniliklerdir ve “juglar” olarak adlandırılır.
Bu dalgalanmalar ise 8–11 yıl arası sürer. Uzun dalgalanmalar ise “kontratieff” olarak adlandırılır. Bu dalgalanmalar elektrikasyon, jet uçuşları gibi önemli yeniliklerden oluşur ve bu dalgalanmalar 40 ile 60 yıl arası sürer.
“Ekonomik analizin tarihi” (1942)
“Konjektürel dalgalanmalar” (1939)
“Kapitalizm-sosyalizm ve demokrasi (1954)
Bunlar S. Peter’in en önemli çalışmalarındandır.
VASİLY WASİLOVİÇ LEONTİEF (1905 Almanya–1999 ABD New York): Rus asıllı iktisatçı Leontief girdi-çıktı tablolarıyla günümüzde birçok devlet tarafında iktisadi planlamada kullanılmakta olan mal ve hizmet akışlarının ayrıntılı bir biçimde kaydedilmesine yaraya bir yöntem geliştirdi.
Petersburg’da dünyaya gelen Leontief 1921’de doğduğu kentin üniversitesinde iktisat fakültesine 1925 yılında yazıldı. Sonra Berlin de eğitimini sürdürdü. 1927 yılında Kiel dünya ekonomisi enstütisine asistan olarak atandı. 1929 yılında da ekonomi bilimleri konusundaki doktora çalışmasını tamamladı.
1946 yılında Harward üniversitesi ekonomi profesörü unvanını aldı. Leontief 1941 yılında Amerikan ekonomisinin 1931–1939 yılları arasındaki yapısına ilişkin incelemesini tamamladı.
Leontief 1953 yılında tamamladığı Amerikan ticaret yapısının analizi isimli çalışmasıyla ekonomi çevresinde büyük ün kazandı. Bu analizde sermayeden yana zengin bir ülke olan ABD’nin emek yoğun ürünleri ihraç ettiğini ve sermaye yoğun olan ürünlerin ithal ettiğini saptadı. Bu sonuç o tarihe kadar bir ülkenin kendisinde mevcut bulunan üretim faktörlerinin (sermaye ve emek gibi) en uygun oldukları malların üretiminde uzmanlaşması gerektiği tahminlerine ilişkin bir çelişki oluşturuyordu. Yani birleşik devletlerin aslında Leontief’in bulgularının tersine, sermaye yoğun ürünlerine ihraç, emek yoğun ürünleri ihraç etmesi gerekmekteydi. Bu saptama “Leontief paradoksu” olarak iktisat tarihine geçti. 1966 yılında da yayımladığı “imput-output (girdi-çıktı) economiks” adlı yapıtında ekonomik bağlantıları yeni bir biçimde tanımladı. Bu tanımlamayı 1758’de ilk kez ekonomi olgusunu doğal bir dolaşım olarak tanımlamış olan Fransız bilim adamı F. Quesney’in ekonomi tablosuna dayanarak yaptı. 1973 tarihinde Nobel Economy bir süre sonra New York’taki ekonomik analizler enstitüsüne müdür olarak atanan Leontief 1976’da uluslarası bir uzman grubunun yönetici olara BM’nin ekonomi ve sosyal kurulu için global bir analiz hazırladı. Bu analizde Leontief üçüncü dünya devletleri ile zengin sanayi ülkeleri arasında 200 yılına kadar gelir farklarının yarıya indirilmesinin mümkün olabileceği tezini savunuyordu.
Yoksul ülkelerde nüfus planlaması ve zengin ülkelerde ekonomik büyümenin kısıtlanması politikalarını geniş ölçüde uygulanması ile bu tezinin gerçekleşeceğini savunun Leontief uzun yıllar BM örgütüne danışmanlık yaptı.
J. BABTİSAY (1767–1832): Fransa’da doğdu. Ekonomist ve iş adamıdır. Klasik liberalizmin yanlısı olan Say rekabet, serbest ticaret ve ticaretteki engellerin kaldırılması konularında çalışmıştır. Say kısaca “her arz kendi talebini yaratır” şeklinde tanımlanan Say Kanunu ile anılır.
Say, Say kanuna benzer şeyler söylemiştir ancak; “her arz kendi talebini yaratır” sözü ilk kez John Stuard Millin babası olan James Mill tarafından söylenmiştir. Klasik iktisada önemli katkılarda bulunan J.B. Say’a göre: devlet piyasalara müdahale etmemelidir. Çünkü “her arz kendi talebini yaratır” mahreçler kanunu olarak da bilinen bu kanun üç varsayıma dayanır.
1- Fiyatlar tamamen maliyetlere eşit olmalıdır.
2- Maliyetler gelire eşit olmalıdır.
3- Tüm gelirler harcanmalıdır.
Buna göre reel yönden, toplam arz (üretim)=toplam talep (tüketim): parasal yönden ise: toplam giderler (maliyetler)= toplam gelirler eşitliği geçerlidir.
Say’a göre para mücadelelerde bir araçtır. Dış ticarette ödemeler bilânçosu, kendiliğinden dengeye gelir. Say, alternatif maliyet kavramını ortaya atmıştır. Buna göre bir malı elde etmenin maliyeti diğer maldan vazgeçmeye bağlı olup bu malın maliyeti vazgeçilmesi gereken mallarla ölçülür.
1803 “politik ekonomi üzerine inceleme” en önemli eseridir.
JOHN MAYMARD KEYNES (1883–1946): İngiltere Cambriç’de doğdu. Cambriç üniversitesi ekonomistlerinden bir baba ile başbakan kızı bir annenin çocuğuydu. 1902’de Cambriç Kines kolejinde matematik eğitimi yapması için açık burs kazandı. Aynı dönemde Cambriç’de profesörlük yapan Alfredmardhall Keynes’le özel olarak ilgileniyordu. Bu ilgi onun büyük başarında önemli rol oynamıştır. Marshall 1903 yılında İngiltere’deki akademik ekonomi kürsüsünün kuruculuğunu üstlendi. Bu kürsü iktisadi konularda seminerler veriyor yeni çalışmalar yürütüyordu. Marshall’ın amacı öğrencilerine toplumsal görev bilincini aşılamak ekonomiyi kullanarak daha iyi bir toplumun temellerini atabilmenin yollarını öğretmekti. Keynes’de bu görüşlerin etkisinde kalarak 1909’da Cambriç’de ders vermeye başladı.
Keynes özellikle ekonomik durgunlukla mücadelede, müdahaleci para ve maliye politikalarını savunmasıyla tanınır. Bu düşüncelerin daha sonra “Keynes’çi ekonomi akımı” içinde biçimlenmişti.
Keynes’in en ünlü eseri 1936 yılında yayınlanmış olduğu “istihdamın paranın ve faizin genel teorisi” adlı eseridir.
Klasik istihdam teorisine karşı çıkmıştır. I. Dünya Savaşı sonunda toplanan Paris Barış konferansının İngiltere hazinesi temsil ederek katılmıştır. İngiltere hükümeti ile ters düşen Keynes hazinedeki görevinden istifa etmiş ve Almanya’nın savaş sonrası ödemeye mahkûm edildiği savaş tazminatının ağırlığına karşı çıkmıştır.
1919 Aralık ayında “Barışın İktisadi Sonuçları” adlı kitabı bu süreçte yayımlamıştı.
Dönemin İngiltere Kabinesi başbakan loliyid Georgeon’un ekonomi politikalarının akıl dışı uygulamalarının, çözümlendiği kitap bir anda en çok satanlar listesinde birinci olmuştur.
İleriki yıllarda danışmanlık ve gazetecilik yapan Keynes II. Dünya Savaşı’nın son evresinde 1944 yılında toplanan preton wouds konferansında İngiliz heyetine başkanlık yapmıştır.
Preton Wouds Sistemi: Ülkede para basarken altın rezervinin gösterilmesine verilen isimdir.
Keynes ABD tezlerine karşı İngiliz tezlerinin savunucusu olmuş ve konferansta kendi adıyla anılan Keynes Planını savunmuştur. Bu plana göre Keynes, liberal, sınırlı devlet anlayışından vazgeçilerek, devletin ekonomiye müdahale etmesi gerektiğini söylemiştir. Görüşleri uzun yıllar tüm dünya ekonomistlerini etkilemiştir. Savaş sonrası dönemde ülkelerin yaralarını sarmada özellikle devlet kontrollü ekonomi politikası yoğun bir talep görmüştür.
7.5.2012/Pazartesi-İktisadi Düşünceler Tarihi
ALFRED MARSHALL (1842–1924): Londra’da doğdu. Öğrenimini orta tabakadan bir aileye mensup olmasına rağmen Cambriç’de Marcent Tailor School St. Jonh Collage’de yapmıştır. Öğrencilik yıllarında göstermiş olduğu üstün başarılar Marshall’ın Bristol’deki Üniversity Collage’de akademik görevlerde bulunmasında oldukça etkili olmuştur. 1885’den emekli olduğu tarih olan 1908 yılına kadar Cambriç’de ekonomi profesörlüğüne devam etmiştir. Aynı üniversitede matematik üzerine ihtisas yapmış, felsefeye merak salmış, Kant ile Hegel’in görüşlerinden etkilenmiştir (Alman felsefe hocaları). İktisat alanında ise tarihçi ekolün ve özelliklede Schmoller’in fikirlerini benimsemiştir.
1890 yılında “Ekonominin Temelleri” adlı eserinin yayımlaması ile kendisini dönemin iktisatçılarından önde gelenleri arasına sokmuştur.
Neoklasik okulun temsilcilerinden olan Marshall ayrıca politik iktisat kürsüsü başkanlığını yürüttüğü yıllarda savunduğu ekonomi görüşünün Cambriç Okulu adıyla toplanmasını da sağlamıştır.
Keynes ve Pigou yetiştirdiği öğrencilerindendir.
Klasik iktisatçılar, fiyatın maliyetlere, marjinalistler ise marjinal fayda ile açıklamaya çalışmışlardır. Böylelikle arz ve talep arasında, bir sebep sonuç olduğu ilişkisini ortaya çıkarmaktadırlar. Marshall ise arz ve talep arasında sadece bir sebep sonuç ilişkisi olduğunun değil ayrıca fonksiyonel bir ilginin bulunduğunu da savunmuştur. Genel olarak Marshall,
I- Bir malın değerinin belirlenmesinde klasik ve neoklasik görüşlerin sentezini yaparak değerin kısa dönemde talebe, uzun dönemde arza göre oluştuğunu savunmuştur.
II- Rant kavramını yeniden inceleyerek sözde rant kavramını öde sürmüştür. Ortaya çıkan rant kısa dönemde üretim faktörlerinin hemen arttırılmasını nedeni ile doğar. Üretim faktörleri ve üretim miktarları sabitken fiyatlar asasındaki değişmeler, yani sözde rantı doğuracaktır.
III- Ayrıca talep esnekliğini ilk öne süren ekonomist olması da dikkat çekicidir. Talep esnekliği, fiyat değişiklikleri karşısında talep, değişmelerinin değerini belirler.
IV- Marshalla’a göre “para” ise yalnızca bir mübadele aracıdır.
DAVİD RİCARDO (1772–1823): 18 Nisan 1772’de Londra’da İber yarımadasından Hollanda’ya kaçan Yahudi asıllı bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Hollanda’da ki kısa bir eğitim döneminden sonra 14 yaşında, borsa simsarı olan babasından banka ve kambiyo işlerinin inceliklerini öğrenmeye başlamıştır. Daha sonraki yıllarda A. Smith’in “ulusların zenginliği” isimli eseri ile tanışması onda ekonomiye karşı büyük bir ilgi uyandırmış sonunda borsayı bırakıp ekonomiye ve siyasetle uğraşmaya başlamıştır. Diğer klasik iktisatçılar gibi Ricardo’da uluslar arası ticaret üzerindeki her türlü müdahaleyi reddetmiştir. Ricardo 51 yaşında Gadcombe Park’ta hayatını tamamlamıştır.
1807 ‘de James Mill ile tanıştı. Arkadaşları arasında Maltus, J. R. Macclock gibi önemli iktisatçılarda vardı. Ricardo, bir iktisatçı olarak adını ilk kez, 1809 yılında, 37 yaşında yazdığı “bulion üzerine tartışmalar” adlı makalesi ile duyurdu. Daha sonra bu çalışmalarını “yüksek fiyat” adlı kitabı ile pekiştirdi. Dönem içerisinde yankı uyandıran “politik ekonomi ve vergilendirme ilkeleri üzerine” adlı eserini 1817 yılında yayımladı.
Bu yapıtında Ricardo, değerin açıklanmasıyla başlar. Malların bir fiyatı olduğu gibi, emeğinde bir fiyatı olduğunu savunur. Yine bu eserde Ricardo “karşılaştırmalı maliyetler teorisi”ni ileri sürmüştür. İngiltere’de enflasyonun özellikle Bank Of England izlediği para basımı ile ilgili parasal politikalardan kaynaklandığını ileri süren Ricardo XX. yy’da şekillenen “monetarist” görüşün ilk inananlarındandı.
1819 yılında Lordlar Kamarasına giren Ricardo, özellikle oy hakkının genişletilmesi ve serbest ticaret lehine tahıl yasasının (İngiltere’de mısır ürünü üzerinde ticareti üzerindeki yaptırımları) kaldırılması yönünde yoğun baskılar yapmıştır. Ricardo uluslar arası serbest ticareti karşılaştırmalı maliyetler yolu ile açıklamaktadır. Uzun bir dönemde salt rekabet unsuru, fiyat, rant, ücret karları oluşturmaktadır. Ricardo, “kısa dönemi ikinci plana bırakacak uzun dönemde ve normal koşullarda beliren fiyatla” ilgilenmiştir. Piyasa fiyatı kısa dönemin, doğal fiyat ise uzun dönemi belirlemekte ve üretim maliyeti tarafından oluşturulmaktadır. Ricardo ücreti ikiye ayırmıştır:
I- Doğal Ücret: İşçinin yaşamasını ve neslinin devam etmesini sağlayan ücret.
II- Piyasa Ücreti: Bu ücret pazarda emeğin arz ve talebine göre belirlenen ücrettir.
14.5.2012/Pazartesi-İktisadi Düşünceler Tarihi
MİLTON FRİDMAN (1912–2006): XX. yy serbest piyasayı savunan en ünlü ekonomistlerdendir. 1912’de New York kentinde Yahudi göçmeni bir ailede doğdu. Rudgers üniversitesinde lisans eğitimini yirmi yaşında tamamladıktan sonra 1933 yılında Chichago yüksek lisansını tamamladı. 1946 yılında da Colombia üniversitesinde doktora derecesini aldı. Aynı yıl Chichago üniversitesinde profesör olan Fridman, 1976 yılına kadar bu üniversitede öğretim üyeliği görevini sürdürdü. Monoterist teoriye dayanan Chichago okulunu burada kuran Fridman bu teorinin en büyük temsilcisi olmuştur.
Monotarizm ekonomik gelişmesinin ve istikrarın, esasında hükümetin mali politikalarından çok, dolaşımdaki para miktarı ve faiz orduları üzerinden yönetilmesini istemektedir. 1951 yılında çalışmalarından dolayı büyük başarıya imza atarak ABD’de ekonomistler için verilen John Battes Clark madalyasını almaya hak kazanmıştır.
Bırakınız yapsınlar, iktisadının en ateşli savunucularından biri olan Fridman, devletin ekonomiye müdahale etmemesini istiyordu.
Keynes’in aksine piyasanın kendi kendisini düzenleyecek güçlere sahip olduğuna inandı. 1960lı yıllarda cumhuriyetçilerin en etkili danışmanlarından biri olan Fridman bu dönemde sosyal sistemin kökten değişmesi için çalışmış, devletin geliri saptanamayan fakirlere belirli bir para ödenmesini savunup, böylece bürokrasi ile ekstra ödemelerin önüne geçmeye çalışmıştır.
Fridman’ın sosyal harcamaları azaltıp vergilerin düşürülmesine dayanan ekonomik görüşü ABD ve Büyük Britanya’da oldukça etkili olmuştur.
Fridman yoğun olarak tüketim analizi, para teorisi ve stabilizasyon politikasındaki karmaşıklığı açığa vurduğu çalışmalarından ötürü 1976 yılında Nobel ödülüne layık görüldü. 1977 yılında Chichago Üniversitesinde öğretim üyeliğinden emekli olan Fridman, çalışmalarına Stamford üniversitesinde Hoower Enstitüsünde devam etti.
Fridman adını 1945 yılında Simon Quznest’le beraber yayımladığı “bağımsız profesyonel uygulamadan elde edilen gelir” adlı yapıtında duyurdu. “Paranın miktar teorisi üzerine çalışmalar” adlı kitabında monatarizmin temel ilkelerini ortaya koydu.
WİLLFREDO PARETO (1848-1923): İtalya’da doğdu. Sosyolog, ekonomist ve filozoftur. Fizik ve matematik öğrenimi gördükten sonra 1869’da Torino Teknik Üniversitesinde fizik doktorasını aldı. Demir çelik sanayisinde çalıştı ve ekonomik konularda makaleler yazdı. 1874’de coğrafya akademisine seçildi ve 1877 tarihinden itibaren ekonomik teorilerle ilgili eserlerini yayımlamaya 1894’de Lozan Üniversitesi Leon Wallras’tan boşalan ekonomi politik kürsüsünde ders vermeye başladı.
Özellikle gelir paylaşımında ve bireysel tercihlerin analizi konusunda ekonomi literatürüne önemli katkıları olmuştur. Pareto etkinliği adı verilen kavramı geliştirerek mikro ekonomi alanının gelişmesine yardımcı olmuştur. 1912’ye kadar iktisadi konularda yazan Pareto Wallas’la birlikte Lozan ekolünün kurucusu olarak bilinir. İktisat teorisine matematik analiz metotlarını uygulamıştır. Maliyetler, üretim ve değer teorilerine yeni anlayışlar getirmiştir. Zaman ve mekâna bağlı olmaksızın tüm ülkelerde gelir dağılımını gösteren eğrilerin üst kademedeki eğiminin hep aynı kaldığını ifade eden Pareto kanunu meşhur olmuştur.
Pareto indeksi gelir dağılımdaki dengesizliği ölçer. Paretografi ise özel bir histogram türüdür. Bu istatistikî araç Pareto prensibi, ya da 80–20 kuralı olarak tanımlanan etkilerin %80’inin etkenlerin %20’si tarafından oluşturulduğunu ifade eden “önemli azınlığın kanunu” grafik olarak göstermeye yarar. Bu kural pek çok yerde karşımıza çıkmaktadır. Gelir dağılımının %80’inin %20’lik azınlık tarafından elde edilmesi ya da, bir firmanın satışlarının %80’in müşterilerinin %20’lik kesimden elde etmesi gibi.
Pareto’nun teorileri Benito Mussolini’yi de etkileyerek İtalyan faşizminin yükselişini sağlamıştır.
FRİEDRİCH AUGUST RANHAYER (1899–1992): Friedrich August Ranhayer 1889 yılında Viyana’da doğdu. Viyana üniversitesinde iki sene ara ile 1921’de hukuk, 1923 yılında siyaset bilimi üzerine iki doktora almış olan Hayer 1924’de Amerika dönüşünde sosyalizm fikirlerini benimsemek üzereyken Ludrig Von Missen’in sosyalizm kitabından etkilenmiş ve liberalizme yönelmiştir. Serbest piyasa düzeninin felsefi savunucularından olan Hayer Avusturya akımının da XX. yy.daki en önemli temsilcilerindendir. 1974’te Nobel Ekonomi ödülünü aldı.
Merkezi ekonomik planlamanın insanların özgürlüklerini ve ihtiyaçlarını kısıtlayacağı tezini vurgulayan Hayer çoğunluğu ve ekonomik sübjektivizmi savunmuştur. Hayer’ke göre iktisadi karar verme hakkı, bireylerden, onların değerlerinden ve amaçlarından bağımsız değildir. Karar verme hakları enformasyona sahip olan bireylerde olmalıdır. Rekabetçi bir piyasadan fiyatlar, insanların farklı mal ve servislere biçtikleri görece değerleri belirlemede bireylerde bunlara bakıp istek ve ihtiyaçlarını en iyi şekilde nasıl karşılayacaklarını ve hatta o istek ve ihtiyaçların neler olduklarına karar vermektedirler. Hayer iktisat dışında bilişim (enformasyon) teorisi, hukuk, politika teorisi, bizim felsefi ve bilişsel psikoloji gibi alanlarda yeni fikirler üretmiştir.
Hayer oluşturmacılığa şiddetle karşı çıkarken, bunu “sahte bilgi”, “insan kudretinin yanılsaması” olarak adlandırmıştır. Oluşturmacılık kavram olarak aydın liderlerin toplumu geliştreceği varsayımına dayanmaktadır. Hayer ise kültür ve medeniyetin insan dizaynıyla oluşmaktan ziyade, toplumun başarılı gruplarının ürünlerinin sonucu olarak ortaya çıktığını belirtmektedir. Hayer, Keynesciliği oluşturmacılıktan daha zararlı bulmaktadır. Keynes’in mesajı oldukta çekicidir. Toplam harcamaların manifatura edilmesi ile devletler iki sorunları olan işsizlik ve fiyat istikrarsızlığı problemlerinin üstesinden gelebilir. Keynes’in mesajı konjektürel dalgalanmalar karşısında kalan ve seçmenlere verilebilecek vaatleri sınırlı olan politikacıların bir hayli ilgisini çekti. Keynes’yen politikalar ekonomiyi iyi yağlanmış bir makine gibi tıkır tıkır çalıştıracak kullanım kılavuzu gibiydi. Ancak Hayer ekonominin bir makinizmadan ziyade organizmalar olduğunu ifade eder. Bireysel davranışlar ve ekonomik işlemler oldukça karmaşıktır. Modern makro ekonomistler bunları manipüle edebileceklerini sansalar da bu mümkün değildir. Hükümetler işsizliği düşürmek adına daha fazla harcadıkça, fiyatlarda aynı şekilde artar. Böylesi sanal uyarıcı etki, müdahaleciliğin olmadığı durumlarda ortaya çıkan piyasalardaki kıtlık seviyesine bağlı fiyat işaretlerini yok eder.
LUDWİG VON MİSSES (1881–1973): Ludwig Von Misses 29 Eylül 1881’de Avursturya-Macaristan imparatorluğu şu anda Ukrayna sınırları içinde yer alan Lanbert şehrinde doğmuştur. 19 yaşında Viyana üniversitesinde hukuk ve idari bilimler eğitimine başlayan Misses 1906 yılında doktorasını tamamlayıp finans yöneticisi olarak kamuda çalışmaya başlamış sonrasındaysa bürokrasinin işleyişinden rahatsızlık duyarak bir hukuk firmasında stajyer olarak iki yıl çalışmıştır. Bu sırada Avusturya iktisat ekonomi dersleri vermeye başlamış böylelikle Mengel’in temelini attığı Avusturya okulunun Eugen Von Böhen Bawer geleneğinden ikinci kuşağını Hans Mayer ve Joseph Sch. Peter ile birlikte oluşturmuştur. Daha sonra 25 yıl çalışacağı Viyana ticaret odasında işe başlayan Misses 1934–1940 döneminde Nazilerden kaçmak için Viyana’dan ayrılarak Cenova üniversitesinde ders vermeye başlamıştır. Misses 1940 yılında ABD’ye göç etmiştir. 1945’te New York üniversitesinde konuk öğretim görevli olan Ludwig Von Misses 1969 yılına kadar çalışmalarına New York üniversitesinde devam etmiştir.
Ludwig Von Misses araştırmalarını sadece ekonomi ile sınırlamayıp, insan davranışlarının tümünü incelemiştir. Misses’in düşünce sistemi, daha iyi yaşamak için bir amaç dâhilinde kararlar alanı devamlı olarak fiyat, üretim ve tüketim gibi unsurları ayarlayan, bireyin üstünlüğü kavramına dayanır. Misses ağırlıklı olarak parasal ekonomi ve enflasyon ile serbest piyasa ekonomi ile devlet tarafından yönlendirilen ekonomilerin farklılığı olmak üzere iki konuda yoğunlaştır. Misses’e göre para, kendi değeri için değil mal veya hizmet satın almak için talep edilir. Para arzında karşılık ile desteklenmemiş artışlar konjektürel dalgalanmalar yaratır. Misses’in bir diğer önemli katkısı ise ekonomik hesaplama problemlerinden ötürü sosyalizmin ekonomik açıdan başarılı olmayacağını iddiasıydı. Misses’e göre serbest piyasa ekonomisinde, ekonomik hesaplamalar fiyat ve kar düzeyi tüketicilerin taleplerine göre firmaların üretim düzeyini nasıl ayarlamaları gerektiğini gösterirken, devlet tarafından yönlendirilen bir ekonomide firmaların karlarıyla karşılayabileceği herhangi bir ekonomik ölçü bulunmamaktadır.
“Para ve Kredi Teorisi (1912)”
“Liberalizm veya Özgür Refah Ulusu (1927)”
“Müdahaleciliğin Eleştirisi (1927)”
“Bürokrasi (1944)”
“İnsan faaliyetleri: Ekonomi Üzerine Bilimsel Bir İnceleme (1949)”
“Anti-Kapitalist Zihniyet (1959)” gibi eserler, Misses’in başlıca eserlerindendir.
PAUL ANTONİ SAMUELSON (1912- ): Amerikalı Samuelson XX. yüzyılın en etkili iktisatçılarından biri olarak kabul edilmektedir. Özellikle ekonomide matematiksel yöntemlerin geliştirilmesi ve statik ve diplomatik teorileri birbirleriyle bağlamasıyla dikkatleri üzerine topladı. 1948 yılında yayımladığı iktisat adlı kitabı ekonomideki klasik olmuş yapıtlardan biridir. Liseyi bitirdikten sonra devam ettiği Chicago Üniversitesinde sosyal bilimsel araştırma kurulu tarafından her yıl en iyi sekiz ekonomi mezununa verilen bursu kazanarak Cambrige’deki Horward üniversitesine geçti. İlk makalesini doktora öğrencisi olduğu yıllarda faydanın ölçümü üzerine bir not (1936) adıyla yayımlandı. Samuelson açıklanmış tercihler teorisini 1938 yılında geliştirmeye başladı. Aynı yıl dış ticaret kuramı alanındaki ilk önemli çalışmasını yayımladı. Bu çalışmanın odak noktasında uluslararası mal alışverişindeki olanaklar ve limitler yer almaktadır. “İktisadi Analizin Temelleri” adını verdiği ve öneminin klasik teorik fiziğin kurucusu Isaac Newton’un çalışmalarıyla karşılaştırdığı teziyle 1941 yılında Horward üniversitesinde doktora unvanını aldı. Samuelson matematiksel yöntemlere entegre etmekle ekonominin bir bilim disiplini olarak kabul edilmesine katkıda bulundu. Bununla beraber ekonominin hiçbir şekilde fizik gibi pozitif bir bilim olmadığı fikrinin savunucularındandır. 1947’de Amerika ekonomik bir pozitif bilim olmadığı fikrinin savunucularındadır. 1947’de Amerikan ekonomik derneğinin ilk olarak verdiği Batters Calork madalyasını kazındı. 1951’de Amerikan ekonometri derneğinin başkanlığına ve bu derneğin neşrettiği ekonomi dergisinin editörlüğüne seçildi. Bu tarihten sonra yazdığı makalelerle ortaya çıkan ekonomik problemlerin çözüm yollarına işaret etti.
Samuelson metot açısından savaştan sonraki ilk yıllarda Jhon Maynard Keynes’in etkisi ile oluşan genel ekonomik görüşün karşısında yer aldı. Bu görüşün aksine Samuelson matematiksel yöntemler yardımıyla ayrı ayrı ekonomik olayları ve süreçleri çözümledi. Samuelson temel araştırmaların yanı sıra iktisadın özel alanlarına daha eğildi ve bir toplumun en optimal biçimde ve şekilde mal edilebileceğine ve insanların gereksinimlerine karşılayabileceğine ilişkin “Kamu Malları Teorisi”ni kurdu. 1953 ve 1961’de de başkan Divix Esinhover’in ve Jhon F. Kenedy’nin çağrılarına uyarak ekonomik danışmanlıklarını yaptı. Ayrıca ABD maliye bakanlığı (1945–52), (1961–86) savaş üretimi planlama dairesi (1965–86) ve NATO için çalıştı. 1970’de yaptığı çalışmalar için Nobel ödülünü aldı. Ondan bir yıl sonra üstün başarılı bilim adamlarına verilen Albert Einstein anı ödülünü kazandı. Samuelson 1986 yılında 71 yaşına geldiği için emekliliğini istedi. Samuelson hala Cambirç’te yaşamaktadır.
JHON VON NUMAN (1903–1957): Amerikalı bir matematikçi ve bilgisayar bilimcisi olan Numan 1921 yılından 1923 yılına kadar Berlin üniversitesinde kimya eğitimi gördü. İki yıl sonra İsviçre’de teknik yüksek okulundan kimya mühendisliği diploması, 1926 yılında Budapeşte üniversitesinde de matematik doktoru unvanını aldı. Budapeşte’deki çalışmalarını bitirdikten sonra Göttingen üniversitesinde Locko Feller bursu almaya hak kazandı. Burada 23 yaşındayken ilk eseri “Kuantum Mekaniğinin Matematik Temellerini” yayımladı. Bu eser bütün atom ve nükleer fiziğin üzerine kurulduğu kuantum teorisi anlayışı için çok önemliydi. Yine o yıllarda Von Numan Berlin üniversitesinde ilk öğretim üyeliğini kabul etti.
Jhon Von Numan Berlin’de iken poker oyununu incelemeye başladı. Bu oyunda sadece şans faktörünü değil aynı zamanda oyuncusunun stratejisini de kazanmanın bir faktörüdür. Bu oyunu matematik terimleriyle ifade etmeye çalışan Numan kısa bir süre içinde matematik incelemelerine yeni bir saha getiren oyunlar teorisin geliştirdi. Bu yaklaşımı sadece şans ve strateji oyunlarına değil aynı zamanda ekonomi, askeri, strateji ve sosyoloji gibi önemli alanlarda uyguladı. “Oyunlar teorisi” Von Numan yalnızca 25 yaşında iken matematiksel bir sanat eseri olarak kabul edildi.
II. Dünya Savaşı’na uzanan yıllarda ve savaş süresince Von Numan, askeri teknolojilerin ilerlemesi için çalışmıştı. Özellikle elektronik hesaplama yöntemleri üzerinde çeşitli buluşlar gerçekleştirdi. Yapmış olduğu kapsamlı araştırmalar sonucunda çözümü birkaç yıl sürebilecek matematik problemlerini 1 saat gibi kısa bir sürede bitirebilen MANYAC (matematiksel analizci, numeric integralci ve computer) isimli makineyi icat etti. Numan 1953 yılında Amerikan güdümlü mermi programını gerçekleştiren bilim adamları ve askeri liderler komisyonuna başkan olarak atandı. Onun başkanlığında kıtalar arası balistik güdümlü mermi (KBM) projesi üzerindeki çalışmaları hız kazandı. 1954 yılında Von Numan en büyük düzeyde olan en büyük düzeyde olan atom enerjisi komisyonuna atandı ve burada “Hücre Otomata Teorisi” üzerine, kanserden öldüğü 1957 yılına kadar çalışmalarını sürdürdü.
PAUL ROBİN CURUCMAN (1953- ): 1950 yılında ABD Longizland’da doğan Paul Curucman Prinsetor üniversitesinde ekonomi profesörüdür. Lisans derecesini 1974 yılında Yale üniversitesinde tamamlayan Curucman doktorasını ise “MİT”ten almıştır. Curucman Prinsetor üniversitesini yanı sıra Yale üniversitesinin MİT ve Stanford üniversitesinde ders vermektedir. Curucman yirmiden fazla kitaba ve ikiyüzden fazla makaleye imzasını atmıştır. Daha çok uluslar arası ticaret ve finans konularında yaptığı araştırmalarıyla ünlenen Curucman uluslar arası ticaret teorisini kapsayan bir şekilde yeniden gözden geçirilen yeni ticaret teorisinin kurucularındandır. Çalışmalardan ötürü Amerikan ekonomik topluluğu Curucman’ı iki yılda bir verilen Jhon Batters Calarc madalyası ile ödüllendirilmiştir. Paul Curucman’ın araştırmaları ekonomik krizler ve döviz krizleri üzerine odaklanmıştır.
Curucman akademik dünyada ülkenin serbest ticarete getirdiği engellere kazançlı çıkmasının modellendiği ticaret teorisi ve döviz krizlerine yönelik ders kitabı niteliğindeki açıklamalarıyla tanınmaktadır. Curucman Goller’in Gek döneminde yeni ekonomi görüşü olan Asya Ada Devletlerinin uyguladığı sabit döviz kuru sistemlerinin sıkı bir eleştirmeniydi.
Curucman’ın başlıca yayınları şöyledir.
ü Uluslar arası Ekonomi
ü Teori ve Politika (2006)
ü Makro Ekonomi (2005)
ü Mikro Ekonomi (2004)
ü Bir Liberalin Vicdanı (2007)
ü Büyük Çözülme
ü Yeni Yüzyılda Yolunu Kaybeden Amerika (2004)
ü Bunalım Ekonomilerinin Dönüşü (2002)
ü Politika Taşeronları ve Önemsizleşen Refah: Azalan Beklentiler Çağında İktisadi Eğilimler (2002) “literatür yayınları”
ü Kurallar ve Krizler