ANAYASA HUKUKU

TÜRK ANAYASA HUKUKU ÖZETİ
 
OSMANLI DEVLETİNİN ÖZELLİKLERİ
A. Monarşik Devlet: Tüm yetkiler padişahta toplanmış, monarşi, 1876 yılına kadar (kanuni esasiye) MUTLAK MONARŞİDİR.
Tahta geçme: En yetenekli, en büyük oğul, en son ise uygulanan en yaşlı erkeği tahta geçirmekti.
Sadrazam+Vezirler= DİVAN-I HÜMAYUN (sadece padişaha hesap verirler).
B. Teokratik Devlet: Padişahlar ülke üzerindeki egemenliklerini Tanrı’ya bağlamışlardır.
(!) Yavuz Sultan Selim’in kararıyla HALİFELİĞİN Osmanlı padişahlarına geçmesiyle tam anlamıyla teokratik devlet olmuştur.
(!) Şeriatın sözü 4 tanedir;
1)      Temel kaynak Kur’an-ı kerim
2)      İcmai ümmet (din kuralları)
3)      İkinci kaynak hadis
4)      Kıyası fukuha (İslam hukukuyla uğraşan bilginlerin..)
(!) Teokratik özellikler; Padişahın mutlak yetkisini kısıtlar. Osmanlı Devleti sadece şeriat hükümleriyle yönetilmiyor.
Şerri Hukuk+Örfi Hukuk, bu hukukun oluşmasında;
1)      İslamlık önceki Türk Devletlerinin etkisi
2)      İslam’ın etkisi
3)      Fethedilen yerlerdeki, özellikle Bizans düzeninin etkisi
C. Tımar Sistemi: Ekonomik düzen tarım üstüne kurulmuştur. 3 tür mülkiyet vardır;
1) Vakıf Topraklar: Dinsel kuruluşların elinde
2) Mülk Topraklar: Özel mülkiyet
3) Miri Topraklar: Savaşta kazanılan toprakların yine savaşta yararlılık gösteren askerlere dağıtılmasıdır. 3 ayrılırlar;
          a) Tımar: Sipahiler için
           b) Zeamet: Yüksek rütbeli askerler için
           c) Has: Padişah yakınları için
(!) Tımar Düzeni: Verginin kaynaktan toplanması ile beslenen, merkezi devlete hiçbir külfet getirmeyen, savaşta sağladığı atlı orduyla devlet sınırlarının gelişmesini sağlayan, yeni miri topraklar kazandırarak kendi gücünü yineleyen bir düzendi. Avrupa feodalitesinden çok farklıydı.
D. Kul Düzeni: Padişaha bağlı yönetici kadrosu merkezi yönetimin temel direğidir.
(!) Kapıkullarının bir bölümü olan YENİÇERİLER, HASSA Ordusunu, yani padişahın özel ordusunu oluşturup, kışlada oturur, evlenmez, ticaretle uğraşmaz, ULEFE(maaş) alır, savaşta ganimetten pay alırdı.
E. Askeri Nitelik: Osmanlı Devleti askeri gereklere, iktisadı gerekler iç içedir. Yönetimde sivil, asker ayrımı yoktur. Yönetici-asker tımar düzeninde olduğu kadar kapıkulu düzeninde de vardır.
OSMANLI DEVLETİ TERS OLUŞUM
Osmanlı devleti klasik demokrasiyi (halkın kendi kendini yönetmesi) oluşturan gelişmeler çok geç yaşandı.
(!) Merkezi iktidarı sınırlayacak bir feodal düzen mevcut değildi.
Kendisiyle iş birliği yapacak yeni bir sınıfın desteğine gerek yoktu.
(!) Ticaret yollarının değişmesiyle, güçlenen batı karşısında fetih olanakları geriledi.
Merkezin zayıflamasıyla birlikte feodal eğilimler gelişti.
(!) Batı’da krallar kiliseye karşı çıkıp ümmet (din) esasını yıkarak ulusal birimlerin oluşmasına, rasyonel düşüncenin gelişmesine hizmet ederken, Osmanlı Devleti’ de Halife- Sultan olduğu için din kendisine rakip değildi.
(!) Bunlardan dolayı Rönesans ve Reform gibi hareketler Osmanlıda ortaya çıkmadı.
(!) Batı feodalizmi tarihe karışırken, Osmanlı Devleti’ de feodal gelişim mahalli (yerel) zorbalık (derebeylik) biçiminde boy gösterdi.
(!) Yeni deniz yollarının keşfiyle dünya ticareti yön değiştirdi, Osmanlı Devletinden geçmez oldu (ipek yolu).
Böyle olunca el sanatları gelişti.
Ticareti canlandırmak için kapitülasyon tanınsa da işe yaramadı.
(!) Ateşli silahlardaki gelişmeyle, sipahi orduları etkisiz düştü, tımar düzeni gereksiz görüldü.
(!) Devlete yeni gelirler sağlamak içim Müslümanlara öşri topraklar, hristiyanlara harici topraklar aktarıldı.
(!) Tımar sisteminin çözülmesiyle, İLTİZAM (SINAV SORUSU) iltizam usulü çöküşü daha da hızlandı.
İLTİZAM: Belirli bir yörenin vergi geliri, belirli bir süre için peşin para karşılığında MÜLTEZİM adı verilen aracıya satılması.
(!) Köylüler Büyük Kaçkun yaptı.
(!) UIefa ve ganimetler azalınca yeniçeriler sık sık kazan kaldırdılar.
Yeniçeriler kendilerine yasak olan ticaretle uğraşmalarına da devlet göz yumdu. Böylece kulluk düzeni yozlaştı, derebeyinin ayan denen yerel güç odakları siyasal güçlerini arttırdı.
(!) Özetle; 18.yy sonlarına gelindiğinde Osmanlı Devleti hasta bir ülke durumdaydı, devlet otoritesi İstanbul sınırlarını aşamaz duruma geldi. İşte tam bu aşamada SENED-İ İTTİFAK imzalanacak (!) Sened-i İttifak, padişaha tehdit altında imzalatılmış bir belgedir. Padişah yetkilerini sınırladı. Yetki derebey- padişah arasında paylaştırıldı.
 
ANAYASA YÖNÜNDE ADIMLAR
A) III. Selim’le Başlayan Yenileşme
1789 Fransız İhtilalinin yılında III. Selim yenileşmekten başka bir çıkar yol olmadığını çok iyi kavramıştı. Devlet düzenine getirdiği en büyük yenilik MEŞVERET (Danışma Yöntemi)’İ KURUMSALLAŞTIRMAYA ÇALIŞTI.
NİZAMİ CEDİD (Yeni Düzen), Fransız devriminden dolayı bir biçimde bağlantı olarak ortaya çıkardı ve ordusunu kurdu.
(!) Kabakçı Mustafa önderliğinde III. Selim tahttan indirildi yerine IV. Mustafa geldi.
(!) Nizam-ı Cedid ordusu kaldırıldı, kaçanların bir kısmı Alemdar Mustafa Paşaya sığındı.
(!) III. Selim’i kurtarmak amacıyla İstanbul’a yürüyen Alemdar Mustafa Paşa yetişemeden önce IV. Mustafa’nın emriyle III. Selim öldürüldü ve padişahın kardeşi II. Mahmut’u kurtaran Alemdar Mustafa Paşa’nın kendiside sadrazam oldu.
B) SENED-İ İTTİFAK ve Sonraki Gelişmeler:
II. Mahmut’un derebeyin (Alemdar Mustafa Paşa) desteğiyle tahta çıkması üzerine derebeylik düzeni resmen tanınmak zorunda kalındı.
(!) Anadolu ve Rumeli derebeylerinin baskısı altında kalan II. Mahmut kendisini kısıtladı ve SENED-İ İTTİFAK’I İMZALADI.
(!) Sened-i ittifak, derebeyliğin meşrulaştırılmasıdır.
(!)(!)(!) SENED-İ İTTİFAK; ANAYASAK HAREKETLERİ BAŞLATMIŞTIR. HUKUKİ NİTELİĞİ BAKIMINDAN MİSAK ŞEKLİNDEDİR. ( Padişah+Ayanlar).
(!) Sened-i ittifak merkez ve ayanların karşılıklı güvencelerinden ibaret olmayıp, bu çelişkiden sızan toplumun çeşitli kesimlerini ilgilendiren yenilik ve kazanımlar ortaya çıktı.
Bunlar; yönetici (kullar), yoksullar ve reaya (köylü) ile ilgili güvencelerdir.
(!) Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ilk belgesi SENED-İ İTTİFAK’tır.
(!) Sened-i İttifak’ın yaptırımı yemin ağırlıklıdır.
(!) Sened-i İttifak’ın ömrü 5 haftadır. II. Mahmut zaten bu anlaşmayı hükümdarlık haklarına müdahale olarak görmüş ve bunların öcünü almıştır. 5 hafta uygulama alanı bulmuştur.
(!) Sened-i İttifak’ın ÖLÜ BELGE olarak kamlısı olumlu olmuştur. Çünkü o sırada devleti kurtarmanın tek yolu “meşrulaştırdığı derebeylerinin dağınıklığını önlemek, zayıflamış olan merkezi otoriteyi yeniden kurmaktı”.
(!) II. Mahmut artık İstanbul dışına taşamayan devlet otoritesini yeniden başlatan padişahtır. Merkezileştirici modernizasyon vardır.
 
II. Mahmut’un Yenilikçiliğinin Özellikleri
Merkezi otoriteyi güçlendirdi, düzenli ordunun kurulmasını sağladı, Danıştay, Yargıtay benzeri organları oluşturdu, ilk kez ana organlar arasında görev ayrılığı çıktı. Yönetici tabanı değişti. Maddi yönden daha bağımsızlaştı, yeni yasalar ve yasalarda laikleşme ve yenilikler ortaya çıktı.
(!) II. Mahmut, vergi ve askerlik alanında daha objektif bir düzen için ilk nüfus sayımı ve erkek nüfusu sayımı yaptı.
(!) Din adamlarının gelişmesi için Tercüme Odası, ilk kez pasaport, ilk modern posta, İstanbul’da ilköğretimin yaygınlaştırılması, Tıbbiye ve Harbiye’nin kurulması, ilk resmi gazete (Takvim-i Vakayi), ilk tiyatro çıkarıldı.
 
C) TANZİMAT DÖNEMİ
I. Tanzimat Fermanı (Gülhane Hattı Hümayun-1839):
Padişah Abdülmecit’in tek yanlı iradesiyle ferman edilmiştir.
(!) Türklerin ilk haklar beyannamesidir.
(!) Tanzimat fermanı, bir ANAYASA DEĞİL, ANAYASAL BİR BELGEDİR. Çünkü bir unsur taşımaktadır (Temel Hak ve Özgürlüklerin güvence altına alınması).
(!) Hukuki niteliği açısından FERMAN’ dır.
(!) Yönetimde yasallık ve Meclisi Ahkamı Adliye (Kanun hazırlayan, parlamentoya benzer işleve sahip) kurulmuştur.
(!) GHH’ da: kişi dokunulmazlığı ve güvenliği, suçta kanunilik ilkesi, adil ve açık yargılama, şeref haysiyet ve ırzın korunması… vs. getirilmiş, buna karşılık düşünce, basın, dernek, toplanma, çalışma ve sözleşme ticaret ve sanayi özgürlükleri GHH’ da yer almamıştır.
 
II. ISLAHAT FERMANI (1856): Dışardan dikte (zorlama) edilmiş, dış müdahalenin bir manifestosudur.
(!) Hristiyan azınlıklara tanınan hak ve ayrıcalıkların ön plana çıktığını görüyoruz. (Eşitlik değil, ayrıcalıklı statüler tanınmıştır.) Gayrimüslimler için âdete bir özgürlükler bildirgesi niteliğindedir.
(!) “Sermayeyi Avrupa’dan istifadeye bakılması” yabancı sermayeden İLK defa söz ediliyor. Avrupa sermayesine kapı açma KAPİTÜLASYON VAADİNDE bulunma.
(!) Islahat fermanı, BİR ANAYA DEĞİL, ANAYASAL BELGEDİR.
(!) Hukuki niteliği FERMAN’ dır.
(!) Müslim ve Gayrimüslim teb’a arasındaki EŞİTLİK ilkesini tanımıştır.
DİPNOT: Tanzimat fermanı Türkiye’de hukuk devletine geçişin ilk adımıdır. Bunun sebebi de kanunların üstünlüğü ilkesini tanıdığı içindir.
III. Islahat Hareketleri: II. Mahmut’un başlattığı Islahat hareketleri ile “teokratik egemenlik anlayışında bir yumuşamanın başladığı görülmektedir.”
(!) Abdülaziz’in şu cümlesi LAİK TANIMININ İLK BELİRTİLERİDİR (o dönemde padişah bunu okuyorsa büyük bir aşamaya gelinmiştir). “Yeni Teşkilat, yürütme gücünün, adliye, diniye ve yasama gücünden ayrılması esasına dayanmaktadır.”
(!) 1868’de bugünkü Danıştay= Şura-i Devlet
Yargıtay=Divan-ı Ahkam-ı Adliye
 
ÇOOOK ÖNEMLİ NOT: Buraya kadar gördüklerimizin hepsi Osmanlı Devletinin anayasa yapma sürecine girdiğini gösteriyor ama buraya kadar HİÇBİR ANAYASA YAPILMADI. OSMANLI DEVLETİNİN HENÜZ HİÇBİR ANAYASASI YOKTUR.
 
ANAYASAL DÖNEM: I. VE II. MEŞRUTİYET
(!) Şekli ve kısmen maddi anlamda ilk ANAYASA bu dönemde ortaya çıkmıştır (Kanuni Esasi).
(!) Genç Osmanlılar tarafından tahta çıkarılan II. Abdülhamit anayasa hazırlamak için cemiyet-i mahsusa (anayasa komisyonu) kurmuştur.
(!) Anayasanın ilanı dış baskıları önlemek amacıyla batılı devletlerin yaptığı konferansa denk getirilmişse de bir işe yaramamış, konferansta kararlar alınmıştır.
(!) KANUNİ ESASİ, Islahat Fermanında ki gibi dikte (zorlama) değildir.
(!) I. Meşrutiyet (1876) yılında çıkarılan Kanuni Esasi Türklerin ilk ANAYASASIDIR.
 
SINAV SORUSU: I. Meşrutiyeti parlamenter sistem bakımında değerlendiriniz.
1)      Padişah, hem devlet başkanı, hem de yürütmenin başkanıdır ( çift başlı yürütme organı). (D)
2)      Sadrazam ve Bakanların oluşturduğu hükümet yasama organına sorumlu değil, sadece padişaha karşı sorumludur (normal parlamenter sistemde bakanlar yasama organına karşı sorumludurlar). (Y)
3)      Hükümet üyelerinin cezai sorumluluğu padişahın onayına bağlıdır (normal parlamenter sistemde hükümetin yasama organına karşı cezai sorumlulukları vardır. Parlamentoda Lordlar Kamarası yargılayabiliyordu). (Y)
 
YÜRÜTME ORGANINA BAKTIĞIMIZDA PARLAMENTER SİSTEM KURULMAMIŞTIR.
 
YASAMA ORGANINA BAKTIĞIMIZDA;
1)      Yasama organı iki meclislidir (Heyeti Mebusan= Millet Meclisi ve Heyeti Ayan= padişah tarafından seçilenler). (normal parlamenter sistemde yasama organı tek meclisli olabileceği gibi iki meclislide olabilir). (D)
Heyeti Mebusan: 50 bin erkek nüfusa 1 milletvekili düşecek şekilde 4 yılda bir, 2 dereceli bir seçimle, 25 yaşını dolduran ve emlak sahibi olan her erkek seçilebilir.
Heyeti Ayan: Heyeti Mebusan’ın başkanı, kendi içinden göstereceği 3 aday arasından doğrudan padişahın tarafından seçilip, yaşam boyu görev yapar. Ayan’ın başını padişah seçer.
2)      Yasama organı kendi kendine toplanamıyor ancak padişahın davetiyle toplanabiliyor (parlamenter sistemde davet olmadan kendi kendine toplanabiliyor). (Y)
3)      Parlamentonun hükümeti düşürme yetkisi yoktur (parlamentonun “yasamanın” gensoruyla hükümeti düşürme yetkisi vardır). (Y)
4)      Hükümetle, Heyeti Mebusan (parlamento) arasında bir uyuşmazlık çıkarsa, padişah 6 ay içinde yeni seçimlere gidilmek üzere meclisi feshetme yetkisine sahiptir (anlaşmazlık çıkarsa, parlamentonun gensoruyla hükümeti düşürme, hükümetinde parlamentoyu feshetme yetkisi vardır). (D)
5)      Yasama organının her ikisi de (mebusan, ayan) yetkisizlikte eşittir. Çünkü yasa önerme için padişahtan öncelikle izin alması lazım, izinden sonra bu yasa önerisi Şura-i Devlet’e (Danıştay) gidecek, meclislerde kabul edilirse tekrar padişahın önüne gelecek. Yani padişahın yasa için MUTLAK VETOSU vardır ( parlamenter sistemde böyle bir yetki yoktur). (Y)
YASAMA ORGANI BAKIMINDAN BAKTIĞIMIZDA PARLAMENTOR SİSTEM KURULMAMIŞTIR.
 
DİPNOT: Meclise karşı sorumlu hükümet yok ama buna karşılık padişahın fesih yetkisi var.
 
** Padişah yasama yetkisini halkın temsilcileriyle paylaşıyor görünüyor sözde ama üstünlük ve belirleyicilik padişahtadır. Padişahın konumu bu kadar güçlüyse, kanunun çıkması padişaha bağlıysa, temel hak ve özgürlükler tam olarak ortaya çıkmıyor. Padişah ne ölçüde izin verirse o ölçüde yararlanılıyor.
 
** Yürütme tamamen padişaha bağlı ve Meclisi Mebusan’ın hükümet üzerinde hiçbir anayasal etkisi yoktur.
 
(!) Yapılışı, içeriği ve hukuksal yetkisi bakımından Kanuni Esasi FERMAN anayasadır.
(!) Değiştirme yöntemi açısından KATI BİR ANAYASADIR, fakat bu katılık padişah lehinedir.
(!) Üstünlüğü açısından, bugünkü anladığımız anlamda bağlayıcı değildir, çünkü bağlayıcılığı denetleyecek hiçbir organ yoktur.
Padişahın fiili ve hukuksal üstünlüğü anayasanın üstünlüğünü gölgeliyor.
I. Meşrutiyetin Sonu: Heyeti Mebusan (parlamento) her şeye rağmen padişahı tedirgin edecek aktif bir meclistir. Söz dinleyen yeni mebuslar seçmek için meclisi fesh etmiş ancak yeniler eskileri aratmamıştır. Padişah meclisi tatile göndermiş 30 yıl boyunca çağırmamıştır (anayasa yürürlükte meclis tatilde=fiilen anayasa askıya alınmıştır). Bu 30 yıllık dönem Abdülhamit’in “istibdat dönemi” (polis ön planda basın özgürlüğü havada)
 
II. MEŞRUTİYET VE 1909 ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİ
II. Abdülhamit’in 30 yıl süren istibdat dönemi gizli dernekleşmeyi başlatmış ve “İttihat ve Terakki Partisi” başı çekince 1908’de padişah Heyet-i Mebusanı toplantıya çağırmasıyla II. Meşrutiyet başladı. II. Abdülhamit 8 aylık bir dönemden sonra parlamento kararıyla tahttan indirildi. Yerine Sultan Reşat geldi.
(!) Kanuni Esaside Değişiklik Yapılmadan Ortaya Çıkan Gelişmeler
1)      İlk kez millet iradesi ve millet egemenliği kavramları gündeme geldi.
2)      İlk kez bir Osmanlı padişahı parlamento kararı ile tahttan indirildi (Meclisi Ayan ve Meclisi Mebusan birleşerek Meclis-i Umumi Millet, millet adına hareket eden meclis, padişahı tahttan indirdi).
3)      İlk kez güçler ayrılığı fiilen uygulanmaya girmiştir, hükümet ilk kez Meclis’ten güven isteminde bulunmuş (Kanuni Esasi Anayasası’nda güvensizlik oyu, gensoru yoktu. Ceza tehdidinden korkan bakanlar haklarında impeacment (güvenoyu) gibi şeyden korktukları için istifa edebiliyorlardı.
4)      İlk kez bir hükümet anayasada buna ilişkin bir kural yer almadan ve anayasa değişikliği yapılmadan güven oylaması ile düşürüldü.
** O dönemde anayasal bir kural olmadan başarıyla uygulandı. İngiliz parlamentalizminin uzun yıllara yayılmış olan sürecini 1 yıla sığdırılmış özetidir.
SINAV SORUSU: Herhangi bir anayasa kuralı olmadan parlamenter sisteme daha yakın adımlar atılmıştır. (D) ** bakınız.
 
(!) 1909 Anayasa Değişikliğinin Getirdiği Yenilikler:
Bu yeniliklerden 3 tanesi çok önemlidir.
1)      Kimsenin yasaya dayanamadan tutuklanamaması
2)      Özel mektupların ve sürekli posta yayınlarının postalarda tutulmaması
3)      Basına sansür uygulanmaması
 
(!) Heyeti Mebusan+ Heyeti Ayan el ele vererek 1909 değişikliğini yapmıştır.
1876 Kanuni Esasi’nin kurallarına değişiklik yaptı ve bu nedenle MİSAK ANAYASA olarak nitelendiriliyor.
(!) Padişah artık Meclis-i Umumi (ayan+mebuslar) önünde ANAYASAYA BAĞLILIK YEMİNİ ediyor.
(!) Yasam organı üzerindeki vesayet kaldırıldı. Kendi kendine bir şey yapamıyordu, her şeyde padişahın izni ya da onayı gerekiyordu.
 
*** Meclisler artık padişahın davetine gerek kalmaksızın her kasın ayının başında kendiliğinden toplanabilmektedir.
 
(!) Padişahın izni ve Şura-i Devlet (Danıştay) vesayeti kaldırılmış, padişahın MUTLAK VETOSU, GECİKTİRİCİ VETOYA dönüştürüldü.
 
(!)(!) Parlamenter Sistemin Kurulması (SINAV)
1) Padişah bakanları seçmeyecek, artık yalnızca sadrazamı ve şeyhülislamı seçecektir. Ancak sadrazamı seçerken güvenoyunu düşünmek zorunda çünkü hükümet Mebusan Meclisine karşı SORUMLUDUR.
2) Padişah artık yürütmenin SORUMSUZ KANADI olmuş ve KABİNE USULÜNE geçilmiş oldu.
3) Bireysel ve toplu siyasal sorumluluk ilkesi getirildi.
4) Mebusan Meclisi hükümeti gensoruyla düşürebilir, padişahın fesih yetkisi de parlamenter sisteme uygun düşecek şekilde daraltılmıştır (güçlendirilmiş fesih mekanizması doğrultusunda padişah istediği zaman meclisi feshedemiyor).
 
SINAV SORUSU: II. Meşrutiyet (1909 Değişiklikleri) Parlamenter Sistemi Getirmiştir.
 
SINAV SORUSU: 1909 Anayasa Değişikliklerinin Getirdiği Yenilikler:
 
(!) Cezalandırma yanında, tutuklamaya da kanunilik güvencesi getirildi.
 
(!) Toplanma ve Dernekleşme özgürlükleri:
Sınırlama ve yasaklama nedenlerinin daha çok meşrutiyetle gelen kazanımları korumaya yöneliktir. Yani meşruti yönetimi başkalaştırma, Kanun-i Esasi’ye aykırı hareket etme bunların başındadır.
 
SINAV SORUSU: Bu da MÜCADELECİ DEMOKRASİ anlayışını yansıtan kuraldır.
 
SINAV SORUSU: (!) Postaya Verilen Evrakın Mutlak Gizliliği:
Postaya verilen evrak ve mektupların sorgu yargıcının ya da mahkeme kararı olmaksızın açılamayacağına ilişkin güvencedir. Bu güvence 1924-1961 yasalarında korunmuş ama 1982 Anayasasında kanunun yetkili kıldığı merciin emriyle açılabileceği yer almaktadır.
 
SINAV SORUSU: Basında Sansür Yasağı: Sansür: Bir yayının gazete, dergi, televizyon’da önceden incelenerek yayının önlenmesidir.
 
Sansür Yasağı: Yasama ve idarenin sansür yapması basın özgürlüğünü korur.
1924 Anayasasında sansür yasağı > yumuşak
1961-1982 Anayasalarında ise sansür yasağı > BASIN HÜRDÜR, SANSÜR EDİLEMEZ.
 
SINAV SORUSU: Sansür Yasağı basın özgürlüğünün özünü oluşturan unsurlardan biridir. (D)
 
(!) “Hiçbir veçhiyle kableltab teftiş ve muayeneye tabi tutulamaz. (Hiçbir şekilde basılmadan önce teftiş ve muayeneye tabi tutulamaz.)” sözü basın özgürlüğüne getirilmiş ek güvencedir. Bu kural hakkın özü kavramını adını koymadan pozitif anayasa hukukuna taşıyan ilk düzenlemelerden biridir.
 
(!) “İşkence ve sair her nevi eziyet katiyen ve külliyen memnudur.” > İşkence ve Eziyet Yasağı Kanun-i Esasi’den sonra tüm anayasalarımızda yer almıştır.
 
Buraya kadar olan notların hepsi II. Meşrutiyet’in anayasal gelişmelerimizdeki rolüdür.
 
(!) 1909-1913’e kadar ki bu 4 yıllık gelişme sürecinden sonra bu kez rejim 1913-1918’e kadar “İttihat ve Terakki Partisi’nin diktatörlüğüne dönüşmesini engellemiştir.
 
DİPNOT: I. Meşrutiyetteki büyük anayasamız olan Kanuni Esasideki yönetim biçimi tam anlamıyla padişah üstünlüklü olduğu için MEŞRUTİ MONARŞİYE geçememiştir. Hala bir nevi mutlak monarşi yaşanmıştır.
 
DİPNOT: II. Meşrutiyetle birlikte gelen 1909 Anayasa değişikliği ile padişahın üstünlüğü sınırlandırılmış tam anlamıyla MEŞRUTİ MONARŞİYE GEÇİLMİŞTİR.
 
CUMHURİYET ANAYASALARININ GELİŞİMİ
(!) Kurtuluş Savaşı zamanında Mustafa Kemal’in gücünü oluşturan ona kurtuluş Savaşını zafere götürme ve yeni bir devlet kurma imkanını sağlayan olgu; ulusal iradenin yegane ve hakiki mümessili olarak gördüğü TBMM’yi arkasına alması ve ona dayanmasıdır.
(!) Kurtuluş Mücadelesinin Temel Fikri: Kuvayı Milliyeyi amil ve iradeyi milliyeyi hakim kılmak esastır.(Egemenlik Kayıtsız, Şartsız Ulusundur.)
 
1)      1921 ANAYASASI (TEŞKİLAT-I ESASİYE KANUNU)
Yapılışı:  19 Mart 1920’de bir buyrukla “Selahiyeti Fevkaladeyi Haiz” (olağanüstü yetkilere sahip) bir meclisin toplanması için derhal yapılması istemiş ve böylece Ankara’da kurulacak meclisin amacı konulmuştur.
(!) Alınan En Önemli Karar: meclis daha ilk toplantısından Büyük Millet Meclis’i üstünde bir güç olmadığını, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde topladığını karar bağlamış ve daha sonrada bu ilkelere uygun 1921 TEŞKİLAT-I ESASİYE KANUNU’nu ve diğer anayasal düzenlemeleri çıkarmış ve kurulacak cumhuriyetin anayasal temellerini atmıştır.
Özellikleri:
1)      Resmi adı Teşkilat-ı Esasiye Kanunudur.
2)      1921 Anayasası, devletin ana kuruluşunu düzenlemiştir. Temel hak ve özgürlükler ve yargıyla ilgili güvence ve düzenlemeler yer almamıştır.(Konvansiyonel sistem= Meclis hükümeti sistemi örnek alınmıştır.)
3)      İlk maddenin cümlesi: “Hakimiyet bila kaydü şat milletindir.(Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.) Bu kural, Türk anayasa tarihinin kesin bir dönüm noktasıdır.
İkinci cümlesi: “İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir.” (Yönetim usulü halkın kendi kaderini kendi eliyle fiilen yönetmesi esasına dayanır.) Bu kural ise, doğrudan demokrasiyi çağırsa bile 1921 anayasasında TEMSİLİ DEMOKRASI benimsenmiştir.
(!) 1921 Anayasasında MECLİS HÜKÜMETİ SİSTEMİ VARDIR.
 
(!) SINAV SORUSU: 1921 Anayasasında; meclisin bakanlara yön gösterebilmesi ve gerektiğinde onları değiştirebilmesi, bakanların tek tek meclis tarafından seçilmesi, bakanlar arasındaki ihtilafların meclis tarafından çözümlenmesi, BMM başkanının bakanların doğal başkanı olması, meclisin sürekli toplantı halinde olması (istimrar ilkesi), bir devlet başkanının bulunmaması ve istiklal mahkemelerinin üyelerinin meclis tarafından ve meclis içinden seçilmiş olmaları= MECLİS HÜKÜMETİ SİSTEMİ VE GÜÇLER BİRLİĞİNİN ÖZELLİKLERİNİ YANSITAN UNSURLARDIR.
 
(!)1921 Anayasası savaş sonrası , kuruluş zamanına denk geldiği için YUMUŞAK ANAYASA diye nitelendirilir.
(!) Cumhuriyetin ilanına kadar olan 1921 anayasası MECLİS HÜKÜMETİ SİSTEMİ, kendinden sonra gelen parlamenter sisteme geçiş özelliklerini taşıyan 1924 anayasası üzerinde de etkisini sürdürmektedir.
 
DİPNOT: 1921 Anayasası’nda siyasal sorumluluk diye bir şey yoktur. 1921 anayasasının özü= Güçler Birliğidir.)
(!) Kurtuluş Savaşı ve işgallerin başlaması ayrı yeten Yunanlıların da işgali nedeniyle güçleri tek elde toplayabilmek için GÜÇLER BİRLİĞİ VAR.
(!) Güçler Birliği normal dönemin rejimi değildir. Kuruluş devri, savaş zamanı olduğunda güçlerin tek elde toplanması lazım bu yüzden geçici olağanüstü yetkiler vardır=GÜÇLER BİRLİĞİNDE
(!) Yasama, yürütme birlikte, yargı ayrı bir şekilde görünüyor.
(!) Hükümetin adı Büyük Millet Meclisi Hükümetidir. SİYASAL SORUMLULUK DİYE BİR ŞEY YOKTUR.
 
SINAV SORUSU: Cumhuriyetin ilanıyla cumhurbaşkanı başbakanı tayin ediyor, başbakan da bakanları tayin ediyor. Bakanlar kurulunun bütünü cumhurbaşkanı tarafından meclisin onayına sunulacak (başbakanı bakan sıfatının kazanılması için). Meclis onay verirse cumhurbaşkanı atar ve hükümet kurulmuş olur. Bugünkü parlamenter sistemden farkı; bağımsızlar bir birimdir ve MECLİSİN ÜSTÜNLÜĞÜ var. Başbakanlık veya bakanlık sıfatının kazanılması için MECLİS ONAYI LAZIM.
 
(!) Meclis hükümeti sisteminin sürdüğü başka bir kural ise= cumhurbaşkanı gerekli gördüğünde meclise başkanlık yapabilmektedir.
 
1924 ANAYASASI
(!) Bir çeşit KURUCU MECLİStir.
(!) Güçler birliği hala var.
(!) İkinci TBMM “Milletin yegane ve hakiki mümessili” ve siyasi iktidarın merkezi olduğundan dolayı yeni bir anayasa yapma görevini kendinde görmüştür.
 
SINAV SORUSU: 1924 anayasası, bir yönüyle parlamenter sistem bir yönüyle meclis hükümeti sistemi taşıdığı için KARMA ANAYASA’dır.
 
(!) 1924 anayasasında meclis hükümeti sistemi uzantıları= TBMM milletin yegane ve hakiki mümessili olup, millet namına hakkı hakimiyeti istimal eder.(TBMM ulusun tek ve gerçek temsilcisi olup ulus adına egemenliği kullanır.) hükmü egemenliği kullanma yetkisini TBMM’ye vermiştir.
(!) Yasama ve yürütme güçleri TBMM’de toplanmıştır.
 
SINAV SORUSU: Meclisin, hükümeti her zaman denetleyebilme ve düşürebilme yetkisine karşılık hükümete veya cumhurbaşkanına feshetme yetkisi verilmemiştir. Bu da meclis hükümeti sisteminin üstünlüğünü benimsemiş olmasından kaynaklanır.
(!) Yasaları yorumlama yetkisi
(!) Tüzüklerin yasalara aykırılığının incelenmesi yetkisi, TBMM’ye verildi. Bu da meclis hükümeti sisteminin uzantılarıdır.
1)      Yasaları yorumlama yetkisi (normalde mahkemelere veriliyor ama yanlış olduğu zaman TBMM müdahale ediyor.) (Y)
2)      Tüzüklerin yasalara aykırılığını inceleme yetkisi(ancak meclis denetliyor.) (Y)
İKİSİ DE YANLIŞ. Tüzük denetimi yoksa yasa denetimi nasıl olur. Bu anayasaya aykırıdır=buraya kadar her şey meclis hükümeti sisteminin özellikleridir.
 
Meclis kurma süreci
1)      Saltanatın kaldırılması
2)      İkinci TBMM’nin kurulması
3)      Lozan Barış Antlaşmasının imzalanması
4)      Cumhuriyetin ilanı
5)      Halifeliğin kaldırılması
6)      1924 Anayasasının yapılmasıyla, tamamlanmıştır.
 
1924 ANAYASASININ PARLAMENTER SİSTEME YAKLAŞAN ÖZELLİKLERİ
(!) Teşri Salahiyeti ve İcra Kuvveti Büyük Millet Meclisi Tecelli ve Temerküz Eder.(Yasama ve yürütme yetkisi Büyük Millet Meclisinde belirir ve onda toplanır.)=Meclis hükümeti sisteminde var ise de fesih yetkisi hükümete verilmemiştir.
Meclisin yürütme erkini ancak cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu eliyle kullanılabilecek (böylece yasama yetkisini doğrudan doğruya kullanan meclise karşı yürütme erki bakımından GÖREV AYRILIĞINA GEÇİLMİŞ OLDU)= PARLAMENTER SİSTEM
*Buna karşılık dengeleyici olarak fesih yetkisi yoktur.
(!) Hükümet(başbakan ve bakanlar kurulu) meclis karşısında parlamenter sistemin gerektirdiği ölçüde(kuruluş bağımsızlığı sağlandı) bunlar meclis onayı kaldırıldı, hükümetin kurulabilmesi için cumhurbaşkanı onayı yeterli bulundu.
Bakanların meclis karşısındaki (bireysel) siyasal sorumlulukları yanında toplu siyasal sorumlulukları oldu.
“Bakanlar kurulu, hükümetin genel politikasından birlikte sorumludur.” Bakanların her biri kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden politikasından, genel gidişten TEK BAŞINA SORUMLU OLUR.
Bu demek oluyor ki; bir bakanı bu sorumluluğa bakarak GENSORUYLA DÜŞÜRÜLEBİLİR. Başbakana gensoru açarak (Toplu sorumluluk olduğu için) hükümeti düşürebilir. Ama hükümetin meclisi feshetme yetkisi yoktur buna rağmen güçler ayrılığı olmuştur. Karşıt denge olan fesih silahı yoktur.
 
Temel Hak ve Özgürlükler
1924 anayasasında özgürlük TABİ (DOĞAL) HAK olarak nitelenmekte, başkalarına zarar vermemek koşuluyla özgürlüğün içeriğini belirleme kullanan kişiye bırakılmakta özgürlüğün doğal sınırı olarak çizilebileceği belirtilmiştir.=Temel hak ve özgürlükler yasa çerçevesinde bir özgürlük olarak sayılmıştır.
(!) Liberal anlayış var yasallık ilkesi var.
(!) 1924 anayasasında başkalarının özgürlüğünü korumak amacıyla bir sınırlama vardır.
(!) Özgürlüğün en büyük güvencesi olarak görülen yasalar ÇOĞUNLUKÇU DEMOKRASİ anlayışının egemen olduğu meclisler (çoğunluğun iktidarı) tarafından çıkarılmış, hak ve özgürlükler yasama organına karşı da koruyabilecek bir güvence mekanizması öngörülmemiştir.
(!) 1924 anayasasında klasik hak ve özgürlüklerin hemen hepsine yer verilmiş, ama evrensel nitelikte değildir. “Bunlar Türklerin tabi haklarıdır.)
 
SINAV SORUSU: 1924 anayasasında sıkıyönetim durumunda hangi hak ve özgürlüklerin kısıtlanabileceği ya da askıya alınabileceği SINIRLI BİR BİÇİMDE belirtilmiştir.
Bunlar; Kişi ve konut dokunulmazlığı, basın, haberleşme ve dernek ve şirket kurma özgürlükleridir. (1961 anayasasında yoktur, bugünkü anlayışla kıyasladığımızda bu anlayış çok daha ileridir.)
 
1924 Anayasasındaki Yargı Organı
(!) 1924 anayasasında yargı kesin olarak güçler birliği dışına çıkartılmıştır.
(!) Yargı organı, yasama ve yürütmenin etkisinden kurtaracak anayasal güvence yoktur.
(!) Yargı organı sık sık siyasal iktidarın baskılarına maruz kalmış baskılara çok direnen yargıç “GÖRÜLEN LÜZUM ÜZERİNE” emekliye sevk edilmiştir.
(!) Anayasanın çok ileri hükümler taşıması önemli değil uygulama ve hükümler yapılması önemli, uygulayıcıların uzmanlığa sahip olması gerekir.
 
SINAV SORUSU: Kanunların anayasaya aykırı olamayacağı kuralı 1924 anayasasında var ama DENETİMİ YOK. Çünkü tüzüğün bile denetimi TBMM’ye aittir.
 
SINAV SORUSU: Çoğulcu demokrasi ve çoğunlukçu demokrasi ayrımı nedir?
 
Çoğunlukçu demokrasi veya mutlak demokrasi çoğunluğun kararlarının uygulandığı ve bu kararların mutlak olduğu demokrasi çeşididir. Yasalar, azınlık hakları, kuvvetler ayrılığı gibi etmenler çoğulcu demokraside alınan kararları sınırlandırırken çoğunlukçu demokraside, çoğunluğun aldığı kararlar sınırsız ve mutlaktır.
Çoğulcu demokrasi(nispi demokrasi), çoğunluğun mutlak hâkimiyetini reddeden, azınlıktakilerin siyasal ve kültürel haklarının kabul edilmesi gerektiğini ve azınlığın da bir gün çoğunluk olabilme hakkının verilmesini savunan demokrasi anlayışıdır.
Demokrasinin gelişim sürecinde, çoğunluğun devlet yönetimindeki kararlarının mutlak olması, azınlık haklarını kısıtlayabileceği kaygısı çoğulcu demokrasiyi ortaya çıkarmıştır.'Azınlıkta veya muhalefette olanların korunması, düşüncelerin serbestçe hiçbir baskıyla karşılaşmadan söylenebilmesi çoğulcu demokrasi için şarttır. Çoğulcu teoride otoritenin dağıtılması devletin aceleyle ve düşünmeden hareket etmesini engeller, aynı zamanda önemli güç merkezlerinin uyuşmaması durumunda da herhangi bir adımın atılmasını önler.
1961 ANAYASASI
(!) 1961 anayasası KURUCU REFERANDUM
yöntemiyle yapıldı.(Temsilciler Meclisi)
Kurucu referandum: Anayasası yapacak meclisi halk seçiyor, sonradan halkoylamasına sunuluyor.
(!) İllerden, yargı organlarına, basın, üniversite, sendika vs. üyelerden oluştuğu için=dolaylı bir demokratik unsur vardır.
 
SINAV SORUSU (hoca dedi!): 1961 anayasasının egemenlik anlayışında radikal bir değişim vardır=dönüm noktasıdır.
1924 anayasasında=egemenliği kullanan TBMM
1924 anayasasında=egemenliği kullanan artık TBMM değildir. Egemenliği kullanan organlar içinde en önemlisidir; ama artık ulusun tek temsilcisi değildir. İktidar artık canının istediğini yapamaz hale gelmiştir.    ( Millet egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.)=değişen kısım.
 
2011 SINAV SORUSU (hoca dedi!): Egemenliğin kaynağı ve kullanılışı bakımından 1909,1924 ve 1961 anayasalarını karşılaştırınız?
1909 anayasasında egemenliğin kaynağı ulus değildir. Egemenliğin kaynağı padişah ve ayanlardır. Bunun sebebi de misak nitelikli olmasıdır.
1924’te egemenliği meclis kullanıyor.
1961’de egemenliği anayasanın koyduğu esaslara uymak koşuluyla anayasanın yetkili organları kullanır(1982’de de aynı).
 
(!) 1961 anayasası, sınırsız bir meclis üstünlüğüne dayanan çoğunlukçu demokrasi anlayışı yerine dengelenmiş ve sınırlandırılmış bir iktidar anlayışı üzerine kurulmuş çoğulcu demokrasi anlayışını yansıtır.
(!) 1961 anayasası “belli yaşam alanlarını parça parça güvence altına almaktadır.” Ki kanun koyucu bu alanlara taşma imkânı bulamasın. 1924 anayasasındaki klasik demokrasi “(başkalarının haklarına müdahale etmemek kaydıyla özgür, sınırı kanun çiziyor.) anlayışını aştı ve somut bir içerik kazandı.”
(!) 1961 anayasasında yasallık ilkesi vardır. Yasa bir temel hakkı herhangi bir nedenle değil, anayasada yer alan belli nedenlerle sınırlandırabilir.( kademeli ve farklılaşmış bir sınırlama sistemi vardır.)
(!) Çoğulcu demokrasi anlayışı temel hak ve özgürlüklerin siyasi iktidarı sınırlama açısından çok önemlidir.
(!) “Kanun temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz.”= bu yasak, kanun koyucuya tanınan sınırlama yetkisinin kesin bir sınırını oluşturmaktadır.
(!) Kanun koyucu belli hak alanlarına asla dokunamaz. O alana (hakkın özü) kadar ki bölüme anayasada öngörülmüş nedenlere bağlı olarak sınırlama yapılabilir.
Özgürlük asıldır, sınırlama istisnadır, istisna kuralları dar yorumlanır, asıl olan hürriyettir.
(!) Devletin ana ödevleri olan SOSYAL HAKLAR 1961 anayasasında ilk defa gündeme geldi.
Birinci kuşak haklar=kişi hakları
İkinci kuşak haklar=sosyal haklar(yaşama geçmesi için devletin müdahalesi gereken haklardır.)
Üçüncü kural haklar= çevre ve gelişme haklarıdır.(1961 anayasasında çağın ilerisinde bir anlayış vardır.)
 
1961 anayasasında parlamenter sisteme geçişin yayınlanması
(!) Güçler birliği ilkesinden kesin olarak vazgeçildi. 1961 anayasasında parlamenter sistem geliştirilmiştir ama hala meclisin üstünlüğü vardır.
(!) Yasama yürütme daha kesin olarak ayrılmıştır. Yasama yürütme arasındaki ayrılık görevler ayrılığı nitelendiğindedir. 1961 anayasasında yürütme, yasamanın türevi olarak nitelendirilmiştir.
 
SINAV SORUSU: 1961 anayasasında yürütmeden görev olarak bahsedilirken, 1982 anayasasında yürütmeden yetki olarak bahsedilmiştir. Bu yetki kaynağını anayasadan alır.
1)      YASAMA ORGANI
Yasama organı iki meclislidir. A) Millet Meclisi (son söz millet meclisinindir, görev süreleri dört yıldır. Cumhuriyet senatosuna göre daha üstün niteliktedirler.) B) Cumhuriyet Senatosu (görev süreleri altı yıldır, iki yılda bir 1/3 için seçim yapılır.)
(!) Hükümeti gensoruyla düşürme yetkisi sadece millet meclisi(parlamentoya) aittir. Senatonun sadece denetleme görevi vardır.
2)      YÜRÜTME ORGANI
Yürütme organı çift başlıdır. A) Cumhurbaşkanı (yürütmenin sorumsuz kanadı olup sembolik olarak yetkilidir.)
B) Hükümet= Başbakan+bakanlar kurulu (yürütmenin sorumlu başıdır. Gen soruyla düşürülebilir.)
(!) Siyasi sorumlulukla yetki birbirine bağlıdır. Bir kimseyi sorumlu tutabilmek için yetkisinin olup olmadığına bakılır. (1961 anayasasında Parlamenter sisteme tamamen geçilmiştir.)
 
SINAV SORUSU (hoca dedi): Cumhurbaşkanının bütün kararlarının başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanacağı belirtiliyor(ÇİFT İMZA KURALI). Bu kararlardan başbakan ile ilgili bakanlar sorumlu tutulacaktır.= 1961 anayasası
1982 anayasası: Cumhurbaşkanı tek imza kullanmasına rağmen sorumluluk taşımıyor Yetkili olmasına rağmen.
(!) 1961 anayasasında TBMM dışından bakan atanabilir.
 
SINAV SORUSU: Millet meclisi seçimlerini yenileyebilme yetkisi verildi.= bu yetki yürütme organına aittir.(meclisi feshetme yetkisi)
Gen soruyla veya bakanlar kurulunun güven isteminde bulunması üzerine verilmiş güvensizlik oylarıyla 18 ay içinde hükümet iki kez düşürülecek eğer üçüncü kez de düşürülme söz konusu olduğunda, hükümet, cumhurbaşkanına gidip millet meclisini (parlamentoyu) feshetmesini isteyecektir. Yenilenmesine karar verilen meclisin yetkileri, yeni meclisin seçilmesine kadar sürer.
 
İstimrar ilkesi=1921,1924 ve 1961 anayasalarında vardır.
 
1961 Anayasasının Getirdiği Yenilikler
 
1) Yargı Yetkisinin Güçlendirilmesi: Yüksek Hâkimler Kurulu kurulmuştur.
(!) Kooptasyon yöntemi (yargı organı içinden seçim) Yüksek Mahkemenin oluşumunda uygulanmıştır.
(!) Yönetimi hukuka bağlamak için “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” kuralıyla YÖNETİMİN YARGISAY DENETİMİ DANIŞTAY’A BAĞLANDI.
(!) Cumhurbaşkanının tek başına imzaladığı belgelerin YARGISAL DENETİMİ YOKTUR.
 
3)      Anayasa Mahkemesinin Kurulması: Yasa, KHK, Meclis içtüzüklerinin anayasaya uygunluğunun denetimini sağlamak için 1961 anayasası ile Anayasa Mahkemesi kurulmuştur. Bu denetim soyut norm denetimi ve somut norm denetimi şeklinde yapılmaktadır.
(!) 1924 anayasasında anayasa yargısı YOKTUR. Anayasa yargı 1961 anayasası ile kurulmuştur.
 
SINAV SORUSU: Soyut norm denetimine kimler başvurabilir?
Cumhurbaşkanı, yasama meclisi siyasal parti grupları (grup kurmak için 10 milletvekili yeterli görülmüştür), son milletvekili seçimlerinde geçerli oy sayısının en az %10’nu alan siyasal partiler ve yasama meclislerinden her birinin en az 1/6’i tutarındaki üyeler başvuru yetkisine sahiptirler. YHK, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, üniversiteler Anayasa mahkemesinde iptal davasını doğrudan açabilirler.
 
SINAV SORUSU: 1961 Anayasasında siyasal parti grubu kurmak için 10 milletvekiline sahip olmak yeterlidir.
1982 Anayasasında ise siyasal parti grubu kurmak için yeterlilik 20 milletvekili ile sağlanabilir.
 
(!) 1982 anayasasında kısıtlanmış bulunan yasaların şekil yönünden denetimi ile anayasa değişikliklerinin yargısal denetimi 1961 anayasasında yapılabiliyordu.
(!) Anayasa mahkemesi biçim eksikliği nedeniyle istediği kanunu İPTAL ETME YETKİSİNE SAHİPTİR.
 
SINAV SORUSU (hoca dedi): Anayasa mahkemesine başvurulması=sıkı yönetim halinde baştaki yönetici kararları denetlenemez (geçici 15/III). Bu yazılanlar 1982 anayasası için geçerlidir.
 
3)   Üniversite Ve TRT Gibi Kuruluşlara Özerklik Sağlandı
 
4)      Çoğulcu Toplum Yapısının Geliştirilmesi
(!) Çoğunlukçu demokrasi anlayışından, çoğulcu demokrasi anlayışına İLK KEZ 1961 ANAYASASINDA GEÇİLDİ.
(!) “Partiler demokrasisi” ve “mücadeleci demokrasi” anlayışları ilk kez 1961 anayasasında ortaya çıkmıştır.
(!) Temel haklar ve özgürlükler getirilerek geliştirilmiştir.
(!) 1961 anayasasında Askeri Yüksek İdare mahkemesi,
Uyuşmazlık Mahkemesi,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, bu sayılan mahkemeler ilk kez 1961 anayasası ile kurulmuştur.
 
5) Milli Birlik Komitesinin Kurulması
(!) MBK üyeleri=Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Silahlı Kuvvetlerin üst kademesini oluşturan subaylar (genel kurmay başkanı ve kuvvet komutanları) dır.
(!) MBK ilk kez 1961 anayasasında kurulmuştur.
 
SINAV SORUSU: 1961 anayasası demokratik açılımlar gerektiren nitelikte bir belge olmasına rağmen ASKERİ BÜRAOKRASİY, ÖNE ÇIKARMAMIŞTIR.
1982 anayasası, 1961 anayasasının getirdiği demokratik açılımlara tepki olarak hazırlandı (yeni kurumları budamak, yetki ve görev açısından sınırlamak için). Ama MBK söz konusu olduğunda tam tersi bir eğilim gösterdi. MBK, asker üyeleri çoğalttı, sivil üyeleri azalttı ve yetkileri bir ölçüde arttırıldı MBK korundu.
 
1961 ANAYASASININ UYGULANIŞI VE YIKILIŞI
(!) İlk anayasal bunalım, 12 Eylül 1971’de oldu. Avrupa’da görülen öğrenci hareketlerinin Türkiye’de daha sert ve geniş bir biçimde yansıyıp giderek silahlı şiddet hareketlerine dönüşmesi iktidarı acze düşürdü.
 
* 11.maddede ve başka temel hak ve maddelerinde yer alan sınırlamalar genişletildi ve Temel Hak ve Özgürlüklerin kötüye kullanılmasını önlemek için genel YASAKLAR eklendi. Bunlar;
— Gözaltına alma süreleri önce 7 sonra 15 güne çıkarıldı,
— Memurların sendikalara girmesi yasaklandı,
— Hükümete KHK çıkarma yetkisi tanındı,
— TRT özerkliği kaldırıldı,
— Yargıçların seçiminde bakanlar kurulunun etkisiyle Devlet Güvenlik Mahkemeleri kuruldu.
 
1961 Anayasasının Yıkılışından ki Baş Etkenler (SINAV SORUSU)
1) Katılım Eksikliği (bir anayasanın tüm toplum kesimlerinin ortaklaşa bir şekilde yapılıp kabul edilmesi gerekir)
Anayasanın Uygulanmasındaki Gönülsüzlük
Çoğulcu Demokrasi Getirildi Ama Millet Bunu Hazmedemedi
 
2) Seçim Sistemi: Anayasa Mahkemesi çevre seçim barajını iptal edip barajsız d’Hont sistemini uyguladı.
Barajsız d’Hont sistemi yüzünden %40’ın üzerinde oy alan bir parti tek başına iktidara gelememiş, oyların büyük çoğunluğu iki ana parti arasında paylaşılmış, küçük partilerin rejimleri üzerinde, gerçek güçlerinin çok üstünde bir rol oynama olanağı bulabilmişlerdir. Bunlardan dolayı HÜKÜMET BUNALIMI dönemi yaşanmıştır.
Bu nispi temsil sistemi içinde kalınarak önlenmesi mümkün olan bunalımlar, kamuoyuna anaysa bunalımı olarak yansıtılmış, seçim yönteminin yarattığı sakıncalardan 1961 anayasası sorumlu tutulmuştur.
 
1982 ANAYASASI
I- Anayasanın Yapılış Yöntemine İlişkin Özellikler
1) 1982 anayasasının yapılış ve halkoyuna sunuluş biçimi bakımından KURUCU PLEBİSİT(zorlama)tir.
Çünkü 1982 anayasası, halk iradesinin hiçbir şekilde yansımadığı ADI KURUCU MECLİS de olsa aslında bu meclis 12 Eylül darbesini yapan Milli Güvenlik Konseyi ile bu konsey tarafından atanmış üyelerden oluşan DANIŞMA MECLİSİ’ dir.
(!) KURUCU MECLİS=MGK+ DANIŞMA MECLİSİ
(!) Danışma Meclisinin hazırladığı anayasa taslağına son şekli MGK verir.
(!) Halkoylamasıyla gizli oy ilkesi zedelendi.
 
SINAV SORUSU: 1961 anayasasında, halkoyunda hayır oyu verilirse meclisleri halk seçecektir. 1982 anayasasında halk oylamasında hayır oyu verilirse ne olacağı belli değildir.
 
2) 12 Eylül 1980-6 Aralık 1982 arasındaki dönem içinde MGK (sıkıyönetimin) çıkardığı yasalar, anayasanın geçici 15/3 üncü fıkrasınca YASALAR YARGISAL DENETİM DIŞINDA TUTULMUŞTUR.*(Anayasa Mahkemesine başvurulamamış, denetlenememiştir bu dönem arasındaki çıkan yasalar.)
Anayasa 15/3 “bu dönem içinde çıkarılan kanunlar, kanun hükmünde kararnameler 2334 sayılı anayasa düzeni hakkındaki kanun uyarınca alınan karar ve tasarrufların anayasaya aykırılığı ileri sürülemez. Bu maddeyle yasalar, YARGISAL DENETİME KARŞI KORUMA ALTINA ALINMIŞTIR.
*Yani çıkarılmış yasaların yanında da yürürlükteki yasalara ilişkin sayısız değişiklikler yapılmıştır. Kurucu iktidarı, çıkardığı yasaları anayasaya karşı koruyacak bir geçici bir madde koymaya yönelmiş bu da geçici 15. maddenin 3. fıkrasıdır. Ancak üçüncü fıkra 2001 anayasa değişikliğinde kaldırılmıştır.
 
II- 1982 Anayasasının Orijinal Metnindeki Otoriter Nitelik ve Bu Niteliğin Geçirdiği Değişim
 
SINAV SORUSU: 1982 anayasasının 1961 anayasasına tepki olmasının nedeni nedir?
1961 anayasasını siyasal iktidarı sınırlayan kural ve kurumları, 1982 kurucuları tarafından devlet gücünü zaafa uğratan bir düzen olarak değerlendirildi, terör ve anarşinin varlığı da 1982 anayasasına bağlandı.
1982 ANAYASASI=1961 ANAYASASINA KARŞI ANTİ ANAYASADIR.
 
Tepki Özelliğinin Getirdiği Otoriter Yapı
(!) 1982 anayasasının otoriter yapısını kurmak için köklü reform, “1995 anayasa değişikliği ile ortaya çıktı.”
(!) İnsan hakları ve demokratikleşmedeki asıl reform “2001 anayasa değişikliğinde” oldu.
 
III- Anayasanın Değişmez Nitelikteki Kuralları
A) Değişmez Anayasa Kuralları ve Normlaşmış Anayasa İdeolojisi
1) “Anayasada değişmez ilke ve kural olmasın” görüşü, genellikle anayasaya egemen olan ideolojiyi benimsemeyenler arasında yaygındır.
Anayasanın ilk üç maddesinde yer alan kural ve ilkeler değişmezlik niteliği taşır.
2) Faşist ya da diktatoryal rejimlerden kurtulan devletlerin anayasalarında değişmezlik normları daha yaygındır. (örneğin, Almanya-İsviçre).
Örnek: Alman Anayasası madde 1: “İnsan haysiyetinin dokunulmazlığı, insan haklarının ihlal edilmezliği ve devredilmezliği, yeryüzündeki her insan topluluğu barış ve adaletin temeli olduğu öngörülür.” Yasama, yürütme, yargı organlarında temel hak ve özgürlükler doğrudan geçerli hukuk kuralları olarak bağlar.
 
3) 1982 anayasasının 4. maddesiyle değiştirilemeyen ve değiştirilmesi teklif edilemeyen anayasa kurallarını belirtir. 1982 anayasasının 4. maddesi “anayasanın birinci maddesindeki devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm (1924 ve 1961 anayasalarında da vardır.) ikinci maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri, üçüncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
 
B) Devletin Biçiminin Cumhuriyet Olduğuna İlişkin Kural
Anayasa madde 1. Türkiye devleti bir cumhuriyettir. (1924 ve 1961 anayasalarında da vardır).
Cumhuriyet, monarşinin karşıtıdır.
 
DİPNOT: Meşruti monarşi, monarşinin azda olsa demokrasiyle bağdaşan türüdür.
 
(!) Cumhuriyet: devlet başkanının doğrudan halk tarafından ya da dolaylı olarak halkı temsil eden meclis tarafından seçildiği bir devlet biçimidir.
(!) Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik kaynağına en uygun düşen yönetim biçimi DEMOKRASİDİR.
(!) Cumhuriyetin değişmezliği; ancak demokrasiyle bütünleşme amacı ve süreci ile bir anlam kazanır (SINAV SORUSU).
 
SINAV SORUSU: Cumhuriyet-Monarşi karşıtlığında önemli nokta, demokrasinin yalnızca cumhuriyetle değil, MEŞRUTİ yönetime dönüşmüş monarşilerde de görülebilmesidir.
 
C. Anayasanın İkinci Maddesindeki Cumhuriyetin Nitelikleri
 
SINAV SORUSU: Anayasanın 2. maddesindeki “insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”= cumhuriyet kavramının içeriğini oluşturur. Yukarıda yazılan ibare cumhuriyetin dar anlamda tanımlandığının kanıtıdır. Bundan dolayı cumhuriyet yalnızca monarşinin karşıtı olarak tanımlanamaz.
 
(!) Hukuk Devleti: Yalnızca sosyal devlet ilkesinin değil, aynı zamanda insan haklarına dayalı, ulusal, demokratik, laik devlet ilkelerinin de anahtar kavram niteliğidir.
(!)  Değişmezlik kuralını öngören madde, 2. maddenin tümünü değil, sadece cumhuriyetin niteliklerini, değişmezlik kapsamına almıştır.
 
D. Anayasanın Üçüncü Maddesinde Yer Alana Kurallar
 
1- Anayasa madde 3/I, “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü”= Devlet TEK’tir, ülke TÜM’ dür, ulus BİR’ dir. (anayasa mahkemesi ifade etmektedir).
(!) “Ülke Bütünlüğü”: Ülke topraklarının parçalanmazlığı, ayrılmazlığı ve devredilemezliğidir. Bu yüzden ülke üzerinde tek bir egemenliğin söz konusu olması için devlet üniter yapıda kurulmuş olmalıdır. Böyle bir yapının federal devlet düzenine izin vermeyeceği benimsenmiştir.
 
2-“Ulus Bütünlüğü”: Devletin tek uluslu olmasıdır. Ulusal devlet ilkesiyle bağıntılıdır. Ulusal egemenlik konumuyla da bağıntılıdır.
(!) Ulusu belirleyen temel unsur yurttaşlıktır.
“Türkiye Devletine yurttaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Bu yurttaşlık tanımı etnik nitelikten uzaktır. Tek uluslu bir yapıda olmak etnik kimliği dışlamaz.
“Ulus bölünmezliğinin, etnik ya da dinsel temele dayalı, coğrafya ya da topluluk eksenli bir federal ya da bölgeli devlet modelini dışlayacağına kuşku yoktur.”
 
SINAV SORUSU: K. GÖZLER “dili Türkçedir” kuralını “resmi dili Türkçedir” biçimine dönüştürecek bir anayasa değişikliğinin 3. ve dolayısıyla 4. maddeye aykırı olacağını belirtiyor.
 
(!) “Resmi Dil”= kenar başlığıdır. Kenar başlıkları anayasa metnine dâhil sayılmaz.
(!) 1982 anayasası bazı dillere yasak konulabileceğine ilişkin kuralları, 2010 anayasa değişikliği ile kaldırmıştır.
 
4- Bayrak, milli marş ve başkentle ilgili kurallar yeterli açıklıktadır.
(!) Bu kurallarla ilgili önemli nokta bunların “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” ilkesini güçlendiren semboller olarak değişmezlik kapsamına alınmış olmasıdır.
 
5-“Demokrasi açılımı” altında geçen “Kürt açılımı” tartışmalarına gerek ABD’li bir bilim adamının gerekse DTP’ nin ileri gelenlerinin eş zamanlı olarak Anayasa Mahkemesinin ya da anayasa bu açılımın önünde en büyük engel demişlerdir.
(!) Azınlık Yaratma: Aynı kültür ve aynı dili kullanarak azınlık oluşturmaktır.
 
%100 SINAV SORUSU: Değişmezlik kurallarının özüne karşı çıkmak, cumhuriyet rejiminin temel özgürlüklerine karşı çıkmanın örtülü bir ifadesidir.
 
Değişmezlik ilkelerine 3 alanda karşı çıkılıyor.
1)      Laiklik ilkesine
2)      Atatürk milliyetçiliği ile bağlı olarak devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğüne
3)      Hukuk devleti ilkesine
 
IV. Değişmezlik Kurallarını Yargısal Denetimi
1-) Değişmezlik kuralını düzenleyen 4. madde değiştirilebilir mi? (SINAV SORUSU)
Anayasasın değişmez nitelikteki kurallarına dokunmak türev kurucu iktidarın yetkisi dışında kaldığından bu yetkinin dolaylı yoldan yani anayasasının 4. maddesini kaldırmak suretiyle kazanılması da mümkün değildir. Böyle bir girişim anayasaya karşı hile niteliğini taşır ve hukuken geçerli olmaz.
Anayasanın 4. maddesi ilk 3 maddenin güvencesi olma niteliği itibariyle doğal olarak değişmezlik özelliğine sahip olduğu belirtiliyor.
2-) Değişmezlik Kuralına Aykırılık Nasıl ve Hangi Kapsamda Değerlendirilir? (sınav)
1982 anayasasının 148. maddesi, anayasa değişiklerinin yalnızca BİÇİM (ŞEKİL) YÖNÜNDEN DENETLENEBİLECEĞİNİ bu biçim denetiminin teklif yeter sayısı, kabul yeter sayısı ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususlarıyla sınırlı tutulmuştur.
 
%100 SINAV SORUSU: Anayasa değişikliklerinin biçim denetimi ile sınırlayan kural, 1961 anayasası döneminde Anayasa Mahkemesinin anayasa değişiklerinin esas yönünden denetlenmesine karşı bir tepki olarak geliştirilmiştir.
1982 anayasası, bir yandan anayasa değişiklerinin denetimini sınırlarken, diğer yandan anayasanın değiştirilemeyecek hükümlerinin kapsamını genişletmiştir.
Bu bir çelişki olabilir mi? (%100 sınav sorusu)
Hukuk bir bütündür, bu bütünlüğü ayakta tutacak bir yorum aramak gerekir. Çelişik gözüken kurallarında, her birine optimal etki sağlayacak bir yönde yorumlanmalarını gerekir. Çünkü anayasanın her bir normu eş değerde bir bağlayıcılığa sahiptir. Anayasanın hiçbir normu biri diğerine feda edilemez.
 
SINAV SORUSU: 1982 anayasası bir yandan anayasa değişiklerinin denetimini sınırlarken diğer yandan “anayasanın değiştirilemeyecek hükümlerinin kapsamını genişletilmesi” türev kurucu iktidarın yapabileceği anayasa değişikleri ile yapamayacağı anayasa değişiklerini farklı bir denetime tabi kılan bir anlayışı yansıtmaktadır.
 
SINAV SORUSU: İçerik bakımından değişmezlik kuralının ihlali sonucunu doğuracak bir anayasa değişiklerinin 11. madde uyarınca anayasa mahkemesini bağlayacağı kuşkusuzdur. (11. madde=anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü)
Anayasanın 11. maddesi, anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
 
SINAV SORUSU: Biçim denetimi, anayasasının 4. maddesiyle kurulan değişmezliğin kapsamı dışında kalan ve 1/3’i teklif yeter sayısı ve 3/5 ve üstündeki karar çoğunluğu ile yapılması mümkün olan anayasa değişikleriyle ilgilidir. Bunları türev kurucu iktidar yapar. Ama anayasanın 4. maddesi (cumhuriyetin nitelikleriyle ilgisi olanları değiştirilemez) kapsamındaki kurallarda değişiklik yapmak, TÜREV KURUCU İKTİDARIN YETKİSİ DEŞINDADIR.
 
(!) “Teklif edilemezlik” kuralı, anayasanın 148. maddesinde öngörülen teklif ya da karar yeter sayıları karşısında özel hüküm niteliği taşır.
Bu nedenle 4. maddedeki yasağa aykırı değişiklikler 148. maddedeki biçim sınırlamasına değil, daha özel bir kural olan 4. maddenin bağlayıcılığına tabidir.
(!) Zira kurulmuş iktidar olan türev kurucu iktidarın (yasama organı) eylem ve işlemlerinin geçerliliği, asli kurucu iktidarın öngördüğü anayasal sınırlar içinde kalması koşuluna bağlıdır.
 
V. 1982 Anayasasına Göre Cumhuriyetin Temel İlkeleri
A- İnsan Haklarına Saygılı (Dayanan) Devlet İlkesi (AY. m.2)
 
SINAV SORUSU: 1961 anayasasında “insan haklarına DAYANAN devlet”
1982 anayasasında “insan haklarına SAYGILI devlet”
 
(!) 2001 anayasa değişikliği ile 14. maddede “insan haklarına DAYANAN demokratik ve laik cumhuriyet”e dönülerek 1961 anayasasına geri dönüş yapılmıştır.
(!) İnsan haklarına dayalı devlet; insanı temel olarak kabul eden, kendi var oluş nedenini insan haklarının korunması ve gerçekleşmesi amacına dayandıran devlet demektir.
(!) 1982 anayasasında insan hakları vardır ama anayasal güvenceye ulaşmamıştır.
 
B- 1982 Anayasasında İnsan Haklarının Somutlaşma Düzeni
(!) Temel hak ve özgürlük dendiğinde; anayasada güvence altına alınmış olan haklar aklımıza gelecektir.
Anayasal güvence: Temel hak ve özgürlükleri sınırlayabilirsiniz ama ortadan kaldıramazsınız.
(!) Anayasanın 2. maddesi “insan haklarına saygılı” ve 14. maddesi “insan haklarına dayanan devlet” ilkesi temel hak ve özgürlükleri somutlaştırır.
AY. m.12 = temel hak ve özgürlüklerin niteliği
AY. m.13 = temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması
AY. m.14 = temel hak özgürlükleri kötüye kullanma yasağı
AY. m.15 = temel hak ve özgürlüklerin olağanüstü yönetimdeki sınırlama usulleri
AY. m.16 = yabancılar için bazı haklar
Yukarıda yazılan maddeler temel hak ve özgürlükler için geçerli genel hüküm niteliğindedir.
 
(!) 1982 anayasasında “eşitlik ilkesi”ni genel esaslar bölümüne almış ama yinede eşitlik ilkesi en temel haktır.
 
SINAV SORUSU: Temel Hak ve özgürlükler klasik ayrıma uygun 3 bölümde toplanmıştır.
1)      Kişinin hakları ve ödevleri (status negativus) I. Kuşak klasik hak
2)      Sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler (status pozitivus) II. Kuşak klasik hak değil devlet ödevidir.
3)      Siyasi haklar ve ödevler (status aktivus) I. Kuşak klasik hak
 
DİPNOT
Status negativus = devletin hiçbir şey yapması gerekmiyor.
Status pozitivus = kullanımları için devletin olumlu yönde edimi gerekir.
Status aktivus = hak sahibine devlet siyasete katılma hakkını veriyor.
 
I. kuşak haklar, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı
II. kuşak haklar, devlet ödevleridir.
III. kuşak haklar, çevre, barış, gelişme hakları (1961 anayasasında ilk kez ortaya çıkıyor ve 1982 anayasasında da devam ediyor).
 
(!) İnsan hakkı olan “çevre hakkı” 1982 anayasasında ortaya çıkmıştır.
 
a- Kişini Hak Ve Ödevleri (Status Negativus)
(!) Bu hak bireyi devletin gücüne karşı ve topluma karşı korur. Bu haklara devletin müdahalesi ancak “HAKKIN SINIRLANMASI” sonucu doğurur.
(!) Devletin bu hakları toplumun kullanması için hiçbir şey yapması gerekmiyor, kişi istediği hakkını kullanabilir (örneğin; yaşam hakkı, zorla çalıştırma yasağı, kişi özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü...vs).
(!) Özgürleştirme kavramı 1961 anayasası ile başladı, 1982 anayasasında o bölüm çıkarıldı ama atılmadı, 1982 anayasasında da devam ediyor (örneğin, çalışma özgürlüğü).
 
%100 SINAV SORUSU: Kanuni Esasi, 1924 ve 1961 anayasalarında temel hak anlayışından bahsedilmiştir. 1982 anayasası anti-anayasadır ama 1961 anayasasının temel odak noktalarından kopamamıştır.
 
%100 SINAV SORUSU (hoca söyledi): 1982 ve 1961 anayasalarının ORTAK NOKTALARI:
1-      Temel hak ve özgürlüklerin bağlayıcılığı vasfı değişmemiştir.
2-      Güvence alanları dar (hakka getirilmiş ek güveceler vardır, örneğin, temel hak = basın özgürlüğü, ek güvence = sansür yasağı).
3-      Özgürleştirme kavramı iki anayasada da devam ediyor.
 
aa- 2001 Anayasa Değişikliği İle Gelen Yenilikler (En Önemlisi)
1- Toplu suçlarda daha önce 15 gün olan gözaltı süresi 4 gün ile sınırlandı (Avrupa insan hakları mahkemesinin makul süresidir).
2- (SINAV SORUSU): Özel hayatın gizliliğine, konut dokunulmazlığına ve ancak maddelerde sayılan belli nedenlerle ve ilke olarak ancak yargıç kararıyla dokunulabilecek, ancak gecikmede sakınca bulunan hallerde yine aynı nedenlerle yasanın yetkili kıldığı merciin emri yeterli olacaktır. Ancak bu emir 24 saat içinde görevli yargıcın onayına sunulacak, 48 saat içinde yargıç kararı alınmazsa yetkili merciin emri ile alınan önlem kendiliğinden kalkacaktır.
Burada önemli olan DENETİM MEKANİZMASI VARDIR, REFORM NİTELİĞİNDEDİR.
3- “Dil Yasağı” 2001 anayasa değişikliği ile maddeden çıkarıldı (örneğin, Kürtçenin yasaklanması 2001 yılında kaldırıldı artık Kürtçe yasak değildir).
4- İlk aşamada “savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları” dışında ölüm cezası kaldırıldı. İkinci aşamada “ölüm cezasının koşulsuz ve istisnasız olarak yasaklanması öngörülmektedir. 2004 yılında anayasanın 38. maddesinde” ölüm cezası verilemez kuralı getirildi.
 
bb- 2010 Anayasa Değişikliği İle Gelen Yenilikler
1- Kişisel verilerin korunması ile ilgili yenilik getirilmiştir (özel hayatın gizliliği).
“Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir.” Ancak dikkat edilirse, kişisel verilerin korunması, yasa koyucusun takdirine bırakılmış, yasa koyucuyu bağlayan herhangi bir neden öngörülmemiştir. Burada BASİT YASA KAYDI vardır. Basit yasa kaydı, sınırlamaya dayanak olabilecek bir nedenin ya da nedenlerin belirtilmediği bir yetkilendirme söz konusudur.
 
2001 Anayasa Değişikliğinde Güvence Yönünden En Büyük Eksiklik
Basit yasa kaydı: Kanunda öngörülen haller ve buna benzer hallere
(!) Gizli dinlemenin ülke çapında yaygınlaşması ile kural inandırıcılığını yitirmiştir.
2- “Yerleşme ve Seyahat özgürlüğü”ne yenilik getirildi.
“Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.”
 
b- Sosyal ve Ekonomik Hak ve Ödevler (status pozivitus, klasik haklar değillerdir)
 
aa- Gerçekleşmesi Devletin Olumlu Bir Edimine Bağlı Sosyal Haklar (devlet ödevi)
Olumlu statü haklarıdır. Bunlar klasik hak olmakla birlikte özellikleri farklıdır. Klasik haklarda hak sahibi öznedir ve HERKESE tanınır. Oysa sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlerde hakların çoğunluğu “devlet” sözüyle başlamakta ve devlete yüklenmiş olan bir ödevi dile getirmektedir.
(!) Sosyal hak ve ödevler klasik hak değildir.
 
bb- Sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler devletim olumlu bir edimine bağlı sosyal haklarda;
Hak öznesi YOK, devlet bu ödevi yerine getirirse insanlar bu haklardan yararlanabilirler.
 
SIANAV SORUSU: Klasik haklarla-sosyal hakların farkları nelerdir?
Sosyal haklar; II. kuşak haklardandır, devlete belli ödevler yüklemekte ve bunlardan kişi olarak yararlanabilmemiz, ancak devletin olumlu bir edimiyle mümkün olabilir. İlgili haktan yararlanmamızı sağlamak üzere hakkın konusu olan görevi yerine getirecek kurumun oluşturulması, ona gerekli mali kaynakların temin edilmesi gerekir. (örneğin; toprak mülkiyeti, sağlık ve çevre, gençliğin korunması..)
Klasik haklar; I. Kuşak haklardır, devletin hiçbir şey yapmasına gerek kalmaksızın, kişi istediği hakkını kullanabilir. (örneğin; yaşam hakkı, konut dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği..)
 
bb- Sosyal Ve Ekonomik Hak Ödevlerin Sınırı
(!) Anayasamızın 65. maddesinde, devletin sosyal ve ekonomik haklar ve görevlerini;
1-      Ekonomik istikrarının (devletin ekonomisini bozmayacak) korunmasını gözeterek
2-      Mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirilecek (1982 anayasasında böyle)
 
2001 anayasa değişikliğinde “bu görevin amaçlarına uygun önceliklerini gözeterek mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” Bu hükümle birlikte ekonomik istikrarın baskısı kalktı.
Sınırlayıcı işlevin etkisi normal düzeye çekti. (sınav sorusu).
cc- 2010 Anayasa değişikleriyle yapılan eklemeler
Çocuk hakları ve ailenin korunmasıyla ilgili ek düzenlemeler getirildi.
(!) Çocuk haklarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi 65. maddeyi bir öncelik olarak yorumlamalı. (Mali kaynaklar yeterli değil diye kaçınamaz.)
dd- Kullanılmaları Devletin Olumlu Bir Edimine Bağlı Olmayan Sosyal Haklar(KHK ile düzenlenemez, 65. madde uygulanmaz.)
(!) Klasik hak ve özgürlüklere benziyor bunlar; çalışma hakkı, yaşa, cinsiyete, güce uygun olmayan işte çalıştırma yasağı ve dinlenme hakkı= insan bu hakları davayla elde edebilir.
(!) Parasız ve zorunlu ilköğretimi sendika, toplu sözleşme ve grev hakkı = Klasik hak olmasına rağmen sosyal haktır. Çünkü bunlar sosyal devlet ilkesinin gerçekleşmesine doğrudan katkı sağlıyor.
 
SINAV SORUSU: Gerçekleşmesi devletin olumlu edimine bağlı olarak KHK de düzenlenebilir, ama bunun dışında hiçbir sosyal hak ve özgürlük KHK’de DÜZENLENEMEZ.
 
SINAV SORUSU: Çoğulcu demokrasi için bütün bu hak ve özgürlüklerin kullanılması şarttır.
 
SINAV SORUSU: Devletin olumlu edimine bağlı sosyal haklarda, doğrudan doğruya o hakkı elde edemiyoruz. Devletin bir düzenleme ile araya girip hakkı kullanımımıza sunması gerekir.
Devletin olumlu edimine bağlı olmayan sosyal haklar, doğrudan doğruya o hakkı elde ediyorsun, devletin araya girmesi şart değil.
 
bbb- 1995, 2001 ve 2010 Anayasa Değişiklikleri
(!) Daha önce sadece işçilere tanınmış olan sendika hakkı 2001 anayasa değişikliğiyle tüm çalışanlara genişletilmiştir.
(!) 1995 anayasa değişikliği ile işçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin son derece dar kapsamlı bir toplu görüşme hakkı tanınmış, “kurulmasına kanunla cevaz verilecek” olan sendika hakkından söz edilmiştir. (Not: Bu ibare 2010 anayasa değişikliği ile kaldırıldı.)
Anayasanın 53. maddesinde gerçek anlamda bir toplu iş sözleşmesi niteliği taşımadığı gibi, kamu görevlilerine yasal düzeyde toplu iş ve grev hakkı tanınmasında engelleyici hükümler içeriyor.
 
SINAV SORUSU: “Anayasa reformu” olarak sunulan 2010 anayasa değişikliği, 53. maddedeki engelleyici kuralı kaldırmakla birlikte özünde ondan çokta farklı bir düzenleme getirmemiştir.
 
(!) Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde, uyuşmazlığın kamu görevlileri hakem kurulunca kesin olarak çözülmesini bu kurulca verilecek kararın toplu sözleşme hükmünde olmasını öngörmektedir.
 
%100 SINAV SORUSU: BÜYÜK EKSİKLİK: daha önceki düzenlemede son söz Bakanlar Kuruluna aitti. Öte yandan kamu görevlileri hakem kurulunun yasama ve yürütme bağımsızlığını sağlayacak ANAYASAL BİR GÜVENCE DE ÖNGÖRÜLMEMİŞTİR.
 
ccc- Sosyal Eşitliği Sağlamaya Yönelik Sosyal Haklar
(!) 2001 anayasa değişikliği “ailenin eşlerin eşitliğine dayanması” ilkesi çıkmıştır.
2004’de eşitlik aile sınırlarını aşarak “kadın erkek eşitliğine” dönüştü.
Anayasanın 10. maddesince, kadın-erkek eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
2010 anayasa değişikliği ile “bu maksatta alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz” bu kural maddeye yeni bir anlam kazandırmıyor, gereksiz.
 
SINAV SORUSU: Kadın-erkek eşitliğindeki ASIL EKSİKLİK: Getirilen düzenlemenin devlete, ilgililerce talep edilebilir nitelikte bir yükümlülük öngörmemesi ve gerçekleşmesinin siyasal iktidarın takdirine bağlı olmasıdır.
 
%100 SINAV SORUSU: Kadın-erkek eşitliği çok iyi sağlanmış; “siyasi partilerin genel merkez ve il örgütlerinin karar ve yönetim organlarında kadınlar en az %30 temsil edilir, TBMM’de %40’dan az olamaz. Böyle mi kadın- erkek eşitliği sağlanmış durumdadır.
 
(!) Pozitif ayrımcılıkla ilgili düzenlemeler, geçici özel önlem niteliği taşır. Fiili eşitsizliğin dengelendiği bir ortamda bu tür hükümler makul bir zaman sonunda kaldırılması gerekmektedir.
 
% 100 SINAV SORUSU (hoca söyledi): Ekonomik hakların içindeki, çalışma hakkıyla, çalışma özgürlüğünü birer cümle ile tanımlayınız.
Çalışma özgürlüğü: Kişinin dilediği anda çalışma ve çalışmama serbestîsidir. Negatif statü haklarındandır. Devlet çalışmak isteyen kişilere engel olmazsa çalışma hürriyeti gerçekleşir.
Çalışma hakkı: İşsiz kimselere devletin iş sağlaması demektir. Pozitif statü haklarındandır. Devlet işsiz kimselere iş sağlamalı, bunun için bir takım şeyler yapmalıdır.
 
Ekonomik haklar kişiye dilediği anda sözleşme ve çalışma özgürlüğü verir. Klasik haktır.
 
(!) Mülkiyet hakkının kullanılmasıyla ilgili maddelerin hepsi iktisadi ve sosyal hakları doğrudan ilgilendiriyor.
c- Siyasi Haklar ve Ödevler
Bu haklar herkese değil sadece yurttaşlara tanınmış olan haklardır.
(!) Vatandaşların siyasi yaşama katılmasını sağlayan haklardır.
(!) Siyasal hak ve ödevlerin yalnızca “vergi ödevi” herkese tanınmıştır.
(!) Karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla, Türkiye’de ikamet eden yabancılara da dilekçe hakkı tanınmıştır.
(!) “HERKES” bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. Bu hak 2010 anayasa değişikliği ile anayasal bir statüye kavuşmuştur.
 
%100 SINAV SORUSU: 1924-1961 anayasalarındaki temel hak ve özgürlükler bakımından farklılıklar nelerdir?
 
 
 
 
 
 
 
 
 
2- Temel Hak ve Özgürlükleri Koruma Düzeni
a) Anayasanın Orijinal Metninde Koruma ve Güvence Bakımından Atılan Geri Adımlar
(!) 1982 anayasası orijinal metni ile otoriteyi koruma ağırlıklıdır. 1982 anayasası temel hak ve özgürlükleri korumaktan çok devleti korumaktadır.
(!) 1982 anayasası ile temel hak ve özgürlükleri sınırlama olanakları genişletilmiştir.
GERİ ADIMLAR
aa) 1961 Anayasanın Farklılaşmış ve Kademeli Sınırlama Sistemi Yerini, 1982 Anayasasında Genel Sınırlama Sistemine Bırakmıştır.
Anayasa madde 13/III, bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve özgürlüklerin tümü için geçerlidir.
(!) Genel sınırlama sisteminde çok geniş bir sınırlama alanı vardır. Bu yüzden temel hak ve özgürlüklerin korunması mümkün değildir (1982 AY. m.13).
1) Nedensellik İlkesi: Temel hak ve özgürlükler ancak yukarıda sayılan değerlerin korunması amacıyla ve ayrıca anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle sınırlanabilecektir.
(!) 1982 anayasasında nedensellik ilkesi geniş bir alana yayılmıştır. Nedensellik ilkesi temel hak ve özgürlükleri yeterli düzeyde koruyamamaktadır.
2) Yasallık İlkesi: (1924-1961) Sadece yasaya dayanarak temel hak ve özgürlükler sınırlanabilir.
%100 SINAV SORUSU: Yasa dışından bir düzenleme ile tüzük veya yönetmelik ile temel hak ve özgürlükler SINIRLANDIRILAMAZ. Bu kural KHK’ler içinde geçerlidir, yani KHK’lerle temel hak ve özgürlükler SINIRLANDIRILAMAZ.
İSTİSNA: Ancak kullanımları devletin olumlu edimiyle mümkün olan sosyal haklar, KHK’de düzenlenebilir (SINAV SORUSU).
 
%100 SINAV SORUSU: Yasallık ilkesinin İSTİSNASI: 1982 Anayasasında öngörülen istisna olağanüstü yönetim usullerinde çıkarılan KHK’dir. Bu KHK’lerin çıkarılması için yetki yasasına gerek yoktur. 1961 anayasasında bu istisna yoktur, sadece 1982 anayasası için geçerli bir istisnadır.
 
bb) Temel Hak ve Özgürlüklerin Özüne Dokunma Yasağına 1982 Anayasasında Yer Verilmemiştir. Bunun yerine “ölçülülük” ve “sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmaması” gibi yeni ölçütler getirilmiştir.
(!) Bunlar hakkın özünü güçlendirir ama hakkın özünün yerini tutmaz.
(!) Ama Anayasa Mahkemesi “öze dokunma yasağı”nı uygulamaya devam etmiş olması, olumlu ve doğru bir gelişmedir. Çünkü öz güvencesi, bir görüşe göre kurucu değil, beyan edici açıklayıcı niteliktedir. Öz güvencesi anayasal güvence içinde varsayılabilir.
(!) Ne olursa olsun hakkın özünde bir çekirdek alan var ve ona dokunulamaz.
(!) Temel hak ve özgürlüklere anayasal bir güvence sağlanmalı ki temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması durumunda geriye anlamlı bir sınırlanamayacak alan kalmalıdır.
 
%100 SINAV SORUSU: Türkiye hakkın özünü kullanıyor, çünkü ölçülülük ilkesini bilmiyor.
Almanya hakkın özünü tanıyor ve kullanmıyor, hakkın özüne bir sınırlama gelmeden ölçülülük ilkesi sınırlamaya müdahale ediyor.                                                                                
Almanya’da sınırlamalar hakkın özü kavramına gelmeden ölçülülük ilkesiyle sınırlamaya müdahale ediliyor.
 
cc) Anayasada temel hak ve özgürlüklerin kullanımı bakımından geniş kapsamlı yasaklar vardır. Genel nitelikli kullanımlı yasağı(Temel hak ve özgürlükleri kötüye kullanma yasağı, Anayasanın 14. maddesi genel yasak).
Anayasanın 14. maddesi temel hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılmasını önlemektedir. Bu madde çok geniş bir yasak alanı getirmiştir.
 
%100 SINAV SORUSU(hoca söyledi.): Temel hak ve özgürlükleri kullanma yasağı 1982 anayasasında vardır. Ama hoca soruda 2010 anayasa değişikliği ile değiştirildi diyebilir. Fakat bu yasak 2010 anayasa değişikliği ile kalkmamış olup hala anayasamızda bulunmaktadır.
 
SINAV SORUSU(%100 eminim hoca söyledi): 1982 anayasası savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını kısmen veya tamamen durdurma ve bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı önlemler alma imkânlarını açmıştır (Anayasa m. 15).
En vahimi “Sınırlama asıl, özgürlük istisna”dır haline gelmiştir. Hakkın özü kavramı bunun için kaldırıldı ama hakkın özü olağanüstü durumlarda da korunmak zorundadır.
Bu düzenleme bugünde devam ediyor, DENETİMİ DE YOKTUR. 1961’de böyle bir hüküm yok, 1982 Anayasası ile hesaplaşılacak ise önce bu hüküm düzeltilmelidir, 2010 anayasa değişikliği ile de bu hüküm değiştirilmedi.
(!)  Olağanüstü KHK’nin anayasaya aykırılığını ileri sürmek mümkün değildir.
(!) 1982 anayasasında insan haklarına dayalı devlet demiyor da insan haklarına saygılı devlet diyor ki, bu da devletle insan arasındaki yabancılaşmanın başlangıcıdır.
b) Temel hak ve özgürlükleri koruma düzeninde 2001 anayasa değişikliği ile sağlanan dönüşüm.
(!) 13. madde ile ilgili reform 2001 anayasa değişikliğinin can damarıdır.
(!) 2001 anayasa değişikliği ile yapılan şey 1961’e dönüştür. Ama 1961’den bir adım daha öndedir. Buradaki dönüş 1961 anayasasının farklılaşmış ve kademeli sınırlama sistemine dönmüştür.
(!) Anayasanın 13. maddesi, genel sınırlama ilkesini kaldırarak, temel hak ve özgürlükleri yalnızca ilgili maddelerinde belirtilen nedenlerle sınırlanabileceği güvencesini getirmiştir.
(!) Bunun yanı sıra yapılacak sınırlamaların “Demokratik toplum düzeni” yanında “laik cumhuriyetin gereklerine de aykırı olmaması” esası belirlenmiştir. Bu hükümle açıkça ölçülülük ilkesi getirilmiştir.
(!)  Ayrıca “ÖZGÜVENCESİ” 2001 anayasa değişikliği ile yeniden anayasamıza girmiştir.
(!) 2001 anayasa değişikliğinde anayasanın 13. maddesi, temel hak ve özgürlükler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
(!) 2001 anayasa değişikliğinin 14. maddesinde, eski-yeni metinler karşılaştırıldığında, hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılması olarak nitelendirilebilecek alanların olabildiğince daraltıldığını söylemek mümkündür.
(!) Anayasada yer alan temel hak ve özgürlükler, çok geniş bir alana yayılmış biçimde belli amaçlarda kullanılmasını yasaklayan düzenleme alanı önemli ölçüde daraltılmıştır. 
(!) Bunu Fazıl SAĞLAM önermiş: Yeni düzenlemede, hak ve özgürlükler yalnızca “Ülke ve ulus bütünlüğünü bozmayı” ve “İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı” amaçlayan faaliyetler biçimde kullanılması yasaklanmıştır. İlgili öneride “faaliyet” sözü yerine “eylem” sözü kullanılmıştır.
Fazıl SAĞLAM’ın anayasa çalışmalarında önerdiği formüldür.
(!)  Yeni düzenlenen 14. maddenin “MÜCADELECİ DEMOKRASİ” anlayışının, asgari bir ifadesidir.
(!) 14. maddede, kötüye kullanma sadece kişilerin değil devletin de yükümlülüğüdür.
(!) Korunan obje artık “devlet” değil, gerek devlete gerekse bireylere karşı olmak üzere “özgürlük rejimidir.”
(!) 2001 anayasa değişikliği ile ilgili çok önemli not.
  • 12 Eylül yasalarının anayasaya aykırılığı 2001 değişikliğine kadar İLERİ SÜRÜLEMİYORDU.
  • OHKHK’nın anayasaya aykırılığı ileri sürülemez. (1982)(Fakat KHK’nin olağanüstü zamanda mı çıkarıldığını normal zaman KHK’si olduğunu denetleme şansımız vardır.
  • Anayasa Mahkemesi 1982 yasalarında, bir KHK’nin OHKHK’si olup olmadığına bakabilir.
Ama bu KHK kanunlarda değişiklik yapıyorsa OHKHK’si değildir. Çünkü kanunlar sınırlı değildir.
 
Temel Hak ve Özgürlükleri Koruma Düzeninde 2004 Anayasa Değişikliğinin Katkısı
2004 anayasa değişikliği 90. maddede yaptığı düzenleme ile reform olarak nitelenmelidir. Sonuç olarak uluslar arası anlaşmalar temel hak ve özgürlükler ilişkisinde kanundan ÜSTÜN, diğer konularda kanunla AYNI GÜÇTEDİR.
Anayasanın 13. Maddesinin Öngördüğü Koruma Düzeni
a) Yasallık İlkesi
(!) Yasa dışı bir düzenleme olan bir tüzük veya yönetmelikle temel hak ve özgürlükler sınırlandırılamaz. KHK için de bu düzenleme geçerlidir. “Ancak” kullanılmaları devletin olumlu edimiyle mümkün olan sosyal haklar, KHK ile düzenlenebilir. ( İSTİSNA %100 SINAV SORUSU).
(!) “Ancak” vurgusunun eklenmesi koruma düzeyinde bir değişiklik yaratmadı; ama kaçak yorumları engelledi.
(!) BU İSTİSNA 2010 ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İLE DE DEĞİŞTİRİLMEDİ.
(!) Olağanüstü halde ise Anayasa Mahkemesi, KHK’ye dokunamıyor(Anayasaya aykırı olsa bile karışmam diyor, aykırı olduğunu belirttiği halde.)
Almanya, anayasaya aykırı olduğunu bildiği halde iptal kararı vermiyor yerine, BAĞDAŞMAZLIK KARARI veriyor. (Türkiye’de bu karar yoktur.)
(!) Temel hak ve özgürlüklerin kullanımında olağanüstü yönetim usulleri altında “kısmen” veya “tamamen” durdurulabilmesi ve “bunlar için anayasada görülen güvenceler aykırı tedbirler” 15. maddede değişmemiş ve kalmıştır.
bb) Nedensellik ilkesi
(!) Her özgürlüğün, anayasa tarafından korunan nesnel alanı vardır. Özgürlüğün toplumsal boyutu arttığı oranda sınırlama gereksinimi de artar.
(!) Köklü bir değişiklik yapıldı. Buna göre, genel sınırlama nedenlerin tamamı bu maddeden çıkarılmış ve buna koşut olarak “temel hak ve özgürlükler ancak ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabileceği” ilkesini öngörmüştür.
(!) Genel sınırlama sisteminden, farklılaşmış kademeli sınırlama sistemi geçilmiştir (nedensellik ilkesiyle).
(!)Pratik uyuşum ilkesine göre, çatışan haklar ya da anayasal normların her birine optimal normatif etki sağlayacak bir çözüm bulmak gerekir. Çözüm haklardan her birine belli ölçüde sınırlamaktadır. (örneğin, grev hakkının kullanılması, sözleşme özgürlüğünün sınırlanması).
(!) Yasal sınırlama ise, her bir temel hakkın sahip olduğu nesnel ve anayasal koruma alanına yasa koyucunun getirdiği daraltmalardır.
bbb) Farklılaşmış Kademeli Sınırlama Sistemine Uymayan Düzenleme
(!) Genel sınırlama nedenleri, anayasasın 13. maddesinden kaldırıldı, kaldırılan hükümlerin başka maddelere aktarılması lazımdı ama yapılmadı (örneğin, seyahat özgürlüğü).
(!) Sözleşme özgürlüğünü daha hayata girmeden burjuva devri sağlamıştır.
Sözleşme özgürlüğünün, yasaları da bağlayacak şekilde anayasal güvence altına alınması, anılan özgürlüğün ilke olarak bu yasalardaki geleneksel içeriği ile kabul edilmesi anlamına gelir.
ccc) Eksik Düzenlemenin Değerlendirilmesi
(!) Farklılaşmış kademeli sınırlama sistemi içinde kimi özgürlüklerde bir sınırlama nedeninin öngörülmemiş olması mümkündür (basit yasa kaydı). Düşünce ve kanaat özgürlüğü engellenemez, insanlara işkence yapılmaz, bu alanlara sınırlama yapılamaz.
(!) Bir çok temel hak için yasa koyucuya belli bir nedene bağlı kalmaksızın geniş anlamda sınırlama yetkisi verir buna da BASİT YASA KAYDI denir.
Başka haklar için belli neden ve koşullara bağlı yasa kayıtları, NİTELİKLİ YASA KAYDI getirilebilir.
(!)  BASİT YASA KAYDI, kanunla sınırlanabileceği belirtilmiş ama sınırlama nedeni yoktur.
(!) Burada asıl sorun, basit yasa kayıtlarında nedene bağlı sınırlama ilkesinin eksik kalmış olmasıdır. BİZİM EN BÜYÜK EKSİKLİĞİMİZ;
 
%100 SINAV SORUSU(hoca söyledi): 13. maddeden genel sınırlama nedenlerinin tümünü çıkarmak değil, en önemlilerini bırakıp basit yasa kaydıyla anayasada belirtmek gerekirdi.
 
(!) Nitelikli yasa kayıtlarındaki en önemli nokta İFADE ÖZGÜRLÜĞÜdür. İfade özgürlüğü 2001 anayasa değişikliği ile genişletilmek isterken beklide en fazla sınırlama nedenleri bu madde var.
(!) Demokrasinin kurucu unsuru olan ifade özgürlüğü sınırlama nedenlerinin ağır baskısından kurtulması lazımdır.
(!) Kurucu unsura uygun düşmüyor, dar yorumlanması lazım. Sınırlama nedenleri de azaltılmalı. Bu iki önlem ifade özgürlüğünün ağır baskıdan kurtulması içindir.
ÖZETLE: Geniş çaplı sınırlama koyulmamalı, sınırlama nedenleri çok titizlikle seçilmeli(kurucu unsur)=ifade özgürlüğü
 
cc) Sınırlamanın Ölçülülük İlkesine Aykırı Olmaması
(!) Ölçülülük ilkesi, anayasanın 13. maddesindeki gibi amaç ve sınırlama orantısı herhalde korunmalıdır.
Ölçülülük İlkesi: Sınırlama amacı ve bu amaca yönelik sınırlayıcı araç arasındaki mantıksal ilişkiyi esas alır ve üç altın ilkesi vardır;
1-      Elverişlilik ilkesi: Sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına ulaşmaya elverişli olup olmadığıdır.
2-      Gereklilik İlkesi: Aynı derecede etkili araçlar arasından hak ve özgürlükleri en az sınırlayanın seçilmesini zorunlu kılar.
(!) En ağırını seçmek ölçülülük ilkesine aykırıdır. Çünkü ÖZGÜRLÜK ASIL, SINIRLAMA İSTİSNADIR.
(!) Elverişlilik ve gereklilik ilkesi çoğu kez bir arada kullanılıyor.
3-      Oranlılık İlkesi: Araçla amacın ölçüsüz bir oran içinde olmaması gerektiğini belirtiyor.
 
 %100 SINAV SORUSU(hoca söyledi.): Sınırlama ölçütleri ve ilkeleridir. Temel hak ve özgürlüklerin korunması düzeninde de vardır. Anayasa m. 13, temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, anayasanın sözüne ve ruhuna DEMOKRATİK TOPLUM DÜZENİNİN ve LAİK CUMHURİYETİN GEREKLERİNE ve ÖLÇÜLÜLÜK İLKESİNE aykırı olamaz.
2010 anayasa değişikliği ile yukarıda büyük harfle yazılanlar 13. maddeye getirilmiştir.
(!) AİHM sınırları ele alması (bunları 4 soru başlığı altında ele alıyor).
1)      Bu sınırlamalar bir kanuna dayanıyor mu?
2)      İhlal edilen işleme müdahalede bulunulmuş mu?
3)      Müdahale meşru nedene dayanıyor mu?
4)      Alınan bu önlem demokratik toplumun zorunlu tedbirlerden biri mi?
AİHM bu mantıki sırayı izlerken, demokratik toplumda zorunlu tedbirler kullanılıyor.
 
dd- Sınırlamanın “Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri” ne Aykırı Olmaması:
 
%100 SINAV SORUSU: Anayasa şikâyeti ülkemizde daha 2010 anayasa değişikliğinde girdiği için demokratik toplum düzeninin gerekleri yeteri kadar somutlaşmamıştır. Anayasa şikâyeti yolunun açılması, ölçülülük ilkesiyle birlikte demokratik toplum düzeninin gerekleri ölçütünün de daha somut bir biçimde uygulanmasını sağlar.
 
% 100 ANAYASA ŞİKÂYETİ: ANAYASA ŞİKÂYETİNİN hayatımıza girmesinin en önemli sonuçları nelerdir?
Anayasamızda sonradan denetim yolu iki şekilde yapılmaktadır. Bu yollar somut ve soyut norm denetimi olarak bilinir. 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği ile sonradan denetim yolu olarak üçüncü bir yol olan “Anayasa Şikâyeti (bireysel başvuru)” benimsenmiştir. Bunun pratikteki faydası, anayasaya aykırı bir norm 60 gün içinde soyun norm denetimine tabi tutulacaktır. Bu 60 günlük süre hak düşürücü süre niteliğindedir. 60 günlük süre geçtikten sonra anayasaya aykırı normun somut bir olaya uygulanmasını bekleyeceğiz. Peki, bu somut norm denetimi anayasaya aykırı olan norma ne zaman uygulanacaktır? Bu aykırılık somut olaya uygulanana kadar anayasaya aykırı hüküm uygulanacak mıdır? İşte benimsenmiş olan bireysel başvuru yolu ile bu sorular ortadan kalkmıştır. Çünkü 60 günlük hak düşürücü süre geçmiş olsa bile aykırı normun herhangi bir somut olaya uygulanmasını beklemeden bireysel başvuru ile normu iptal etme yolu açılmıştır.
 
ee- Sınırlamanın Hakkın Özüne Dokunulmaksızın Yapılabilmesi
(!) Anayasa mahkemesi, 1982 anayasasında “hakkın özü” kavramına yer verilmemiş olmasına rağmen, bu kavrama “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ölçütü açıklayıcı bir işlev yükleyerek, ÖZE DOKUNMA YASAĞINI KULLANMAYA DEVAM ETMİŞTİR.
(!) 2001 anayasa değişikliği ile 13. maddenin düzenlenmesiyle ÖZ GÜVENCESİNİ yeniden pozitif bir anayasa kuralı olarak düzenlenmiştir.
(!) Hakkın özü kavramı ilk kez 1961 anayasasında ortaya çıkmıştır.
(!) Her temel hakkın güvence altına alındığı belli bir yaşam alanının, o hakla sağlanan anayasal güvencenin varlık nedeni ile haklı kılınmış dokunulmaz bir özü, bir çekirdeği vardır. Bu öze mutlak bir koruma getirmekte, kişiye dokunulmaz bir alan sağlamaktadır.
(!) Böylece temel hak ve özgürlükler, üstün özelliğe kavuştu. Bu özelliği hakkın özü, demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkelerini tamamlamış ve güçlendirmiştir.
(!) 1961 anayasasında hakkın özüne dokunma yasağının tanımı;
Bir hakkın ya da hâkimiyetin kullanılmasını açıkça yasaklayıcı ya da örgütlü bir şekilde kullanılmaz hale koyucu veya ciddi surette güçleştirici ve amacına ulaşmasını önleyici ve etkisini ortadan kaldırıcı hükümler, o hakkın ve hürriyetin özüne dokunur.
(!) Temel hak ve hürriyetlerin özüne OLAĞANÜSTÜ YÖNETİM zamanında dahi DOKUNULAMAZ (örneğin, temel hak; basın özgürlüğüne sansür getirilirse hakkın özüne dokunur OLMAZ).
 
SINAV SORUSU: Anayasanın 15. maddesi, savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hükümler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve özgürlüklerin kullanılması KISMEN veya TAMAMEN DURDURULABİLİR veya bunlar için ANAYASADA ÖNGÖRÜLEN GÜVENCELERE AYKIRI TEDBİRLER ALINABİLİR.
Hakkın özü bunun için kaldırıldı ama hakkın özü olağanüstü durumlarda da korumak zorundadır.
Bu düzenleme bugünde devam ediyor ama DENETİMİ YOKTUR (OHKHK denetlenemez). 1961 anayasasında böyle bir hüküm yoktur. 1982 anayasası ile hesaplaşılacaksa önce bunu düzeltmemiz gerekir ve bu hüküm 2010 anayasa değişikli ile da kaldırılmamıştır hala anayasamızda mevcuttur.
 
ff- Sınırlamanın Laik Cumhuriyetin Gereklerine Aykırı Olmaması
Bu ilke 2001 anayasa değişikli ile getirilmiş bir yeniliktir. Bu yeniliğin laik düzeni koruma duyarlılığın bir yansıması olduğu anlaşılmaktadır.
 
B. Atatürk Milliyetçiliğine Bağlı Devlet İlkesi
(!) Ulusçuluk, ilk kez CHP’nin 6 umde ilkesinin anayasal bir ilke düzeyine çıkmasıdır.
(!) 1961 anayasasında “milliyetçilik” terimi yerine “milli devlet” terimi tercih edilmiştir. 1982 anayasasında aynı endişe ile “Atatürk Milliyetçiliği” terimi kullanılmıştır.
(!) Milliyetçilik anlayışının kökeni, Kuvayi milliyeyi amil ve iradeyi milliyeyi hâkim kılmak esastır, lafzı ile gelmiştir.
(!) Cumhuriyet rejimi; ulusçuluk anlayışı ırkçı değil, toplayıcıdır. Saldırgan değil, barışçıdır. Yabancı düşmanı değildir. “Türkiye toprakları üzerinde, evrenselliğe açık bir ulusal kimlik yaratma” amacı var.
1924 anayasası çok iyi tanımlıyor, Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk’tür.
 
C. Laik Devlet İlkesi
(!) Laikliğin başlangıç noktasını, 23 Nisan 1920
(!) TBMM toplanmasıyla başlayan gelişmeler sonucunda “egemenlik tanrısal kaynaktan yeryüzüne indirilmiştir.”
(!) “Mecliste yoğunlaşan milli irade vatanın kaderine fiilen el koymuş ve meclisin üstünde bir güç yok”
1921 anayasası çıkmış ve egemenlik kayıtsız, şartsız ulusundur. Bu hüküm ile laiklik ilkesinin temelleri atılmıştır.
(!) Laikleşme süreci aşamaları  
1-      Saltanatın kaldırılması
2-      Cumhuriyetin ilanı
3-      Halifeliğin kaldırılması, şeriye ve evkaf vekâletleri kaldırıldı, Tevhidi Tedrisat Kanunu
4-      1982 anayasasıyla “Devletin dininin İslam olduğu”, “TMBB’ ye şer’i hükümlerin tenfizi görevini yükleyen kuralın kaldırılması” ve “yemin metinlerindeki dinsel sözlerin çıkartılması”, tam bir Fransız laisizmine yönelmiş oldu.
2) Laiklik İlkesinin Tanımı ve Unsurları
(!) Laiklik ilkesinin genel tanımı: Genel olarak özgürlük ve çoğunluğun ve özel olarak da dinsel özgürlüklerin ve dinsel çoğunluğun onsuz olmaz güvencesidir.
(!) Laiklik kavramının unsurları dört tanedir:
1-      Dinin devlet işlerinde egemen olmaması: Evrensellik, laiklik, sekülarizm ve tarafsızlık ilkesini benimsemiş olanlar için ana unsurdur.
2-      Bireylerin manevi hayatına ilişkin dini inanç: Din ve vicdan özgürlüğü ile ilgilidir. Din ve vicdan özgürlüğü sınırsız güvence altına alınmalıdır, laik düzende.
(!) Özgürlüğün kullanılması sınırlanabilir ancak din ve vicdan özgürlüğünün kötüye kullanılmaması güvence altına alınmıştır.
Anayasanın 14. maddesi, din ve vicdan özgürlüğü, insan haklarına dayanan devletin bütünlüğünü bozmayı ve demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
 
3-      Diğer unsurların özeti:
Laiklik ilkesi, bireyin din özgürlüğüne sınırsız bir güven getirirken, bu alanı aşarsa kamu düzeni ve güvenliğini bozacak eylem ve davranışları sınırlamakta, dinin kötüye kullanılıp sömürülmesini önleyici yasaklar koymak ve bunları denetlemek üzere devlete rol yüklemiştir.
(!) “Türk laisizmi, kimse devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki “Temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma” veya “siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama” amacıyla her ne surette olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri İSTİSMAR EDEMEZ ve KÖTÜYE KULLANAMAZ. Bu da Türk Laisizminin farklılığıdır.
 
SINAV SORUSU: “Laikliğin anayasada tanımı yoktur.” İddiası YANLIŞ ve GEÇERSİZ bir iddiadır. (Ay. 24/son)
 
(!) İstismar ve kötüye kullanma hiçbir hak ve özgürlüğün koruma alanını içinde yer almaz. Bir hakkı kötüye kullanma özgürlüğü yoktur.
(!) Laiklik; din düşmanlığı değil, din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir.
(!) Laiklikte kavram kargaşası vardır. Dört temel kargaşa var;
1-      Laikçi sözcük(radikal sekülarist): Laikliğin sekülarizme göre daha katı bir anlayışı vardır.
ü Her ikisinde de din ve vicdan özgürlüğü sınırlanamaz
ü Her ikisinde de dinin devlet ve siyasal toplum üzerinde belirleyici bir rol oynamaz.
2-      Batılı anlamda laiklik: Batıda herkesçe kabul edilmiş bir kavram yoktur ki, bizdeki öyle olsun. Hem öyle kabul edilse bile dinlerin aynı olması gerekmektedir.
3-      Laiklik ilkesinin resmi görüş olduğu ifadesi: Anayasanın değişmezlik ilkesiyle bağlıdır. Devlet organları, yargı vs. resmi görüş olarak yapamaz. Biz devlet organlarına göre kişi olarak daha özgürüz.
 
%100 SINAV SORUSU: Anayasanın 24. maddesinde din istismarı varken bu maddeyi ceza yaptırımına bağlayan 163. maddeyi kaldırmak uygun mudur?
Anayasada yasak devam edebilir, ama bu düşünce özgürlüğünü suç olmaktan kaldırabilir, bu bir tür bireyler için düşünce
Özgürlüğüdür. Bireysel düzeyde bunun yapılmasında tehlike görülmemiştir. Ama partiler (kamu görevlileri, memurlar) bakımından yaptırımı hala devam ediyor.
(!) Bireysel anlamda özgürlük toplu(parti) halde kullanıldığı zaman tehlike arz ediyorsa yaptırıma bağlanabilir.
4-      Kişi laik olmaz devlet olur: En azından devlet görevi ifası sırasında insanların laik olması gerekir.
(!) Yukarıdaki laiklikle ilgili bu dördüncü maddede “kavram kargaşası” vardır.
 
C) Demokratik Devlet İlkesi
1- Evrensel Standartta Demokrasi
(!) Demokratik devlet: Halkın kendi yönetimine olabildiğince katılmasını sağlayan devlettir.
(!) 1961 anayasasında kastedilen demokrasi türü, KLASİK DEMOKRASİDİR(Normal Batı demokrasisidir.
(!) 1982 anayasasında kendi içinde kapalı bir demokrasi modeli çizmiştir, evrensel nitelikli değildir.
2- Mücadeleci Demokrasi (%100 Sınav Sorusu)
Mücadeleci demokrasi: Özgürlükçü demokratik düzen düşmanlarına karşı kendini koruma hakkına sahiptir. Bu nedenle özgürlükçü demokratik düzen sağladığı geniş hak ve özgürlüklerin bu düzeni yıkma amacıyla kötüye kullanılmasına İZİN VERİLEMEZ. Bu yönde alınacak sınırlayıcı önlemler meşru sayılır. Mücadeleci demokraside önemli olan, demokrasinin ÇOĞULCU yapısıyla korunmalıdır.
Aynı anlayış AİHS, İHEB ve diğer evrensel haklar sözleşmesinde de vardır.
(!) Anayasanın 14. maddesi, bu anlayışın olduğu aşırıya kaçan “özgürlükçü demokratik düzen” çok soyut anlamda devletin korunmasına ağırlık veren bir formüle sahipken, 2001 anayasa değişikliğinde bu formül AİHS çizgisine çekilmiştir.
(!) Mücadeleci demokrasi anlayışı 1961 ve 1982 anayasalarında vardır.
(!) İktidara seçimle, oyla gelmek demokrasiyi kurmaya yetmiyor. Örneğin faşist düzende, Almanya, İtalya olsun devlet başkanları Hitler devlet başkanlığına seçimle gelmiştir. Ama demokrasi gelmemiştir. Bunun üzerine mücadeleci demokrasi anlayışı ortaya çıkmıştır.
3- Partiler Demokrasisi: Siyasi partilere “demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez unsuru” olarak yer vermişlerdir.
(!) Ancak, siyasi partilere demokratik yaşam içinde tanınan merkezi işlev ve kurumsal güvence, onların özgürlükçü demokratik düzenin temel değer ve ilkelerine “kamu işlevi ve kurumlarına bağlılıkları ölçüsünde haklılık” kazanır.
(!) Partilerde korunan o partiye egemen liderin sultası değildir, korunan kurumdur.
(!) Parti içi demokrasi kuralının yerine getirilmesi siyasi partiler için olumlu yönde bir gelişmedir.
(!) 1995 değişikliği ile parti yasakları azaltılmış, önemli bir reforma kavuşturulmuştur. Eskisine göre daha güvencelidir. 1995 değişikliği ile, partiler demokrasisi öngörülen yasaklara aykırı tüzük ve programa sahip partiler ve aynı yasaklara aykırı eylemlerin odağı haline gelen partiler, Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılır. Bu kapatma kararı imtiyazlıdır çünkü 1961 anayasasında siyasi partiler basit bir mahkeme kararıyla kapatılabiliyordu.
b) 2001 Anayasa Değişikliği
(!) Odaklaşma olgusu: Parti eylemleri yasaklara yönelik eylemlerin odağı haline gelmiş olması lazımdır.
Odaklaşma olgusu iki aşamalıdır;
1-      Üyelerin Eylemlerinin Partiyi Kapatması
Odaklaşma için üyelerin parti yasaklarına aykırı fiilleri YOĞUN bir biçimde işlemesi ve bunun üst kademe organlarınca zımnen ya da açıkça benimsenmesi aranmıştır.
2-      Üst Kademe Organlarının Eylemleriyle Partinin Kapatılması
Bu fiillerin doğrudan doğruya üst kademe organlarınca KARARLILIK içinde işlenmelidir.
(!) Üst kademe organları, büyük kongre, genel başkan, merkez karar ve yönetim organları, TBMM grup genel kurulu ve grup yönetim kuruludur.
(!) 2001 anayasa değişikliği ile yeni kurallar getirilmiştir;
1-      Parti kapatma kararının “3/5 çoğunlukla” verilebileceği(eskiden parti kapatma için salt çoğunluk yeterliydi.)
2-      Kapatma yaptırımı yerine devlet yardımından kısmen ya da tamamen “yoksun bırakma” yaptırımı gelmiştir.
(!) Bu yenilikler, çıkabilecek sorunları çözmeye elverişli olmadı.
(!) EN ÖNEMLİ EKSİKLİKLER:
aa) Üst kademe yöneticileri tanımı yetersizdir. Çünkü parti genel başkan yardımcısı, parti genel sekreteri, parti milletvekili ve bakanlar, demokratik tehlike yönünden basit üyelerle aynı statüye sokulmuştur.
bb) Kapatma yerine, devlet yardımından yoksun bırakma yaptırımına henüz devletten yardım alma koşullarına erişmemiş bir partiye nasıl uygulanacağı ayrı bir sorundur.
Hazineden yardım almak için bir partinin %7 barajını aşması gerekir.
 (!) Anayasa Mahkemesi’nin ihtar kararına uyulmaması halinde parti kapatma yaptırımı kaldırılarak yerine devlet yardımından yoksun bırakma getirilmiştir.
(!) Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının ihtarına uyulmaması halinde açılacak davada yalnızca devlet yardımından yoksun bırakma öngörülecek, ayrıca partinin Anayasa Mahkemesine itiraz etme imkanı da getirilmiştir.
cc) Henüz eylemi bulunmayan bir partiyle eyleme geçmiş bir parti arasında yapması gereken ayırımı göz önünde tutmamıştır.
(!) OLMASI GEREKEN, tüzük ve programdaki aykırılık kapatmaya neden olmamalıydı, ihtar edilmeliydi. Eğer partinin buna uymaması partinin eyleme geçtiğini gösterecek ve o zaman tüzükteki yol izlenecektir.
dd) Parti kapatma nedenlerindeki SINIRLI SAYI ESASI anayasa mahkemesinde benimsenmemişse de Siyasi Partiler Kanunu’nda bu yasakları aşan ve “Anayasa aykırı yönleri bulunan birçok yasak” vardır.
Siyasi Partiler Kanunun 81. maddesince, belli bir düşünce açıklamasını ya da davranış biçimini azınlık yaratma, ulus bütünlüğünü bozma amacının bir karinesi olarak ele almakta ve getirdiği yasal varsayımlarla anayasada sınırlı bir biçimde sayılan parti yasaklarını genişleten, bunların somutlaştırma kapsamını açıkça aşan hükümler vardır. Bunlar belki parti ayrıcalıklarını önlemek için yapılmış ve bu böyle olmaz, bunların üstünü örtmek yerine talepleri karşılamalıdır.
(!) Bu anayasaya aykırı ama bugün hala yürürlüktedir.
Siyasi Partiler Kanunu, “Komünist” adı altında siyasi partiler kuramayacaklardı. Ama bu kalktı, adı komünist olan partiler artık kapatılamıyor.
c) 2010 anayasa değişikliği
(!) Eski maddede partisinin kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebep olduğu anayasa mahkemesince belirlenen milletvekili, kararın Resmi Gazete’de gerekçeli olarak yayımlandığı tarihte bu sıfatını kaybedecektir.
2010 değişikliği ile, partisinin kapatılmasına neden olan beyan ve eylemleriyle sebep bulunduğu sabit olsa bile, artık milletvekilliğinden düşme olmayacaktır.
4- Çoğulcu Demokrasi
(!) 1961 anayasasında geçildi. 1982 anayasasının getirdiği bir dizi siyaset ve dayanışma yasaklarıyla çoğulcu demokrasi biraz tıkandı. Ancak, 1995 anayasa değişikliği ile bu yasaklar kaldırıldı. 2001 anayasa değişikliği ile önemli gelişmeler sağlandı.
(!) Çoğunlukçu demokrasi: Mecliste çoğunluğu elinde bulunduranların kendilerini ulusal iradeyle özdeş saymalarından kaynaklanmaktadır.
(!) Dipnot: 1924 anayasasında ancak ulusun tek ve gerçek temsilcisi olarak benimsenen ulus adına egemenlik hakkını kullanacak tek organ olarak belirlenen bir meclis içindeki çoğunluğun kendisine iradeyle özdeş saydıkları için 1924 anayasasında çoğunlukçu demokrasi anlayışı vardır.
 
5- Temsili Demokrasi
(!) Doğrudan demokrasinin olanaksız olduğu çok nüfuslu ulus-devlet yapısında temsili demokrasi vardır.
(!) Temsilde adalet yönetimde istikrar ilkelerinin OPTİMAL ETKİYE kavuşacak şekilde dengelenmesi lazımdır.
(!) 2001 anayasa değişikliği iktidarda olan partinin kendisi için kanun yapmasını önlemek amacıyla, seçim kanunlarında yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.
(!) Seçimler ve halk oylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre yargı yönetimi ve denetimi altında yapılır.
 
SINAV SORUSU: Tek dereceli seçim var “İKİ DERECELİ” seçim diye bir şey yok, anayasaya aykırıdır.
(!) Ayrıca iki turlu seçim vardır. İki turlu seçim: İlk tura bütün adaylar katılmaktadır. İkinci tura ise en yüksek oyu alan iki aday katılmaktadır(2007 anayasa değişikliği ile siyasi hayatımıza girmiştir.)
 
(!) Milletvekillerinin illere dağılımı ADALETSİZDİR. Nüfusu az olan illerden bir milletvekili yerine iki milletvekili çıkarılması, nüfusu oldukça fazla olan yerlerde ise iki milletvekili çıkarılması adaletsizdir. Anayasa Mahkemesi bu kararı iptal etmiştir. Nüfusa göre milletvekili çıkarılması kararlaştırılmıştır. İllerin temsildeki adaletsizliğinin artmasını önlemiştir.
(!) Bunu ana muhalefet partisi anayasaya aykırıdır diye soyut norm denetimi ile iyi ki göndermiş, yoksa bunun anayasaya aykırılığı, somut norm denetimiyle, gelmeyecekti çünkü bu denetimi harekete geçirecek olan egemen unsur YSK’dır. Soyut norm denetimiyle ana muhalefet partisi aykırılık iddiasında bulunmasaydı; somut norm denetimi yapacak organlardan biri olan YSK, seçim kanunlarının anayasaya uyup uymadığı sorununu anayasa mahkemesine götürürse, anayasa mahkemesi kabul etmez. Bu yüzden anayasa mahkemesinin milletvekili olan iptal kararı ANAYASA ŞİKÂYETİNE GÜVEN VERDİR.
 
D. Sosyal Devlet İlkesi
1) Sosyal Devlet
1) Toplumun iktisaden zayıf kesimlerini iktisaden güçlü kesimlerine karşı koruyucu önlemler alma (zayıfların güçlü karşısında korunması, işçi işveren ilişkisi).
2) Sosyal eşitsizlikleri gidermeyi
3) Dengeli bir gelir dağılımı
4) Herkes için insan onuruna yaraşır asgari bir yaşama düzeyi sağlamayı, temel görev sayan devlet olarak tanımlar.
5) Sosyal adalet içinde hızlı kalkınma
2) Sosyal Devleti Gerçekleştirme Yolları İki Şekilde Olur:
a) Devlet Eliyle: Devletin bu alandaki yetersizliği ve sınırları iki nedene dayanmaktadır.)
aa) Anayasanın 65. maddesinin Sınırlayıcı İşlevi
Anayasanın 65. maddesince, devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda anayasa ile belirlenen görevleri, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek, mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.
(!) Sosyal devlet ilkesinin devlet eliyle gerçekleşmesindeki önemli sınır, mali kaynakların yeterliliğidir.
(!) 2001 anayasa değişikliği ile değiştirilinceye kadar asıl engel “ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek” cümlesiydi. Böyleyken sosyal devlet ikinci plana atılıp, ekonomik istikrarın ön plana çıktığı için devlet ödevleri sürekli erteleniyordu. “Ekonomik istikrar” 2001 anayasa değişikliğinde kaldırılarak “ÖNCELİKLER” getirilerek maddenin sınırlayıcı işlevi önemini kaybetmiş, düzenleyici işlevi ön plana çıkmıştır.
bb) Anayasanın 65. maddesinin Düzenleyici İşlevi
(!) “Mali kaynakların kullanılış” ve “Tahsis önceliği” ile ilgilidir.
1- Beden ve Ruh Sağlığı İçinde Yaşama Hakkı
 
%100 SINAV SORUSU (hoca söyledi): Yataklı tedavi kurumlarında sağlık yardımlarının altı ay ile sınırlandırılması, “henüz tedavisi süren kişinin yaşama hakkını, hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürme HAKKININ ÖZÜNÜ ZEDELEDİĞİNDEN… Anayasanın 17. ve 56. maddelerine aykırıdır.
Anayasanın 65. maddesince “görevlerin amaçlarına uygun ÖNCELİKLERİ GÖZETEREK” demektedir. Burada öncelik yaşam hakkıdır. Burada devlet mali kaynaklarım yetmiyor bahanesinin arkasına sığınamaz çünkü bir öncelik söz konusudur. Yaşam hakkı söz konusudur ve devlet bütün kaynaklarını seferber edecektir.
2001 anayasa değişikliği bu açıdan bir REFORM niteliğindedir. Devlete, sosyal ve ekonomik devlet ödevlerinin amaçlarına uygun önceliklerini gözetme yükümlülüğü getirmiştir.
 
2- Devlet; 65, maddenin düzenleyici işlevine göre
I. Neden: “Mali kaynağı yetersiz ve sınırlı olan bir kurumu taşımayacağını bildiği ya da bilmesi gerektiği ek bir yükün altına sokmamalıdır.”
II. Neden: Devlet asgari koşulları sağlamalıdır (kişiler güçlerini birleştirip bir sendika kurarlarsa, devletin sağladığı asgari koşulun üstüne çıkabilirler).
b- Kendi Kendine Yardım İlkesiyle
1) Toplu iş sözleşmesi ya da hizmet sözleşmesi ile asgari ücretin üstünde ücret belirlenmesi ya da yasal günlük çalışma saatlerinin azaltılabilmesi, asgari koşulların üstüne çıkılabilir fakat bu koşulların altına inilemez.
2) İktisaden güçsüz olan kesimlerin güçlü olan kesimlere karşı korunması, ancak iktisaden güçsüzlerin güçlerini birleştirmesiyle sağlanabilir.
3) Sosyal Devlet İlkesine Gerileme
(!) “Küreselleşme ideolojisi” sosyal devletin ilkesini zaman içinde yıpratmış ve geriletmiştir.
(!) 1980’li yıllarda, “güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği, yani sosyal adaleti ve böylece toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet” olarak sosyal devletin özünü tanımlarken
1990’lı yıllara ise, “vatandaşların sosyal durumu ve refahıyla ve onlara yaşam düzeyi sağlayan devlet” (güçsüzleri, güçlüler karşısında koruma tanımı artık yoktur). Burada da insan haklarına saygılı devlette olduğu gibi bir yabancılaşma başlamaktadır.
Bu değişim belki sosyal devlet ilkesine yeni bir içerik kazandırabilir, ama ilkeyi etkisiz kılacak ya da başkalaştırarak içini boşaltacak bir gelişme kesinlikle anayasa aykırı olur.
 
%100 SINAV SORUSU: Anayasa Mahkemesi eşitlik, hukuk devleti konusunda (oldukça duyarlı)
Sosyal devlete baktığımızda, çok az kural var(yataklı tedavi 6 ay… en iyisi), iktisadi yaşama müdahale olursa bunun sonuçları daha kötü olabilir mi sorusu fazla olduğu için Anayasa Mahkemesi fazla duyarlı değildir.
(!) Anayasa Mahkemesinin bu duyarsızlığı aşması için;
1-      Asgari hak alanları yaratıp, özünün bulunup
2-      O özü talep edilebilir duruma dönüştürülebilir hak haline getirilmelidir.
Bu tür kurallar yaratıp mali kaynakların öncelikle tahsis edileceği alanlar olarak anayasada yer alması durumunda, mali kaynakların yetersizliği bahanesi arkasına sığınılamayacaktır, bundan kaçış yoktur.
 
E) Hukuk Devleti İlkesi
(!) 1961 anayasasında ilk kez ortaya çıkmıştır, 1961 anayasası hukuk devleti için gerekli tüm kural ve kurumları anayasal güvence altına almış, bu ilkenin korunması için gerçek anlamda bağımsız yargı yaratmıştır.
(!) Hukuk Devleti: Kişinin güvenliğini sağlayan devlettir.
(!) Devlet, yargıcı kendine bağlarsa hukuk devleti kalmaz.
(!) Hukuk devleti olmazsa, sosyal devlet olmaz ve diğer hiçbir devlet ilkesi olmaz.
(!) Siyasal iktidar yargıya yaklaştırılırsa hukuk devleti oluşmaz.
Hukuk Devletinin Unsurları
1- Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması
(!) Temel hak ve özgürlüklerin güvencesi, anayasal bir güvence olmalıdır, yani hakların varlığı, tanımı, korunması, sınırlama ölçü ve ilkeleri anayasada belirlenmelidir.
 
%100 SINAV SORUSU(hoca söyledi): Sınırlamanın sınırları:
1-      Özüne dokunulmaması (öze dokunma yasağı)
2-      Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen nedenlere bağlı olarak (nedensellik ilkesi)
3-      Yasayla sınırlama (yasallık ilkesi)
4-      Ölçülülük ilkesi (sınırlama amacı ve aracıyla arasında ölçü olmalıdır, elverişlilik, gereklilik, oranlılık ilkesi)
5-      Demokratik toplum düzeninin gerekleri (demokratik toplumun tahammül gösterebileceği bir sınırlama olması lazım)
Not: Yukarıda sayılan beş madde mücadele silahını oluşturmaktadır.
2- Yasaların anayasaya uygunluğunun sağlanması
(!) Anayasanın 11. maddesinin bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi vardır(bu ilke 1961 anayasasında beri var.).
 
%100 SINAV SORUSU: Anayasanın 148. maddesince;
1-      Kanun
2-      KHK
3-      TBMM iç tüzüğü
Yukarıda yazılan üç madde, anayasaya uygunluğunun denetimi biçim+esas yönünden olmaktadır.
a)      Teklif yeter sayısı
b)      Karar yeter sayısı
c)      İvedilikle görüşülme yasağı
Yukarıda yazılan üç madde anayasa değişikliklerinin sadece biçim yönünden denetlenmesini gösterir.
 
(!) 12 Eylül 1980 askeri yönetimi sırasında (sıkıyönetim) çıkarılan KHK’ler 2001 anayasa değişikliğine kadar anayasanın geçici 15/3 fıkrasınca denetlenemiyordu; ama 2001 anayasa değişikliği ile birlikte 12 Eylül dönemi çıkarılan KHK’lerin anayasaya aykırı hükümlerinin “somut norm denetimi” yoluyla iptali mümkündür.
 
%100 SINAV SORUSU: Usulüne göre yürürlüğe konan uluslar arası antlaşmaların anayasaya aykırılığı İLERİ SÜRÜLEMEZ. Fakat yetki kanununda uluslar arası antlaşma çıkması için verilen iznin anayasaya aykırılığı tespit edilip ileri sürülebilir.
 
(!) Fazıl SAĞLAM+ Rona AYBAY: Uluslar arası antlaşmalarda öndenetim yapılsın, sonradan denetim yapılmasın(Anayasaya aykırılığın ileri sürülmesi bakımından)
 
%100 SINAV SORUSU(hoca söyledi): Anayasanın 148. maddesince, OHKHK anayasaya aykırılığı ileri sürülemez.
Bunun olması için TEK ŞEKİL ŞARTI, Bakanlar Kurulunun toplantısında Cumhurbaşkanının başkan olarak katılmasıdır. Eğer katılmazsa şekil bakımından bozukluk vardır. Bu yüzden anayasaya aykırılığı ileri sürülebilir.
 
%100 SINAV SORUSU(hoca söyledi):
Anayasanın 148. maddesince OHKHK anayasaya aykırılığı ileri sürülemez.
Anayasa Mahkemesi, OHKHK’yi denetleyemez; ama KHK’nin olağanüstü niteliğinin olup olmadığını denetler, eğer olağanüstü nitelikteyse anayasaya aykırı olduğunu görse bile denetleyemez. Ama KHK olağanüstü halde verilmemişse ve anayasaya aykırıysa KHK’nin iptaline karar verir. İptal kararı geçmişe yürümediği için iptal kararına kadar yapılanların iptalini isteyemez. Eğer o anki iptal kararı çok ağır sonuçlar doğuracaksa Anayasa Mahkemesinin yapılanların düzenlenebilmesi için altı aylık süre vermektedir. Bu süre en fazla bir yıldır ve iptal kararı geleceğe yürür.
 
%100 SINAV SORUSU:
1-      Olağanüstü halin süresini
2-      Bölgesini aşan
3-      Yasalarda değişiklik yapan
Yukarıda sayılan gerekçelerle OHKHK’nin hükümleri iptal edilebilir.
 
%100 SINAV SORUSU: Sıkıyönetim komutanının üniversitedeki öğrenim elemanını görevden alması DENETLENEMEZ. Görevlerinden alınan bu insanlar bir daha kamu hizmetinde çalıştırılamazlar. (12 Eylül 1980). Normalde üniversite görevlisini, üniversite dışındaki biri görevden alamaz bu anayasaya aykırı olduğu halde günümüzde hala vardır 2001 anayasa değişikliği ile kaldırılmamıştır.
 
%100 SINAV SORUSU(hoca söyledi): OHKHK, DENETLENEMEZ, 2010 ANAYASA değişikliğiyle de DEĞİŞMEDİ, HALA YÜRÜRLÜKTE. Sınavda hoca 2010 anayasa değişikliğinde değişti diyebilir tuzak sorudur. Cevap: hayır, böyle bir şey yok daha öncede yürürlükteydi hala da yürürlüktedir.
 
3- Yönetimde Hukuka Bağlılığın Sağlanması (İdarenin Yargısal Denetimi):
(!) Bu ilkenin temeli yasal yönetim (kanuni idare) ilkesidir.
Anayasa madde 8, Yürütme yetkisi ve görevi (1961 anayasasında var) anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.
1961 anayasasında yürütmeden bir yetki olarak değil görev olarak bahsedilir.
Anayasanın 23. maddesinde de idarenin kuruluş ve örgütlenmesi ve faaliyeti yasaya dayanmak ve yasaya uygun olmak zorundadır.
Anayasanın 125. maddesince, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.
1961 anayasasındaki gibi hiçbir eylem deseydi anayasaya aykırı olurdu. Çünkü YAŞ ve cumhurbaşkanı kararları yargı denetimi DIŞINDADIR.
Anayasanın 8, 23 ve 25. maddeleri idarenin yargısal denetimi ile ilgilidir.
(!) Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemlerle, Yüksek Askeri Şura kararları yargı denetimi dışındadır. Ancak YAŞ “terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır (bu istisna 2010 anayasa değişikliği ile gelmiştir).
 
a- Cumhurbaşkanının Tek Başına Yapacağı İşlemler; hükümet yönünden karşı imza gerektirmeyen işlemlerdir. Bunlar, Cumhurbaşkanının yasaları geri göndermesi, Anayasa Mahkemesinde dava açması, başbakanı ataması gibidir.
(!) Cumhurbaşkanının her türlü işlemlerinin “SINIRLI SAYIM İLKESİNE” göre düzenlenmesi hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.
(!) 1982 anayasasında cumhurbaşkanının takdir yetkisi GENİŞLETİLMİŞTİR (YANLIŞ, bunun yargısal denetiminin olması lazım ve yetkinin kısıtlanması gerekmektedir). Bu kurallar parlamenter sistemde olmayan yetkiler vardır. Türkiye’de fiilen yarı başkanlık sistemine doğru sürüklenmektedir.
(!) 1982 anayasasında cumhurbaşkanının yetkileri anayasada tüketici olarak sayılmamış aksine kanunla genişletilme imkânı tanınmıştır.
 
b- Yüksek Askeri Şura Kararları Yargı Denetimi Dışında Tutulmuştur
İSTİSNASI: 125/II’ de belirtilen ve 2010 anayasa değişikliği ile eklenen terfi işlemleri ve kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma işlemlerine karşı yargısal denetim yolu açılmıştır.
DİPNOT: 1982 anayasası ile cumhurbaşkanına tanınan geniş yetkiler 2010 anayasa değişikliği ile DEĞİŞTİRİLMEDİ.
2010 anayasa değişikliği ile YAŞ kararlarına iki istisna getirilerek 125/II’ de belirtilmiştir.
 
%100 SINAV SORUSU: Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler anayasada tek tek sayılmıştır (YANLIŞ sayılmamıştır). Bu yetki hukuk devletine uygun değildir. Cumhurbaşkanı yetkileri sadece anayasada sayılmadığı gibi kanunlarla genişletilme imkânı da vardır.
 
c- Anayasanın 159. maddesinin 2010 anayasa değişikliğinden önceki 4. fıkrası HSYK kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.
(!) Daha önce 1971 anayasa değişikliği ile 1961 anayasasına eklenen benzer bir hüküm anayasa mahkemesinin iptal kararıyla kaldırılmıştır. Çünkü bu hüküm hukuk devleti ilkesinin dışındaydı ve 1961 anayasasının türev kurucu iktidarı bu değişikliği yapmıştır. Ancak 1982 anayasasında bu düzenleme asli kurucu iktidar tarafından yapıldığı için bunun anayasaya aykırılığını ileri sürmek mümkün olmadığından anayasa mahkemesi önüne böyle bir sorun gelmedi 1982 anayasasında.
 
Önceki notlardan hatırlatma
1)      Kanunları değiştiren
2)      Bölgesini aşan
3)      Süresini aşan
Yukarıda yazılan sınırları aşan KHK’ler iptal edilebilir.
 
%1500 SINAV SORUSU: Cumhurbaşkanının yapacağı işlemlerle YAŞ kararları yargı denetimi dışındadır (bu kural hala yürürlüktedir). Ancak YAŞ’ın terfi işlemleri ve kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma işlemi hariç her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır.
 
%100 SINAV SORUSU: 2010 anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemleri yargı denetimi dışında bırakan kurala dokunuldu mu? (HAYIR).
 
(!) HSYK’ nın 2010 anayasa değişikliği ile YARGI YOLUNUN açıklığı düzenlemesi 159. maddenin “kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı denetimine başvurulmaz.” Böylece kurulun vereceği meslekten çıkarma cezalarına karşı yargı yolu açılmıştır (HSYK kararlarının denetimi hakkındaki istisna).
 
d- İSTİSNALAR; YAŞ’ın terfi işlemleri ve kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma, HSYK’nın ise kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar YARGI DENETİMİNE TABİDİRLER.
 
e- 2010 anayasa değişikliğinden önce; “uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.” (bu hükmün yazılmasındaki amaç yargıya küçük işlerle fazla iş yüklememektir. Fakat 2010 anayasaya değişikliği ile bu hüküm değiştirilmiştir).
2010 anayasa değişikliğiyle “disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.” Böylece uyarma ve kınama cezalarına karşıda yargı denetimi yolu açılmış oldu.
 
f- Yukarda ki açıklamalar, doğrudan anayasa tarafından yargı denetimi dışında tutulanlarla ilgilidir. Ancak sıkıyönetim kanunu ve olağanüstü hak kanununda benzer hükümler vardır.
(!) Sıkıyönetim kanununda; Bu kanunla sıkıyönetim komutanlarına tanınan yetkilerin kullanılmasına ilişkin idari işlemler hakkında iptal davası açılamaz. Şahsi kusurları nedeniyle hukuki sorumlulukları ileri sürülemez. Bu hüküm doğrudan doğruya anayasanın 125. maddesinde yer alan idarenin eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır hükmüne aykırıdır.
Sıkıyönetim komutanının kararları 12 Eylül 1980 darbesinin kararları olduğundan dolayı geçici 15/III gereği denetlenemiyor. Bu hüküm 2001 anayasaya değişikliğiyle kaldırıldı ve sıkıyönetim komutanının kararları denetlenebilir hale geldi.
Somut norm denetimi açısından denetleme; 2001 anayasa değişikliğiyle kaldırılmasına rağmen şimdide denetimi yapılamıyor. Yapılması için ya yeni bir denetim alanı yapılmalı ya da somut norm denetimi yapılmalı, somut norm denetimi de yapılamıyor, çünkü sıkıyönetim durumu yok. Kanunun davada uygulanması için sıkıyönetim olmalı ki somut norm denetimi yapılsın. Sıkıyönetim durumu olmadığı için 12 Eylül komutanları yargılanamıyor ancak tekrardan sıkıyönetim ilan edilirse o zaman 12 Eylül komutanlarının yaptıkları somut norm denetimiyle denetlenebilecek hale gelir.
Soyut norm denetimi açısından denetleme; 2001 anayasa değişikliği ile bu kuralın kaldırılmasından sonra bu denetimde soyut norm denetimine kural olarak gidilemez. Çünkü 60 günlük süre hak düşürücü süre olduğundan dolayı denetim imkânı ortadan kalkmıştır. Fakat 2001 den sonra soyut norm denetimi için belirlenen 3 aylık ve 6 aylık süreler tanınıp sıkıyönetim komutanının işlemlerine karşı yargı yolu açılabilir. Bunun bize faydası yeniden sıkıyönetim ilan edilmesini ve bu anayasa normunun uygulanmasını bekleyip somut norm denetimine başvurmamız için çeşitli sıkıntılar çekilmesini engellemek amacı gütmektedir.
Anayasa şikâyeti açısından denetim; anayasa şikâyeti hukuk düzenimize 2010 anayasası ile girmiş bir 3. sonradan denetim yoludur. Anayasa şikâyeti yoluna başvurulması pratikte en kolay yoldur çünkü ne soyut norm denetimi gibi 60 günlük hak düşürücü süresi vardır ne de somut norm denetimindeki gibi somut olaya uygulanmasının bekleme mecburiyetimiz vardır. 2001 de bu hüküm kaldırıldığında anayasa hukukumuz da anayasa şikâyeti olmadığından dolayı bu hüküm kullanılamamaktaydı. Artık bu yolla 12 Eylül komutanları denetlenebilecektir.
 
% 1500 SINAV SORUSU: Anayasa mahkemesinin karaları ile anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler “bireysel başvuru” konusu olamazlar.
YAŞ ve HSYK’nın yargısal denetimine kapalı tutulan işlemleri anayasa şikâyeti konusu yapılmayacaktır.
 
(!) İdarenin yargısal denetiminde; bazı davalar doğrudan doğruya idare mahkemelerinde bazıları ise doğrudan DANIŞTAY’DA açılır. Bu davaların konusu bütün Türkiye cumhuriyetini ilgilendiriyorsa bu davalar doğrudan doğruya ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülür. Örneğin, disiplin yönetmelikleri, bütün Türkiye üniversitelerinde geçerlidir. Buna idari makamlarda değil, ilk derece mahkemesi olan DANIŞTAY’DA bakılır.
 
g- 2010 anayasa değişikliği ile idarenin yargısal denetimiyle ilgili olarak “KAMU DENETÇİLİĞİ (ombudsman)” benzeri bir anayasamıza girmiştir.
(!) Kamu denetçiliği kurumu mahkemelere rakip bir kurum değildir, mahkemelere paralel olan bir kurumdur.
(!) 2006 yılında kamu denetçiliği kurumu kanunla düzenlenmiş, bir süre sonra anayasa mahkemesi kararıyla iptal edilmiştir. İptal gerekçeleri olarak;
Anayasanın 6. maddesince; hiç kimsenin veya organın kaynağı anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağına,
Anayasanın 87. maddesince; TBMM’nin görev ve yetkileri adlı maddesinin içinde kamu denetçiliği kurumu ile ilgili bir düzenleme yoktur,
Anayasanın 123. maddesince; idare teşkilatı içinde merkezi idare veya yerinden yönetim kuruluşları arasında yer alması gereken bir kurumun, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına aykırı olarak “idare” dışında kurulması ve “yasamaya” bağlanması olanaklı değildir.
Gerekçelerinden dolayı anayasa mahkemesince iptal edilmiştir.
ÇÜZÜM YOLU: Anayasa mahkemesinin bu kararı üzerine yasa ile düzenlenmesi imkânı kalmayan kamu denetçiliği kurumu, anayasal bir statü içinde düzenlenmek suretiyle sorunun çözülmesi yoluna gidilmiştir.
(!) Kamu denetçiliği kurumu ile ilgili ayrıntıların düzenlenmesi de bağımsızlığını sağlayacak herhangi bir ölçüye yer verilmeksizin basit yasa kaydına bağlanmıştır.
(!) Kamu denetçiliği kurumu, kurumun niteliğine uygun düştüğü ölçüde mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir. 
(!) Yargıya karşıt bir kurum değil, aksine yargıya paralel bir kurumdur.
(!) Kamu denetçiliği kurumunun asıl işlevini yerine getirebilmesi için gerek yasama ve gerekse yürütme organından olabildiğince BAĞIMSIZ bir statüde kurulması gerekir.
 
4- Yargı Kuruluşlarının Bağımsızlığını Ve Güvenliğini Sağlayacak Koşulların Yerleştirilmesi:
a- Doğal Yargıç Güvencesi (kanuni hakim)
(!) 1961 anayasasında da vardır, 1971 anayasa değişikliği ile kanuni hakim güvencesine dönüştürülmüştür.
(!) Doğal Yargıç: Hukuksal olaydan, özellikle suçun işlenmesinden önce yasa ile belli edilmiş yargıçtır.
(!) Bu ilke suçlulara ve sanıklara göre mahkeme kurup yargıç atamaya olanak tanımaz. Kişiye özel mahkeme kurulamaz. Sıkıyönetim mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri (kaldırıldı), özel yetkili mahkemeler gibi mahkemeler, doğal yargıç güvencesine aykırı olan yargı kuruluşlarıdır.
(!) Daha önce yasak olmayan, legal olarak yapıldığını sanılan bir şeyin hesabını sonradan sorarsa bu yapılanı doğal yargıç güvencesi ile bağdaştırmak mümkün değildir.
b- Adil Yargılama Hakkı
(!) 2001 anayasa değişikliği ile hukukumuza girmiştir. AİHS’nin en çok uygulama konusu olan 6. maddesidir.
(!) İyi tarafı; bu kavram AİHM’de ve uygulamalarında vardır. AİHM içtihatları göz önünde tutularak bu sağlanırsa çok önemli bir değişikliktir.
Kötü tarafı; son zamanlarda adil yargılama ile ilgili hükümler yoktur.
c- Mahkemelerin Bağımsızlığı
(!) Kurumsal bir güvencedir.
Anayasanın 138/ I, II, III, IV; bu kurallar en çok yargı bağımsızlığını içselleştirmiş bir toplumda anlam ifade edebilir ve etkili olabilir.
d- Yargıç ve Savcı Güvencesi
(!) Mahkemelerin bağımsızlığının kurumsal bir güvence olmasının aksine kişisel güvence sağlamaktadır.
Amaç: Yargıç ve Savcıların her türlü maddi ve manevi baskıdan uzak serbestçe karar verebilmelerini sağlamaktır.
(!) Anayasanın sağladığı doğrudan güvenceler, hâkimler ve savcılar azledilemezler, kendileri istemedikçe emekliye ayrılamaz, bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamazlar. Bu düzenlemeler mahkemelerin bağımsızlığını ve hâkimlik güvencesi ilkelerine göre yapılması zorunludur.
(!) Bu nitelikler yasa ile düzenlenir.
(!) Yüksek mahkemelerin kendi görev alanları ile ilgili konularda soyut norm denetimini harekete geçirme hakları vardır. Davayı doğrudan doğruya kendileri açabiliyorlardı. 1961 anayasası ile gelen bu kural 1982 anayasasında kaldırıldı.
e- Bağımsızlık ve Güvencenin Sağlanması
aa- Bağımsızlık ve Güvencelerin Yargıç ve Savcılarda Farklı Düzenlenişi
(!) Anayasanın 9. maddesinin “yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” Maddesinin geçerli olması için yasama ve yürütme organlarından yargının BAĞIMSIZ OLMASI GEREKİR.
(!) YARGININ BAĞIMSIZLIĞI 1961 ANAYASASINDA EN GEMİŞ BİÇİMDE SAĞLANMIŞTIR.
(!) Yüksek mahkemelerin oluşumunda kooptasyon yönetimi kullanılmaktadır (1961 anayasasında).
KOOPTASYON YÖNTEMİ: Yüksek mahkemeleri oluştururken kendi yargı organı içinden üyelerin seçilmesi 1961 anayasasında uygulanmıştır.
YÜKSEK HÂKİMLER KURULU (YHK): Üyeleri Yargıtay genel kurulunca seçilmiş, Adalet Bakanlığı’yla bağı sembolik düzeydedir (1961 anayasasında vardır).
Danıştay üyeleri= Anayasa mahkemesince
YHK ise= Yargıtay’ca kooptasyon yöntemi ile seçilmektedir.
(!) Yüksek hâkimler kurulu
1961 anayasasında;
18 üye 1/3’i Yargıtay,
1/3’i birinci sınıf hâkimler,
1/3’i yasama meclisi tarafından seçiliyordu.
1961 anayasa değişikliği ile, 11 üyenin tamamı Yargıtay tarafından seçiliyordu.
 
SINAV SORUSU: Bu maddede yapılan değişiklikle YHK, yasama meclisleri ve birinci sınıf hakimler arasında üye seçilmesi yüzünden siyasal iktidarın etkisinde açık pazarlık yapılması yoluna gidilmesi sonucunu doğurdu, bu aksamalar ve sakıncalar sebebiyle vazgeçildi, YHK tamamı 11 üyenin hepsi Yargıtay tarafından seçilmeye başladı (2010 anayasa değişikliği ile tekrar geldi).
 
(!) 1961 anayasası bağımsızlık ve güvenin sağlanmasında esas aldığı birim HÂKİMLERDİR bunun için YHK esas alındı.
 
% 1500 SINAV SORUSU: 1961 anayasasının orijinal metninde yer almayan “Yüksek Savcılar Kurulu (YSK)” ise 1971 anayasa değişikliği ile birlikte aynı kurul olarak anayasal statü KAZANMIŞTIR. Hâkimler ve Savcıların “AYRI KURULLARDA ÖRGÜTLENMESİ”, her iki görevin niteliğinden kaynaklanan bir zorunluluktur.
 
HÂKİMLERİN DENETİMİ
Yüksek hâkimler kuruluna bağlı müfettiş hâkimlerce denetim yapılmaktadır, yürütmenin bu denetim üzerinde bir etkisi yoktur.
(!) Müfettiş hâkimler; hâkim ve cumhuriyet savcıları arasından, YHK tarafından atanır.
(!) Hüküm verme yetkisine sahiptir, tarafsız ve bağımsızdır.
 
SAVCILARIN DENETİMİ
Cumhuriyet savcılarının denetimi ve haklarındaki soruşturma Adalet Bakanlığı müfettişleri veya üst dereceleri cumhuriyet savcıları tarafından yapılır.
(!) Savcılar kamu adına iddianame hazırlayıp dava açma yetkisine sahiptirler.
 
(!) Türk ulusu adına hüküm verme yetkisine sahip kılınmış olan yargıçların savcılara oranla DAHA GENİŞ BİR GÜVENCEYE SAHİP KILINMALARI GEREKSİNİMİNDEN KAYNAKLANMAKTADIR. Savcılar, hüküm vermemekte, kamu adına iddia makamı olarak görev yapmaktadırlar. Bu konumları nedeniyle önemli idari yetkilere sahip kılınmış olup, YÜRÜTME GÜCÜYLE DAHA YAKIN BİR İLİŞKİDEDİR. Bu farklılık göz önünde tutulmazsa mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıç güvencesi zarar görecektir.
(!) 1982 anayasasında hâkimler ve savcıların aynı kurulda düzenlenmesi sebebiyle bu zarar aşikâr biçimde hissedilmiş ve görülmüştür.
 
bb- 1982 Anayasası: Bağımsızlık Ve Güvencelerin Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulunda Birleştirilmesi
(!) 1982 anayasasında gerek mahkemelerin bağımsızlığı gerekse yargıçların güvencesi alanında GERİ ADIMLAR ATILMIŞTIR.
(!) Yüksek mahkemelerin oluşumda uygulanan kooptasyon yöntemi yerini son aşamada “cumhurbaşkanını seçme yetkisine bağlanan sistem”e bırakmıştır.
1982 anayasasında kooptasyon yöntemi, cumhurbaşkanının seçme yetkisi olarak somutlaşmıştır.
(!) Geri adımlar; Yargıçların ve savcıların güvencesinin sağlayacak olan kurumun “HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU” adı altında aynı çatıda düzenlenmiştir (1982 anayasasında).
(!) YHK ve YSK’yı, HSYK olarak birleştirip yasaya getirmekle, hakimlerin statüsü gidiyor savcılar hakimlerin statüsüne çıkarılıyor. (YANLIŞ). Doğrusu ise yargıçları savcıların daha az güvenceli statüsüne indirmişlerdir.
(!) Bülent TANÖR diyor ki, yargıçlarla savcıların özlük durumlarının aynı kurulun yetki çerçevesi içinde toplanması da dikkat çekicidir. Bunlar arasındaki işlev farklarını silen bir yaklaşımın, savcıları yargıçların sahip oldukları ya da sahip olmaları gereken güvenceli duruma yaklaştırmak yerine, yargıçları savcıların daha az güvenceli durumuna yaklaştırmak anlamına geldiği açıktır.
 
(!)(!) 1961 anayasasında YHK ve YSK varken,
1982 anayasasında HSYK yani 1961 anayasasında olup ayrı olan bu kurumları 1982 anayasası mantığa aykırı bir şekilde birleştirmiştir.
 
%100 SINAV SORUSU: YSK ile Adalet Bakanlığı arasında yoğun bir ilişki vardır. Ancak burada dahi YSK’nın yürütme organı dışındaki üyeleri doğrudan (YARGITAYIN başsavcısı ve Yargıtay’ca seçilen 3 asil ve 2 yedek üye) yürütme organı ile hiçbir organik ilişki içinde olmadığını, bu açıdan 1982 anayasasının öngördüğü HSYK’ya göre daha bağımsız bir statüye sahiptir.
 
%1000 SINAV SORUSU (hoca söyledi): Anayasanın 144. maddesi, gerek yargıçların denetiminin ve gerekse yargıçlar hakkında açılacak soruşturmaların, bakanlığa bağlı adli müfettişlerce yapılmasını öngörmektedir. Görülüyor ki, 1982 anayasası, HSYK’yı düzenlerken, YHK ve YSK’yı model olarak seçmiştir.
 
(!) En önemli nokta müfettişlerdir. 1982 anayasasında Adalet Bakanlığına bağlı müfettişler hem hâkim, hem de savcıların denetimi yapmaktadır.
 
% 1000 SINAV SORUSU: 1961 Anayasasının YHK ve YSK ile 1982 anayasasının HSYK karşılaştırmasının ortaya koyduğu gerçek şudur; mahkemelerin bağımsızlığını ve hâkim ve savcıların güvencesini aynı çatı altında sağlamakla görevli olarak kurulan HSYK, bu işlevini 1961 anayasasının savcılar için öngördüğü standarda göre yerine getirmek üzere yetkilendirilmiştir.
 
(!) 1999 yılına kadar HSYK’da çifte çalışma yapılıyordu. Yani aynı hâkimler hem ilk derece mahkemesinde hem de temyiz mahkemelerinde hâkimlik yapıyorlar bu da bakanlığın üyeler üzerinde fiilen bir ağırlık kazanmasına yol açıyordu. Bu dengesizlik 1999 yılında değiştirilmiştir.
 
cc- Avrupa Standardı Sorunu
[R(94)12] yargı bağımsızlığı konusunda Avrupa standardını belirleyen temel ilke,
 
TAVSİYELER;
1-      Hâkimlerin seçimi ve kariyerleri konusunda karar veren mercii, hükümet ve idareden bağımsız olmalıdır. Bu merciin bağımsızlığını teminat altına almak için getirilecek kurallarla merciin üyeleri yargı tarafından seçilmeli ve bu mercii kendi usul kurallarının kendisi vaaz etmelidir. Bu ilke 1961 anayasasının ilk 10 yılında uygulanan kooptasyon yöntemini anlatmaktadır.
2-      Adalet Bakanı ve Müsteşarı HSYK üyeliğinden çıkarmak için anayasansın 159. maddesinin değiştirilmesini tavsiye ediliyor. YHK ve YSK gibi ayrı kurullarda sağlanmalı kısmını anlatmaktadır.
3-      Cumhurbaşkanının HSYK üyelerinin atanmasındaki rolünün sadece resmi ve rutin bir eylem ve en iyi uygulamaları yansıttığı şeklinde ifade edilen görüş bizi ikna etmemiştir. Bu nedenle cumhurbaşkanının bu süreçteki yetkisinin kaldırılmasının tavsiye etmektedirler. Sadece rutin işlemle sorun yok ama ikna edilemedi, sembolik olması gerekir bu yetkinin.
4-      Meslekte henüz kariyer aşamasında olan, gelecekteki atanma durumu ile ilgili beklentisi olan kişilere nazaran, kariyer bakımından doruk noktada da olan kişilerin seçilmesi, bu kişilerin daha bağımsız oldukları izlenimini yaratmaktadır. Kariyerinin doruk noktasında olanların kimseye borcu olmadığı için daha bağımsız olurlar.
 
dd- 2010 Anayasa Değişikliği İle Gelen Sistem
1-      2010 anayasa değişikliği ile 1982 anayasasının yargıç ve savcı güvencesini HSYK çatısı altında birleştiren yargıç güvencesini savcı güvencesine indirgeyen çizgisini korumuştur.
2-      Adalet Bakanı ve müsteşarı HSYK’nın doğal üyesi olarak bırakılmıştır. Kurulun başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığının müsteşarı kurulun tabii üyesidir. Kurulun yönetimi ve temsili Adalet Bakanına aittir. Müfettişlerin yargıçlar ve savcılar hakkında soruşturma yapması kurulun başkanı olan Adalet Bakanının oluruna bağlıdır. Bu olurun ise yargı denetimine tabi olması gerekmektedir. Kurul müfettişleri ile kurulda sürekli olarak çalıştırılacak olan hâkim ve savcıları, muvafakatlerini alarak atama yetkisi kurala aittir.
(!) Kurulun meslekten çıkarma cezaları dışında kalan kararları yargı denetimine kapalıdır.
3-      HSYK üyelerinin dolaylıda olsa, son aşamada cumhurbaşkanınca atanması uluslar arası, bir eleştiri konusuyken 2010 anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının 4 üyeyi doğrudan atama yetkisi vermektedir.
4-      22 üyenin 5’İ yürütme organının ve idarenin müdahalesiyle seçilir. İdare yürütmeye ters düşecek hâkimleri seçmemektedir.
 
5- Devletin Etkinliğinin Belirliliği İlkesi
(!) Hukuk devleti ilkesinin en önemli unsurlarından biri, kişilerin kendilerine uygulanacak hukuk kurallarını önceden bilmesi veya hesaba katabilmesidir. Bunun için hukukun açık, seçik ve belirgin olması herkese eşit uygulanması gerekir.
 
SINAV SORUSU: SÜRPRİZ YASA YASAĞI VARDIR, Kişiler, yönetimde yasalara uyacağına, keyfi uygulamalarla karşı karşıya kalmayacağına güvenebilmelidir. Bu da hukuk devleti ilkesinin en önemli özelliği olan sürpriz yasa yasağını ifade eder.
 
%100 SINAV SORUSU: 2001 Anayasa değişikliğiyle “devlet, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağı ve sürelerini belirtmek zorundadır.” Yani, idarenin hangi süreyle, nereye başvuracağını yazması lazım ama bu yerine getirilmiyor. İstenilen işleme idare tarafından 2 ay içinde cevap gelmezse reddedilmiş sayılır, senin bu ret cevabına karşı 2 ay içinde dava açman gerekmektedir. Tabi kişilerde ret üzerine dava açılacağını bilmedikleri için hakları kayba uğramaktadır. 2001 anayasa değişikliği bunun önlemek için koyulmuş kuraldır.
 
V. 1982 ANAYASASINA GÖRE YASAMA ORGANI:
A- Yapısı, Üye Sayısı Toplantı Dönemi:
1) Yapısı ve Üye Sayısı
 
SINAV SORUSU: 1961 anayasasında yasama organı iki meclislidir bunlar; Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisidir.
1982 anayasasında yasama organı tek meclislidir. Parlamento sistemine dönüldü ama adı yine TBMM kaldı.
 
(!) 1982 anayasasında meclisin sayısı 400’dü. 1995 anayasa değişikliği ile bugünkü sayı olan 550 olmuştur.
 
2- Toplantı Dönemi
a) “Dönem” iki genel seçim arasındaki süreye denmektedir.
* 1982 anayasasının orijinal metninde toplantı dönemi 5 yıl olarak belirlenmişti, 2007 anayasa değişikliği ile bu süre 4 yıla indirilmiştir.
(!) Milletvekillerinin görev süresi 2007 yılında 5 yıldan 4 yıla indirilmesinde, cumhurbaşkanının görev süresinin 7 yıldan 5 yıla indirilmesiyle bağlantılıdır.
(!) Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin görev süreleri kazanılmış hak değildir (kazanılmış hak olsa bu hakka sonrada gelen kanun öncekini değiştiremez), kamu statüsüdür. Sürpriz yasa yasağa değildir, çünkü hukuk devletinde sürpriz yasa yasağı olamaz, bu da cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin görev süreleriyle alakalı olmadığı içindir. SONUÇ, cumhurbaşkanının ve milletvekillerinin görev sürelerinde ANAYASA NE DİYORSA O UYGULANIR.
b) TBMM’nin toplantı dönemi 2 durumda süresinden önce sona erebilir.
1) Kendi alacağı erken seçim kararıyla
2) Ülkenin en az 45 gün süreyle meclisin güvenmediği (güvenoyu vermediği) bir hükümetin elinde kalması halinde cumhurbaşkanının takdir yetkisini seçimleri yenilenmesi yönünden kullanması ile
(!) 2007 anayasa değişikliğinden önce, cumhurbaşkanı seçiminin 4 oylamada anayasada görüldüğü şekilde tamamlanamaması halinde TBMM seçimlerinin yenilenmesine gidiliyordu.
 
%100 SINAV SORUSU: TBMM’nin toplantı döneminin süresinden önce sona ermesi halinde, yenilenmesine karar verilen meclisin yetkileri, yeni meclisin seçilmesine kadar sürer. Bu da istimrar ilkesinin bir uzantısıdır.
(!) Savaş sebebiyle, meclisin toplantı döneminin uzatılması mümkündür. TBMM seçimlerinin 1 yıl geriye bırakılmasına karar verilebilir. Seçimleri geriye bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararına göre bu işlem tekrarlanabilir.
 
B- Seçimler
1) Milletvekili Seçilme Yeterliliği
— 2006 anayasa değişikliği ile 25 yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir.
— 1982 anayasasında, 1961 anayasasında yer almayan ilkokul bitirme koşulu getirilmiştir.
— 2002 anayasa değişikliği ile milletvekili seçilmeye engel bir suç olarak “ideolojik veya anarşik eylemlere katılma” ibaresi çıkarılarak yerine “terör eylemlerine katılma” ibaresi konmuştur. İdeolojik veya anarşik eylemlere katılma Recep Tayyip ERDOĞAN’IN milletvekili olmasını engelliyordu, bu ibare terör eylemlerine katılma olarak değiştirilip daraltıldığı için Recep Tayyip ERDOĞAN da buna girmediği için milletvekili seçilmesi mümkün hale gelmiştir. Bu yasak alanının daraltılmış olması isabetlidir.
* Anayasanın 76. maddesinin II. Fıkrasına göre, “en az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satılmalara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma (eskisi: ideolojik ve anarşik eylemlere katılma) ve bunun gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.
Bu ibarede bir karışıklık vardır.
1) Dil bilgisi kurallarına göre yalnız suçları değil, en az ilkokul mezunu olmayanlar,.. yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar,.. Şeklindeki diğer unsurları da kapsaması gerekir ki oysa bu sayılanların affa alakası yoktur.
2) Noktalı virgülden sonra; sıralanan suçlardan “yüz kızartıcı suçlarla, ….. , devlet sırlarının açığa vurma suçlarının milletvekilliği sıfatı ile bağdaştırmak mümkün değildir. Bunların affa uğramış olsalar bile, milletvekili yeterliliği dışında tutmak doğru bir çözümdür.
3) Noktalı virgüle kadar olan ki, “kamu hizmetinden yasaklılar…. 1 yıl veya daha fazla hapis veya ağır hapis cezasında hüküm giymiş olanlar” şeklindeki kısım affa uğramış olsalar bile şeklindeki kısıtlamaya tabi olmaması gerekir. Çünkü noktalı virgülden önceki suçlar cezanın türüne ve miktarına göre belirlenen suçlardır. Noktalı virgülden önceki suçların milletvekili sıfatı bakımından özel bir önemi yoktur.
(!) “İdeolojik ve anarşik eylemlere katılma” ve bunun gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçları, siyasal suçlardır. Bunların tümünün özellikle “ideolojik eylem” kavramlarını milletvekili sıfatıyla bağdaşmaz nitelikte görmek doğru değildir. Bunlarda “affa uğramış olsalar bile” şeklindeki kısıtlamanın terör ve şiddeti savunma, örgütlenme ya da terör yöntemlerine başvurmaya özendirecek şekilde terör örgütleriyle ilgili propaganda yapma, ulus ve ülke bütünlüğü açısından tehdit ve tehlike doğurma gibi unsurları içeren suçlarla sınırlı tutulması yeterli olur.
2002 yılında yapılan anayasa değişikliğinde 76/II’ deki “ideolojik ve anarşik eylemlere katılma” ibaresinin “terör eylemlerine” katılma şeklinde değiştirilmiş olması bu nedenle YETERLİ DEĞİLDİR. Bu kavramın yukarıda yazılan yorum ve terör kavramını belirginleştirecek biçimde yorumlanması daha doğru olurdu.
 
%100 SINAV SORUSU: YSK, terör eylemlerine teşvikten hüküm giyenler için milletvekili olamazlar, onun yerine iktidar partisinde bulunan sıradaki milletvekili gelir. (YANLIŞ) Terör eylemlerine teşvikten hüküm giyen kişi milletvekili olabilir ama milletvekilliği düşer, onun yerine seçim yapılarak yenisi gelmelidir.
Yanlış olan kural anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü adlı 11. maddeyi dikkate almamıştır. Bunun üzerinden anayasa şikâyetine başvurulamıyor. Bu kural anayasa aykırı, YSK aleyhine anayasa mahkemesine gidilemeyecekse seçim hukukuna da aykırıdır.
 
2- Genel Seçimler
a- 1982 anayasasında 1961 anayasasında olduğu gibi seçim sistemine ilişkin hüküm yer alamamaktadır.
1995 değişikliği ile anayasanın 67. maddesine “seçim kanunları; TEMSİLDE ADALET ve YÖNETİMDE İSTİKRAR İLKESİNİ bağdaştıracak biçimde düzenlenir.”
(!) Ülke seçim barajı bu ilkelere uymaz. Anayasa mahkemesi çevre seçim barajını iptal etmişse de ülke çapında uygulanan %10’luk ülke barajı anayasaya aykırı bulmamıştır. Bu baraj seçmenleri çok büyük oy kayıplarına uğratmıştır. 2002 seçimlerinde seçmenlerin %45 oyu, %10’luk ülke barajı nedeniyle değerlendirme dışı kalmıştır. Böyle bir sonuç “TEMSİLDE ADALET” ilkesiyle bağdaşmaz.
(!) Bu baraj Avrupa standartlarına göre (%3-5) çok yüksektir. AİHM mahkemesi %10’luk ilke barajının takdir marjı içinde bulması, 2002 seçimlerinde gösterilen orantısız tabloyu da ikna edici bulmamıştır. Bununla birlikte kararda yer alan “barajın toplum içinde siyasal alternatiflerin ortaya çıkmasına engel değildir” doğrudur. Çünkü 2007 seçimlerinde bağlı oldukları parti tarafından belirlenen ve bağımsız olarak seçimlere katılan birçok aday meclise girmiştir. Meclise bağımsız girenler için ülke seçim barajı olan %10 aranmaz, bu kişiler meclise girdikten sonrada partilerini seçmektedirler.
 
b) Milletvekillerinin illere dağılımı da oldukça adaletsizdir.
Her ilin bir milletvekili tarafından temsiz edilmesi garantiye alınmıştır. Ancak bu yöntem, küçük nüfuslu ve gelişme düzeyi düşüş illere, gelişmiş ve kentleşmiş büyük nüfuslu illere oranla TBMM’de daha ağırlıklı bir temsil imkânı vermektedir. Bu izlenen yol yanlıştır. Çünkü örnek verecek olursak, seçmen sayısını esas aldığımızda Bayburt, Tunceli ve Hakkâri’de sırasıyla 27bin, 29bin ve 30bin seçmene 1 milletvekili düşerken, Ankara’da 93bin İzmir’de 101bin ve İstanbul’da 103bin seçmene 1 milletvekili düşmektedir. Bu da genel olarak temsilde adalet ilkesine uymaz.
(!) Milletvekilinin illere dağılımında böyle bir adaletsizlik varken, 2009’da yapılan değişiklikte nüfusu az olan illerin en az 2 milletvekili ile temsillinin sağlanmak istenmesi, temsilde adalet ilkesine daha ağır bir darbe vuracaktı. Neyse ki 2011 yılında anayasa mahkemesi bu kararı iptal etmiştir.
 
c) Seçimlerde D’hont sistemi uygulanmaktadır.
D’hont sistemi: Seçim çevresinde seçime katılmış ve ülke barajını geçmiş olan siyasal partilerle bağımsız adayların adları alt alta ve aldıkları oy sayıları hizalarına yazılır. Sonra bu oy sayıları önce 1, sonra 2’ye, sonra 3’e,…, o çevrenin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşana kadar bölünür. Elde edilen paylar en büyükten itibaren sıralanır ve bu pay sahiplerine göre milletvekilleri belirlenecektir.
 
%100 SINAV SORUSU: Yönetimde istikrar %10 ülke barajının düşürmekle mümkündür.
 
(!) Temsilde adalet ve yönetimde istikrarı dengeleyecek bir sistem haline böylece gelmektedir.
(!) %10 barajı yüzünde çok fazla oylar değerlendirme dışı kalmaktadır. Barajsız oylama da ise çok az bir oy alarak ülke başına gelmektedirler. Yönetimde istikrar ülke barajını düşürmekle mümkündür.
(!) Milletvekillerine “ilk olarak seçim kurulu tarafında milletvekili seçildiklerine dair derhal bir tutanak verilir.” Milletvekilliği bu mazbatanın verilmesiyle kazanılır. Milletvekili andının içilmesi ise göreve başlamanın önkoşuludur.
 
3- Ara Seçimler
(!) 1982 anayasası ara seçimlerin yapılmasının sınırlamıştır. Her seçim döneminde 1 kez ara seçim yapılır. Genel seçimlerden 30 ay geçmedikte ara seçimlere gidilemez.
(!) Ancak “boşalan üyelik sayısı meclis üye tam sayısının %5’ini bulursa, 3 ay içinde ara seçimlere gidilmesi zorunludur.” Genel seçimlere bir yıl kala ara seçimlere gidilemez.
(!) 5 yıllık toplantı dönemi için 30 aylık süre vardı bu da 2,5 yıl etmektedir. Toplantı süresi 4 yıla indirildiği için bu ara seçimlerinde yarısı olan 2 yıllık yani 24 aya indirilmesi gerekmektedir. Bu eksiklik 2010 anayasa değişikliğinde gözden kaçırıldı.
(!) “Bir ilin veya seçim çevresinin TBMM’de üyesi kalmaması halinde boşalmayı takip eden günden itibaren ilk Pazar günü seçim yapılır (AY m.78).”
Ancak anayasanın 67. maddesinde “seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.” Bu sınırlayıcı kuralı aşabilmek için anayasa geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde, Anayasanın 67. maddesinin son fıkrası TBMM’nin 22. dönem içinde yapılacak ilk ara seçimde uygulanmaz.
Bu değişikliğin amacı, o tarihte milletvekili olmayan Recep Tayyip ERDOĞAN’IN meclisin normal toplantı döneminin tamamlanmasından önce seçilmesini sağlamaktı. Bunun için Siirt milletvekilleri topluca istifade ederek ara seçim yolunu açtılar. Amaçları ERDOĞAN’IN kazaya uğramadan seçilmesini sağlamaktı. ERDOĞAN %10 barajına uğramış olsa bile zaten milletvekili seçilirdi. Bu YSK kararı ERDOĞAN için anayasa aykırıdır. Ama YSK kararları nettir ve aksine bir mercie başvurulamaz.
 
2011 FİNAL SINAV SORUSU: “Genel seçimlerde ülke genelinde, ara seçimlerde seçim yapılan çevrelerin tümünde, geçerli oyların %10’unu geçemeyen partiler milletvekili çıkaramazlar.” (DOĞRU). Tüm partilerin istedikleri adaylarla seçime katılmaları ve seçim sonunda da milletvekillerinin il bazında uygulanacak olan %10 barajını aşanlar arasında paylaştırılması gerekir. Bu yolu gidilmiş olması gerek hukuksal gerek siyasal açıdan doğru olmaktadır. Bu yöntem ERDOĞAN’IN seçilmesinde uygulanmamıştır.
 
4- Seçimlerde Yargı Denetimi
(!) Anayasasının 79. maddesinde göre “seçimler yargı organlarının genel yönetimi ve denetimi altında yapılır”
(!) Yargının bağımsız olması gerekir ama değildir.
YSK üyelerinin, asil üyelerin 4’ü Yargıtay
3’ü Danıştay tarafından kendi üyeleri arasından salt çoğunlukla seçilir.
 
C- Türkiye Büyük Millet Meclisinin Çalışma Düzeni
1- Toplantı Yılı: Olağan toplantının başladığı tarihten itibaren bir yılı ifade eder. 1995 anayasa değişikliği ile ekim başı olarak belirlenmiştir.
(!) Toplantı yılı içinde genel kurulun belli bir günde açılan toplantısına birleşim denir. Birleşimde hiç ara verilmeden yapılan toplantıya oturum denir.
 
SINAV SORUSU: 2007 halk oylamasıyla meclisin toplantı dönemi 5 yıldan 4 yıla indirilmiştir.
 
2- Başkanlık Divanı: Bir dönem içinde iki kez oluşturulabilir.
 
SINAV SORUSU: 2010 anayasa değişikliği ile “ilk seçilenlerin süresi 2 yıldır ikince devre seçilenlerin görev süresi o yasama döneminin sonuna kadar devam eder.”
 
(!) Başkanlık Divanı, milletvekilleri arasından seçilir ve bir başkan, başkan vekilleri, kâtip üyeler ve idare amirlerinden oluşur.
 
SINAV SORUSU: Başkanlık divanına, 1961 anayasasından önce iktidarda kim varsa o olurdu. 1961 anayasasında eski döneme tepki olarak başkanlık divanına siyasal parti gruplarının üye sayısı oranında divana katılmaları sağlandı.
 
(!) 2001 anayasa değişikliği ile meclis başkanı için aday gösterme 10 günden 5 güne indirildi.
 
%100 SINAV SORUSU: Meclis başkanının seçilmesinde; ilk oylamada meclis üye tam sayısının 2/3 çoğunluğu aranır. Buna ulaşılmazsa ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu ile yetinilir. Bu da sağlanmazsa üçüncü oylamada en fazla oyu alan aday seçilir.
 
(!) Başkanlık divanının tarafsızlığını sağlamak için;
— Başkanlık divanın üyeleri, partilerin çalışmalarına katılamazlar.
— Başkan oy kullanamaz.
— Başkan vekilleri de yönettikleri oturumda oy kullanamazlar.
 
3- Siyasal Parti Grupları
(!) Anayasada açıkça belirlenen konularda, gruplarda görüşme yapılamaz ve grup kararı alınamaz.
 
%100 SINAV SORUSU: Grup kararı alınmayacak konular;
1- Siyasal parti grupları meclis başkanlığı için aday gösteremezler.
2- Meclis soruşturması ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.
3- Yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve grup kararı alınamaz.
SINAV SORUSU: Bir partinin mecliste grup kurabilmesi için en az 20 milletvekiline sahip olması gerekmektedir. Bu sayı 1961 anayasasında 10 milletvekili olarak belirlenmiştir.
 
(!) Siyasal parti grupları meclisin bütün çalışmalarına üye sayıları oranında katılırlar.
 
4- Komisyonlar
(!) Yasama meclisi çalışmaları genel kuruldan önce komisyonlarda görüşülüp olgunlaştırılır.
(!) TBMM’de halen 16 sürekli komisyon görev yapmaktadır.
(!) Komisyonların görevi, yasa tasarılarını ve yasa önerilerini inceleyip rapor sunmaktır. Siyasal parti grupları meclis komisyonlarına da üye sayıları oranında katılırlar.
(!) Komisyonlar, uzmanların toplanması gereken yerdir.
 
5- Genel Kurul Görüşmeleri
(!) Genel Kurul görüşmeleri kamuya açık yapılır ve meclis tutanak dergisinde yayımlanır. Ancak meclis kapalı oturum kararı da alabilir.
(!)1982 anayasası meclis kararı ile açık görüşmelere de yayım yasağı koyma imkânı getirmiştir.
 
6- Toplantı ve Karar Yeter Sayıları
 
%100 SINAV SORUSU: 2007 anayasa değişikliği ile anayasanın 96. maddesi, TBMM’nin yapacağı seçimler dâhil bütün işlerinde üye tam sayısının 1/3’i toplanır. TBMM anayasada başkaca hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir, ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tam sayısının ¼’ünün 1 fazlasından az olamaz.
 
(!) Toplantı ve karar yetersayıları olan 96. maddenin 2007 anayasa değişikliğinden önce “başkaca bir hüküm yoksa” ifadesi tartışmalara mahal veriyordu. Çünkü cumhurbaşkanının 11. maddeye göre anayasanın bağlayıcı olabilmesi için 367 oyun sağlanması gerekiyordu.
 
%100 SINAV SORUSU: Anayasanın 96. maddesinin 2007 anayasa değişikliğinden önceki ve sonraki arasındaki fark;
“anayasada başkaca bir hüküm yoksa” kaydı, değişiklikten sonra yalnızca karar yeter sayılarını kapsar biçimde dönüştürüldü. Toplantı yeter sayısı, seçimler dahil bütün işlerde 1/3 olarak düzenlenmiştir.
Buna karşılık “meclis üye tamsayısının ¼’ünden 1 fazlası” olarak belirlenmiş bulunan asgari karar yeter sayısında bir değişiklik yapılmamıştır. Buna göre TBMM’nin bir karar alabilmesi için gerekli olan en az sayı 139 olmaktadır.
(!) Kısacası, meclis üye tamsayısının 1/3’i olan 184 üye ile toplanabilir ama bunun salt çoğunluğu olan 93 üyenin oyuyla karar alınamaz. En az ¼’inden 1 fazlası olan 139 üyenin olumlu oyu gerekmektedir.
 
 7- Toplantıya Ara Verme, Tatil ve Olağanüstü Toplantı
(!) Meclis bir toplantı yılı içinde en çok 3 ay tatil yapabilir. 15 günü aşmayan ara vermeler tatil sayılmıyor.
Meclis tatildeyken veya ara vermişken meclisin toplantıya çağrılması,
— Meclis başkanı, doğrudan doğruya veya üyelerden 1/5’inin yazılı istemi üzerine
— Bakanlar Kurulu’nun istemi üzerine de cumhurbaşkanı tarafından toplantıya çağrılabilir.
(!)  İki halde meclisin toplantıya çağrılması zorunludur,
— Yeni bir hükümetin göreve başlaması gensoru istemi için meclisin açık olması gerekir.
— Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu’nun olağanüstü yönetim usullerinden birine karar vermesi (karar verme yetkisi meclisin ama hükümetin onu onaylaması gerekir).
 
D- TBMM’nin Görev ve Yetkileri
Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri anayasada sayılmamasına karşın TBMM’nin görev ve yetkileri anayasanın 87. maddesinde sayılmıştır. Anayasanın diğer maddelerinde yer alan görevlere de gönderme yapılarak sınırlayıcı bir biçimde formüle edilmiştir. TBMM’nin görev ve yetkilerine kanunla genişletmek mümkün değildir.
 
SINAV SORUSU: 1921, 1924 ve 1961 anayasası bu görevleri sayarken öyle bir ifade kullanmıştır ki sınırlayıcı sayım olmadığı anlaşılmaktadır. Ama 1982 anayasası adeta sayılanların tüketici bir yetki olduğunu sayılanların dışında kullanılamayacağı gibi yorumlamıştır. 1982 anayasasında sınırlayıcı bir ifadeye yer verilmiştir.
 
%100 SINAV SORUSU: 1982 anayasası TBMM’nin af yetkisine de sınırlama getirmiştir. Anayasanın 14. maddesine aykırı eylemleri affetmek mümkün değildi. Bu 2001 anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır.
Genel af ve özel af ilanı için TBMM üye tam sayısının 3/5 çoğunluğuyla karar alma şatı getirilmiştir.
 
TBMM’nin Yetkileri
1- Yasamaya İlişkin Yetkileri
(!) Herhangi bir alanı anayasanın koyduğu sınırlarca “ilk-el” düzenleme yetkisi yasama organınındır.
(!) Bu yetki genel ve asli (her konuda yasama organı tarafından düzenleme) niteliktedir.
(!) Yürütme organında düzenleyici işlemler yapılabilir ama yürütme organının bu yetkisi asli nitelikte değil, türev bir yetkidir. Yürütme organının bu yetkisi kanundan kaynaklanır ve kanuna bağlı olarak kullanır.
(!) Anayasa değişikleri de kanunla yapılır. Ancak bu kanun yapılış süreci toplantı, görüşme usulü, karar ve teklif yeter sayıları bakımından normal kanunlardan daha güç koşullarla yapılır.
(!) Kanun gücüne sahip uluslararası antlaşmaların “onaylanması da TBMM’nin onaylamayı kanunla uygun bulmasına bağlıdır.
(!) KHK çıkarabilme yetkisi ancak TBMM tarafından verilebilir. Bakanlar Kurulu TBMM tarafından çıkarılacak bir yetki kanununa dayanmadan KHK kararname çıkaramaz. Bunun tek istisnası OHKHK’lerinin çıkarılması için TBMM’den yetki kanunu çıkarılmasına gerek yoktur.
(!) OHKHK eğer kanunlarda değişiklik, olağanüstü halin bölgesini ve süresi aşarsa anayasa mahkemesi OHKHK iptal cihetine gidebilir.
(!) TBMM’nin kanun dışındaki bütün işlemleri “meclis kararı” adı altında tesis edilir.
Meclis kararları, TBMM’nin özerk yetkisine dayanarak kendisinin oluşturduğu ve meclis başkanı aracılıyla Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe giren işlemlerdir.
 
%100 SINAV SORUSU: Meclis Kararları Anayasa Mahkemesinin Denetiminde değildir. Fakat bunun istisnası, meclis içtüzüğü veya içtüzük gibi hüküm doğuran işlemler yargı denetimine tabidir.
Meclis kararları, yasama dokunulmazlığı, kaldırılır veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde anayasa mahkemesinde denetlenir.
 
2- Bakanlar Kurulunun Denetimine İlişkin Meclis Yetkileri
a- Soru, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Soru, Bakanlar Kurulu adına sözlü ya da yazılı olarak cevaplandırılmak üzere başbakan veya bakanlardan bilgi istemekten ibarettir.
Sözlü cevap, başbakan ya da bakan tarafından meclis kürsüsünde verilir.
Yazılı cevap, Tutanak Dergisi’nde yayımlanır.
Genel Görüşme, Toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, TBMM genel kurulunda görüşülmesidir.
— Genel görüşme meclis kararına bağlıdır.
— Genel görüşme hükümet, siyasal parti grupları ve en az 20 milletvekili önerge verebilir.
 Meclis Araştırması: Belli bir konuda bilgi istemekten ibarettir.
— Meclis araştırması 1961 anayasasında beri vardır.
— Meclis araştırması için, hükümeti siyasal parti grupları ve en az 20 milletvekili tarafından istenebilir.
— Meclisin böyle bir önergeyi kabul etmesi halinde, bu amaca uygun olarak milletvekillerinden oluşan komisyon araştırma yapar ve bu rapor genel kurulda görüşülür.
(!) 1961 anayasasının kendisinden önceki dönemde kurulan yargı yetkisine benzer yetkilerin verildiği Tahkikat Kurulu’na karşı tepki olarak dar tutulmuştur.
b- Gensoru: Meclis güveninin yitirilip yitirilmediğine ilişkin bir araçtır.
(!) Gensoru, siyasal sorumluluğu harekete geçiren bir denetim yoludur.
(!) Gensoru, yöneltildiği bakana karşı bireysel siyasal sorumluluğu, başbakana veya bakanlar kuruluna karşı toplu siyasal sorumluluğu harekete geçirir.
(!) Gensoru önerisi, bir siyasal parti grubu adına veya 20 milletvekilinin imzası ile verilir.
(!) Gensoru önerisi, verilişinden sonraki 3 gün içinde bastırılarak üyelere dağıtılır, dağıtılmasından itibaren 10 gün içinde gündeme alınıp alınmayacağı görüşülür. Bu görüşmede ancak önerge sahiplerinden biri, siyasal parti grupları adına birer milletvekili, bakanlar kurulu adına başbakan veya bir bakan konuşabilir.
 
%100 SINAV SORUSU: Bakanlar Kurulunun veya bir Bakanın düşürülebilmesi tam sayının salt çoğunluğu ile olur, oylamada yalnızca güvensizlik oyları sayılır (AY m. 99/5). Yani bakanlar kurulu veya bir bakanın düşürülebilmesi için 276 en az (üye tamsayısının salt çoğunluğunu, üye tam sayısının yarısından 1 fazlası) milletvekiline güvensizlik oyu verilmesi gerekmektedir. Güvensizlik oyunun 276’nın altında kalması, bakanlar kurulunun güvenoyu almadığı anlamına gelir. Özetle, 276’yı bulmadan hükümeti deviremezsiniz, 276’nın altında oy çıkması sonucunda hükümet güvenoyu aldı demektir.
 
(!) Rasyonelleştirilmiş parlamentarizm sisteminde hükümetin kurulması kolay, yıkılması zordur. Rasyonelleştirilmiş parlamentarizmin, yapıcı güvensizlik oyu, yeni bir hükümeti kurmadan yenisini yıkamıyorsun.
Fazıl SAĞLAM TBB önerisi, Gensoru önerisinde hatırı sayılan bir miktar, yani iktidar partisinin ezici oyu üstünlüğünü önlemek için en azından gündeme alınsın ve teklif yeter sayısı 20 milletvekili olan sayı, hatırı sayılır bir miktara 100-150’ye çıkarılsın.
 
c- Meclis Soruşturması
(!) Cezai sorumluluğu harekete geçirir. Başbakan ve bakanlara karşı açılabilir.
 
%100 SINAV SORUSU: Meclis soruşturması sadece başbakan ve bakanlar kurulu için istenebilir. Milletvekilleri için meclis soruşturması açılamaz. Milletvekillerinin iki zırhı vardır. Bunlar yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığıdır. Bu yüzden milletvekillerine karşı meclis soruşturması işletilemez. Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu ise farklı bir yönteme bağlıdır. Meclis üye tamsayısının 1/10 olan 55 milletvekili meclis soruşturmasını harekete geçirebilir.
 
(!) Meclis soruşturması açılması halinde 15 üyeden oluşan bir komisyon kurulur. Siyasi partilerin, güçleri oranında komisyona verecekleri üye sayısının 3 katı olarak aday gösterilir. Daha sonra her parti için kura yapılarak (ilk defa komisyon oluşumunda kura) üyeler belirlenir. Komisyon raporu iki ay içinde meclise sunulur. Bu süre bir kereye mahsus olarak uzatılabilir. Anılan süre içinde raporun TBMM başkanlığına verilmesi zorunludur.
 
%100 SINAV SORUSU: Meclis soruşturmasında da, “TBMM kararı ile yüce divana verilen bir bakan, bakanlıktan düşer. Yüce divana verilen başbakan ise, hükümet istifa etmiş sayılır. Kişi aklansa bile otomatikman göreve gelemez.
 
SINAV SORUSU: Meclisteki siyasal parti gruplarında meclis soruşturması ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.
 
SINAV SORUSU: Gensoru önerisi, başbakan, bakanlar ve de milletvekillerine açılır. Meclis soruşturması ise, sadece başbakan ve bakanlara karşı açılır. Milletvekillerine açılmaz. Çünkü milletvekillerinin iki tane koruyucu zırhı vardır. Bunlar yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığıdır. Yasama dokunulmazlığı kaldırılsa bile yasama sorumsuzluğundan dolayı meclis soruşturması açılamaz.
 
E- Milletvekilliği İle İlgili Güvenceler
Onların hiçbir baskı altında kalmaksızın kendi özgür iradeleri ile meclis çalışmalarına katılmasını sağlamak amaç edinilmiştir.
1- Yasama Sorumsuzluğu
Anayasanın 83. maddesinde, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden… Bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.
 (!) Yasama sorumsuzluğu meclis süresinden bağımsız (Milletvekili sıfatının sona ermesine bağlı olmaksızın) devam eder. Bu bakımdan mutlak bir güvence sağlar.
(!) Milletvekilliği sona ersede, dokunulmazlık kaldırılsa dahi “Yasama Sorumsuzluğu” devam edecektir.
2- Yasama Dokunulmazlığı
(!) Milletvekili sıfatına bağlı bir koruma sağlar. Nispi niteliktedir. Milletvekilliği sona erdiğinde ya da milletvekilliği düştüğünde bu güvence kalkar.
(!) Yasama dokunulmazlığı, Milletvekilinin TBMM’nin izni olmaksızın gözaltına alınmasını, tutuklanmasını, sorguya çekilememesini ve yargılanamamasını sağlar.
İSTİSNALARI MEVCUTTUR BUNLAR;
1- “Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri” Bu korumanını dışındadır bu istisna 1961 Anayasası’nda da mevcuttur.
2- “Seçimlerden önce soruşturmasına başlanmış olmak kaydıyla Anayasa’nın 14. maddesi kapsamındaki durumlar” güvence kapsamı dışında tutulmuştur (2011 seçimleriyle milletvekili olan ama tutuklulukları nedeni ile yemin edemeyen TBMM’deki görevine başlayamayan milletvekillerinin durumu bundan ibarettir).
(!) Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri şunlardır;
—İşlenmekte olan suç
—Henüz işlenmemiş olan fiil ile fillin işlenmesinden hemen sonra, kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suç
—Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kişinin işlediği suç
(!) Kamuoyunda siyasal kirliliği örtme adıyla anılan yasama dokunulmazlığının kaldırılmadı, milletvekili güvencesini kötüye kullanılmasını engellemek ve halkın güvenini sağlamak amacıyla TBB önerisi,
“Tutulamazlar, tutuklanamazlar ve hapsedilemezler” şeklindeki güvenceyi aynen koruyup “sorguya çekilemezler ve yargılanamazlar” şeklindeki güvenceleri kaldırmak yeterli bir çözüm yoludur.
3- Milletvekilliğinin Düşmesi
a- İstifa (oylamaya katılanların salt çoğunluğu ile milletvekilliği düşmektedir)
b- 82. maddede öngörülen üyelikle bağdaşmayan görev veya hizmet sürdürmekte ısrar etme
c- Kesin hüküm giyme ve kısıtlılık kararı (Meclis kararına gerek yoktur, kesinleşmiş yargı kararı bağlayıcıdır).
d- 1 ay içinde beş birleşime izinsiz ve özürsüz katılmama (üye tam sayısının salt çoğunluğu ile milletvekilliği düşer):
 
d- Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Ve Milletvekilliğinin Düşürülmesi Kararlarına Karşı Yargı Denetimi
7 gün içinde ilgili milletvekili ya da bir diğer milletvekili, kararı iptal için(meclis kararlarına karşı yargı yolu kapalıdır kuralının istisnalarından biridir, diğer istisna ise meclis içtüzükleri ve içtüzük gibi hüküm ve sonuç doğuracak kararlarda yargı denetimine tabi tutulmuştur. Bu da meclis içtüzüklerinin siyasal yaşamdaki öneminden dolayı başvurulan bir koruma gerekçesidir.) Anayasa Mahkemesi’ne başvurup karara 15 gün içinde cevap gelmesi beklenir.
(!) Milletvekili dokunulmazlığı veya milletvekilliğinin düşürülmesi meclis kararı ile olur.
Meclis kararları Anayasa Mahkemesinin denetimi altında değildir, sadece meclis içtüzükleri Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabidir.
** Ama bunun istisnası, Meclis kararıyla Milletvekili dokunulmazlığı ya da Milletvekilinin düşürülmesi kararı için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabilir.
 
1982 ANAYASASI’NA GÖRE YÜRÜTME ORGANI
1982 Anayasası’nda yürütme “yetki ve görevi” Cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından Anayasa’ya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.
(!) 1982 Anayasası’nda yürütme 1961 Anayasası’nda olduğu gibi yalnızca görev olarak düzenlenmemiş, aynı zamanda bir yetki olarak benimsenmiştir. 1961 Anayasası’nda meclis üstünlüğü anlayışı hale egemen olduğu için yürütme organı görevini aşamıyordu. Ama 1982 Anayasası’nda bu kriz aşılmıştır. 1982 Anayasası, 1961 Anayasası’ndaki gibi yalnızca kanunlar çerçevesinde değil, “Anayasa ve kanunlara uygun olarak” görev ve yetkisini kullanacaktır.
(!) Artık yürütme, yasanının ötesinde doğrudan doğruya Anayasa’dan gelen kendi niteliğinden doğan yetkiler kullanabilecektir.
 
SINAV SORUSU (hoca söyledi): Cumhurbaşkanının yetkileri 1982 Anayasası’nda parlamenter sistemi zorlayacak şekilde arttırılmıştır. Cumhurbaşkanının yetkileri “yasayla genişletme” imkânı sağlanmıştır.
 
A. Cumhurbaşkanının Yetkisinde Genişleme
Yetkileri yasayla genişletmek imkânı vardır.
(!) Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemleri yargı denetimine tabi tutulamaz. Ama cumhurbaşkanının hangi yetkiler re’sen kullanacağı açıkça belirtilmemiştir. Bundan dolayı Cumhurbaşkanının tek imzalı işlemlerinin yasayla genişletilmesi mümkündür.
 
Çift İmza Kuralı: Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler dışındaki bütün kararları, 1961 Anayasası’nda olduğu gibi bütün kararları Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili bakan tarafından imzalanır ama bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumlu olur.
Yasaları Geri Gönderme Yetkisi (1961 Anayasasında da vardır): Eskiden yasaların tümü için geri gönderme olurken, 2001 Anayasa değişikliği ile yasaları kısmen geri gönderme imkânı sağlandı. Cumhurbaşkanının uygun bulmadığı kısımlar doğrultusunda TBMM’de sadece uygun bulunmayan kısımlar üzerinde görüşme imkânı elde etmiştir.
B. Cumhurbaşkanlığının Seçimindeki Tıkanıklıkların Aşılması ve Ortaya Çıkan Yeni Sorunlar
 
%100 SINAV SORUSU: 2007 Anayasa değişiklikleriyle Cumhurbaşkanı artık meclis oylarıyla değil, halk oylamasıyla seçiliyor.
2007 Anayasa değişikliği;
2007 Anayasa değişikliği Cumhurbaşkanı seçimini 5 yıla indirmiş ve bir kimsenin en fazla iki kez Cumhurbaşkanı seçilebilmesi kuralını koymuştur.
Anayasa’nın 102. madde gereğince, 2007 Anayasa değişikliği halk oylaması ile seçilmesinde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylama da bu çoğunluk sağlanmazsa bu oylamayı izleyen ikinci Pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamada ikinci oylamada en çok oyu almış iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.
(!) Eski Kurala Göre Seçilen GÜL’ün Durumu
2007 Anayasa değişikliği ile görev süresi 7 yıldan 5 yıla indirilmiştir. Abdullah GÜL’ün görev süresini yasayla 5 yıldan 7 yıla çıkarılması gündeme gelmiştir.
Kural olarak; yasalar, Anayasa’ya aykırı olamaz. Hiç kimse kaynağını Anayasa’dan almayan bir yetki kullanamaz.
Buna göre, cumhurbaşkanlığı görev süresinin GÜL’ün seçildiği tarihten 3 ay önce Resmi Gazete’de yayımlanması, 7 yıldan 5 yıla indirildiğini belirten normun GÜL’ünde haberdar olduğundan dolayı bu bir sürpriz yasa yasağı kapsamına da girmemektedir. Ayrıca cumhurbaşkanı makamı için kazanılmış haklardan söz edilemez. Cumhurbaşkanlığı görevi için bir haktan söz edilemez. Bundan dolayı cumhurbaşkanlığı görev süresinin 7 yıldan 5 yıla indirilmesi kazanılmış hak kapsamına da girmemektedir.
C- Başbakanın Hükümet içindeki Konumunun Güçlendirilmesi
1982 Anayasası, Başbakan’a Primus inter pares (eşitler arasında birinci) tanımını aşan bir statü kazandırmıştır.
1- Başbakan’ın önerisi üzerine bir bakanın görevine Cumhurbaşkanı tarafından son verilebiliyor (azlediliyor). Bu parlamenter sistem geleneklerinde yoktur, 1961 Anayasası’nda da böyle bir kural mevcut değildir.
2- Başbakan, Bakanlar kurulunun başkanı olarak bakanlıklar arasında iş birliği sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesinden birlikte sorumluluğu (toplu siyasal sorumluluğu) vardır. Her bakan, başbakana karşı sorumlu olup, ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur.
Başbakan’ın görevi: Bakanların görevlerinin Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesi gözetmek ve düzenleyici önlemler almakla yükümlüdür. Primus inter pares konumunu aşan bir yetki vardır.
D- TBMM’nin Seçimlerinin Yenilenmesi:
1982 Anayasası hükümet bunalımına geçici bir çözüm;
Anayasanın 116. maddesinde, hükümetin göreve başlarken güvenoyu alamaması veya güvenoyu ve gensoru sonunda düşürülmesi hallerinde 45 gün içinde yani bakanlar kurulu kurulup güvenoyu almazsa, cumhurbaşkanı TBMM başbakanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.
Türkiye’de rasyonelleştirilmiş parlamentarizm,
Parlamenter sistemde meclisin feshinin talebi hep hükümetten gelir, cumhurbaşkanına fesih yetkisinin verilmesi parlamenter sistemle uyumlu değildir.
 
1982 ANAYASASINA GÖRE YARGI ORGANI
Mahkemelerde görülen davalarda duruşmalar açık, verilen kararlar gerekçeli ve mahkemelerin kuruluş ve yetkileri yasayla düzenlenir.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri; 2004 Anayasa değişikliği ile DGM’ler kaldırılmıştır.
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin yerine “Özel Yetkisi Ağır Ceza Mahkemeleri” almıştır.
Adalet hizmetlerinin denetimi, 2010 Anayasa değişikliği ile “Hâkimler ve Savcıların denetimi” 2010 Anayasa değişikliğinden önce Adalet Bakanlığına bağlı müfettişlerce yapılırken 2010 Anayasa değişikliği ile HSYK ya bu müfettişler bağlanmıştır.
Askeri Yargı
1- Askeri Yargı, bugün kendi spesifik (özgül) alanında uzman yargı niteliği kazanmıştır. Diğer mahkemeler (sivil mahkemeler) bu alana yabancı kalmaya devam etmektedirler.
2- Askeri yargının iş yükü, sivil yargıya göre çok daha azdır.
(!) 2010 Anayasa değişikliği ile sıkıyönetim mahkemeleri askeri yargı dışına çıkarılmıştır.
Yüksek Yargı Organları
1- Yargıtay: Adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.
(!) Yargıtay’ın İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda verilen kararlar tüm mahkemelerin uyması gereken bağlayıcı kararlardır.
2- Danıştay: İdare mahkemelerinde verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.
(!) Kanunla gösterilen belli davalarda ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
Bakanlar kurulu kararları ile Türkiye çapında etki doğuran idari işlemlerin yargısal denetimi doğrudan Danıştay tarafından bakılır (ilk derece mahkemesi olarak görev yapar).
3- Askeri Yargıtay: Askeri mahkemelerce verilen karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.
4- Askeri Yüksek İdare Mahkemesi: Askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargısal denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. En çok eleştirilen yanı, bünyesinde yargıç sınıfından olmayan subayların yer almasıdır.
5- Uyuşmazlık Mahkemesi: Kooptasyon yöntemi (kendi yargı organı içinden seçim) vardır. Sadece mahkeme başkanı Anayasa Mahkemesinin kendi üyeleri içinden üyelerce seçilir.
6- Sayıştay: TBMM adına resmi dairelerin mali denetimini yürüten ve hesap ve işlemleri kesin hükme bağlamakla görevli olan organdır. Klasik bir yargı organı değildir.
(!) Anayasa Mahkemesi, Sayıştay’ı bir yargı organı olarak görmemekte, aleyhine hiçbir yargı organına başvurulamamasının Anayasa’dan kaynaklandığını belirterek Sayıştay’ı “kendine özgü” bir Anayasa kurumu olarak nitelendiriyor.
(!) Vergi benzeri mali yükümlülükler ve ödevler hakkında Danıştay ve Sayıştay kararları arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay’ın kararları esas alınır.
 
C- Anayasa Mahkemesi
1- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yapısı
a- Anayasa Mahkemesinin Yapısı
(!) 2010 Anayasa değişikliğinden önce 11 asil ve 4 yedek üyeden oluşan Anayasa Mahkemesi üye sayısı, 2010 Anayasa değişikliğiyle 17 üyeye çıkarılmış ve yedek üyelikler kaldırılmıştır.
(!) Eskiden tek kurul olan Anayasa Mahkemesi artık 2 bölümden ve genel kurul halinde çalışacaktır. Bölümler, başkan vekilinin başkanlığında 4 üyeyle toplanır. Genel kurul ise, en az 12 üye ile toplanır. Bölümler ve genel kurulun kararları salt çoğunlukla alınır.
(!) Siyasal parti davalarına, iptal ve itiraz davalarına Yüce Divan sıfatıyla genel kurul bakar, bireysel başvurulara bölümlerce bakılır.
(!) Anayasa değişikliğinde iptale, siyasal partilerin kapatılmasına ya da devlet yaptırımından yoksun bırakılmasına toplantıya katılan üyelerin 2/3 oy çoğunluğuyla karar verilir.
b- Üyelerin Seçimi
Yargıtay 3 asil üye,
Danıştay 2 asil üye,
Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1’er üye,
YÖK 3 üye,
Böylece cumhurbaşkanının dolaylı olarak seçeceği üyeler 10 kişi olmaktadır. Bunun dışındaki 4 üyeyi de cumhurbaşkanı doğrudan atayacaktır.
(!) Cumhurbaşkanının seçeceği asıl üye sayısı 7’den 10’a, doğrudan seçtiği üye sayısı 3’ten 4’e çıkarılmıştır. Kısacası 1982 Anayasası’nın cumhurbaşkanı odaklı üye seçme yöntemi daha da genişletilerek korunmuştur.
Sayıştay, 2 üye (cumhurbaşkanı tarafından değil, TBMM atayacak) 1 üyede TBMM tarafından baro başkanları tarafından serbest avukatlar arasından gösterilen 3 aday arasından seçilecektir.
 
SINAV SORUSU: Bu 3 adayın baro başkanlarına seçtirilmesi demokratik temsil ilkesine aykırıdır. Çünkü üyeleri 20 binin üzerinde olan İstanbul Barosu ile üye sayısı 100’ün altında kalan küçük kentlerin baro başkanlarının eş değer oy kullanması eşit oy ilkesinin açık bir ihlalidir.
 
SINAV SORUSU: Anayasa Mahkemesinin 17 üyesi olacak adaylar son aşamada basit çoğunlukla seçilecek, Anayasa Mahkemesi için üye seçiminde uzlaşma değil, iktidar partisinin oyları belli olacaktır.
 
c- Üyelerin Görev Süresi: 2010 Anayasa değişikliği ile daha önce 65 yaşının dolmasına kadar görev yapan Anayasa Mahkemesi üyeleri, 2010 Anayasa değişikliğine göre yeni düzenlemeye göre 12 yıl için seçilecektir. Bu hüküm Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra seçilecek olan üyeler için geçerli olup, görevde olan eski üyeleri kapsamamaktadır.
Geçici madde 18, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte üye olanlar yaş haddine kadar görevlerine devam ederler ve süresi dolan üyeler ikinci kez seçilemezler.
 
2- Norm Denetimi Alanının Daraltılması
a- Genel Olarak
(!) Anayasa Mahkemesinin Görevi, Kanunların, Kanun Hükmünde Kararnamelerin ve meclis içtüzüklerinin Anayasaya uygunluğunu sağlamak için soyut ve somut norm denetimi yapmaktır. Bu denetim esas ve biçim yönünden yapılır.
 
%100 SINAV SORUSU: 1982 Anayasasıyla soyut norm denetimi alanı daraltılmıştır.
 
(!) 1982 Anayasası’nda somut norm denetiminde, mahkeme Anayasa’ya aykırı bulduğu bir kuralı, Anayasa’ya aykırı anlamı ile uygulamak zorunda bırakılmıştır.
(!) 1982 Anayasası’nın öngördüğü başka bir sınır; Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra 10 yıl geçmekle aynı kanun hükmünün Anayasa’ya aykırılı iddiasıyla tekrar başvurulamaz.
 
%100 SINAV SORUSU: Somut norm denetiminde sınırlama, işin esasına girilerek verilmiş ret kararı için söz konusudur.
 
Esas Denetimi, Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülen kuralın içeriği bakımından Anayasa’ya uygun olup olmadığının incelenmesidir.
(!) 1982 Anayasası’nda soyut norm denetimi alanında asıl daraltma, biçim (şekil) denetiminin 1961 Anayasası’na göre oranla asgari bir düzeye indirilmiştir.
Biçim Denetimi, yasa içeriğinin değil, oluşum sürecinin Anayasa’ya aykırı olup olmadığının incelenmesidir.
(!) 1961 Anayasası yasaların oluşum sürecinde; esasa müessir (yasanın özüne ve içeriğine etkili olan) usul aykırılıklarını iptal nedeni olarak kabul etmiş ve buna dayanarak işin esasına girmeye gerek görmeden iptal kararı vermiştir.
(!)  1982 Anayasası yasalarının oluşum sürecinde; biçim denetimi, AY m.148, kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı, konusuyla sınırlıdır. Buna göre son oylamadan önceki aşamaların biçim eksikliği öze etkili (esasa müessir) olsa bile denetlenemez.
(!) Biçim denetimi, cumhurbaşkanı ve TBMM üyelerinin davaya açmaya yetkilidirler.
(!) Biçim denetimi, soyut norm denetimi için öngörülmüştür. Biçim denetimi, somut norm denetimini imkânsız denecek kadar bir zorlamaya itmektedir.
 
%100 SINAV SORUSU: Somut norm denetimi, biçim denetimi yolu ile yapılamaz. Biçim denetimi 10 gün içinde yapılır, 60 günlük denetim esasa ilişkindir. AY m. 148, “kanunun yayımlandığı tarihten itibaren 10 gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası olan somut norm denetimi yoluna başvurulamaz, defi yolu ileri sürülemez.
 
Somut norm denetimi herhangi bir süreye bağlı değildir. Bu yüzden biçim denetimi somut norm denetimi için söz konusu olmaz.
 
SINAV SORUSU: Soyut norm denetimi (iptal davası), biçim ve esas yönünden, somut norm denetimi ( itiraz yolu veya defi yolu) ise sadece esas yönünden düşüncesine dayalıdır.
(!) AY m. 149, şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanırlar.
c- Denetim Alanının Daraltılmasında Tepki Özelliği: Bu tür sınırlamalar 1961 Anayasa’na tepki niteliğindedir.
(!) AY m. 153 “Anayasa Mahkemesi, bir kanun veya KHK’nin tamamı ya da bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yok açacak biçimde hüküm tesis edemez. Örneğin, çevre seçim barajının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilip, barajsız D’hont sistemi uygulanmaya başlanmıştır.
(!) Her iptal kararı yeni bir hukuki durum yaratır. Bir yasada yer alan istisna kuralı, eşitlik ilkesine aykırılık nedeniyle iptal edilirse, bunun sonucu ilgili kişinin ana kuraldan yararlanmasıdır.
(!) 153. madde, “eşitlik ilkesi gibi temel ilkelere aykırılık” haliyle geçersizdir.
 
%100 SINAV SORUSU: AY m. 153/II, Anayasa Mahkemesi’nin yetki açısından kendisini sınırlaması, Anayasa Mahkemesinin kendi yetkisini belirlemesine yönelik bir ilkedir.
 
3- Anayasa Mahkemesinin Yeni Görevi: Anayasa Şikâyeti (bireysel Başvuru)
(!) 2010 Anayasa değişikli ile üçüncü bir asli görev olan Anayasa Şikâyetini karara bağlama görevleri Anayasa Mahkemesine verilmiştir.
 
%100 SINAV SORUSU: Anayasa m. 148/III, “Herkes, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden “Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi kapsamındaki” herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
 
a- Anayasa Şikayeti Kapsamı
aa- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Kapsamındaki Anayasal Hak ve Özgürlükler
(!) Anayasa’mızda yer alan “devletin olumlu edimiyle gerçekleşecek sosyal ve ekonomik hak ve özgürlükler, Anayasa şikayeti kapmasında değildir. Çünkü bu tür sosyal hak ve ödevler genellikle doğrudan talep edilebilir nitelikte asgari koruma alanları olarak düzenlenmiştir.
İstisnası, İlköğretimin zorunlu ve devlet okullarının parasız olmasıdır. Buna karşılık Anayasamızın sosyal hak ve özgürlükler bölümündeki “sendika, grev ve toplu sözleşme gibi hakların kullanımı ilke olarak devletin olumlu bir edimine bağlı olmayıp, klasik haklardan farksızdır. Bunların ya Anayasa şikâyetine bağlı olarak tek tek sayılması ya da AİHS’ deki haklarla paralellik kurulması gerekiyordu. İkinci yol olan AİHS’ deki haklarla paralellik kurarak genel bir formülle açıklamak tercih edilmiştir. Bu formülle kastedilen, “AİHS’ deki hakların ihlali değil, Türk Anayasası’nda bunlara karşılık gelen hak ve özgürlüklerin ihlalidir.
FAZIL SAĞLAM’IN önerisi; devletin olumlu edimiyle gerçekleşen sosyal ve ekonomik hak ve ödevletin Anayasa Şikâyeti konusu olamamasıdır. Olabilmesi için asgari düzeyde olması lazım. Bu yüzden, Türk Anayasası’nda devletin olumlu edimiyle gerçekleşen haklarla, diğerlerini ayırmak zor olduğu için AİHS’ de karşılığı varsa, Anayasa şikâyetine başvurma imkânı vardır. Türk Anayasası’nda olup da AİHS’ de yar almayan temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasında problem çıkmaktadır.
2- “… ve buna ek olarak Türkiye’nin taraf olduğu protokoller” abes bir daraltma niteliği taşımaktadır. Çünkü burada önemli olan, Türkiye’nin protokole taraf olması değildir. Burada uygulanacak olan protokoller değil, bu protokollerde öngörülen ve AİHS’nin ilke metnini tamamlayan hak ve özgürlüklerin varsa Anayasa’daki karşılıklarıdır.
(!) “Türkiye’nin taraf olduğu” ibaresi daraltılmalıdır. Böyle bir daraltma, kuşkusuz Anayasa’daki formülün amaç ve kapsamına açıkça aykırıdır.  
 

 
 
 

TÜRK ANAYASA HUKUKU ÇIKMIŞ SORULARI

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FİNAL SORULARI 2011

 

1- Türk Anayasası’ndaki Temel Hak ve Özgürlüklerden herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlali halinde Anayasa Şikâyeti yoluna başvurulabilir.

Yanlıştır. Anayasa’da yer alan tüm temel hak ve özgürlükler Anayasa Şikâyeti kapsamına alınmamıştır. Anayasa şikâyeti yolu AİHS’ deki hak ve özgürlüklere karşılık olarak Anayasa’da yer alan hak ve özgürlüklerin ihlali ile sınırlı tutulmuştur.

 

2- Sansür yasağı, basın özgürlüğünün özünü oluşturan unsurlardan biridir.

Doğrudur.

 

3- İki turlu seçim Anayasa’ya aykırıdır.

Yanlıştır. İki turlu seçim tek dereceli oy ilkesine aykırı olmayan bir seçim yöntemidir. Bu yönteme göre aynı seçmenler önce tüm adaylara göre oy kullanırken, ikinci turda sayıları azaltılmış adaylar arasında tercih belirtmektedir. Bu yönetimin Anayasa’ya aykırı bir yönü yoktur. Anayasa’ya aykırı olan “iki dereceli” seçimdir.

 

4- Anayasa değişiklerinin Anayasa’ya uygun olup olmadığı şekil ve esas yönünden denetlenemez.

Yanlıştır. Anayasa değişiklerinin biçim yönünden denetlenmesi her zaman mümkündür. Anayasa’nın 1. 2. 3. ve 4. maddeleri kapsamında olan kurallar ise değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. Bu madde de yer alan teklif edilemezlik kuralı Anayasa’nın 148. maddesinde öngörülen “teklif yeter sayısı” karşısında özel hüküm niteliği taşır. Böylece biçim denetiminde açıktır. Ancak yapılan Anayasa değişikliğinin değişmezlik kapsamına girip girmediği içeriğin denetlenmesiyle saptanabilir. Ayrıca bir görüşe göre Anayasa değişiklerinin denetimine ilişkin biçim sınırlamayası Türev Kurucu İktidar’ın yapabileceği Anayasa değişikleri için geçerlidir. Anayasa’nın 4. maddesi kapsamındaki değişiklikler üzerinde geçerli olmaz.

 

5- Nüfusu yetmeyen illere öncelikle ikinci Milletvekili verilmesi eşit oy ilkesine aykırıdır.

Doğrudur. Eşit oy ilkesine ve temsilde adalet ilkesine aykırılık teşkil eder.

 

6- Cumhurbaşkanı’nın tek başına yapacağı işlemler Anayasa’da tek tek sayılmıştır.

Yanlıştır. Anayasa’da Cumhurbaşkanı’nın çift imza kuralına tabi olmaksızın tek başına yapacağı işlemlerde söz etmiş ancak bunların hangileri olduğundan bahsetmemiş yani belirtmemiştir. Bunlar yorum konusudur, ayrıca bu tür işlemlere yasa ile genişletilmesi imkânı da açık bırakılmıştır. Bu belirsizlik sakıncalıdır.

 

7- Cumhurbaşkanı’nın tek başına yapacağı işlemler yargı denetimine kapalıdır.

Doğrudur.

 

8- Yüksek Askeri Şura’nın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle ilişik kesme işlemlerine karşı yargı yolu kapalı iken 2010 Anayasa değişikliği ile bu alanlara karşı yargı yolu açılmıştır.

Yanlıştır. 2010 Anayasa değişikliği ile yalnızca kadrosuzluk nedeni ile emekliye ayırma işlemi ile terfi işlemleri dışında kalan ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açılmıştır. Bu iki istisnanın dışında YAŞ kararlarına karşı yargı yolu açıktır.

 

9- Yasama sorumsuzluğu, milletvekili dokunulmazlığını tamamlayıcı bir güvence olup milletvekillerinin yasama çalışmaları dışındaki suç teşkil eden fiilleri ile ilgilidir.

Yanlıştır. Yasama sorumsuzluğu aksine milletvekilinin meclis içindeki çalışmalarından oy ve sözlerinden mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden sorumlu tutulamayacağı anlamına gelir. Meclis çalışmaları dışındaki suç teşkil eden fiilleri ise milletvekili dokunulmazlığının koruması altındadır.

10- İtiraz davalarında (somut norm denetimi) yasaların biçim yönünden denetimi söz konusu olamaz.

Doğrudur.

 

11- Başbakan’a açılan gensoru bireysel sorumluluğu harekete geçirir.

Yanlıştır. Başbakan hükümetin birliğini temsil eder. Bu nedenle Başbakan’a karşı açılan gensoru bireysel değil, toplu siyasal sorumluluğu harekete geçirir.

 

12- Meclis, üye tamsayısının 1/3’ü olan 184 üye ile toplanabilir. Ama bu sayısının salt çoğunlu ile karar veremez.

Doğrudur. Karar basit çoğunluğu 139 olumlu oydur.

 

13- 2001 Anayasa değişikliğinin düzenleme alanında, “devlet görevlerinin amaçlarına uygun öncelikleri gözetme yükümlülüğü” yerine “ekonomik istikrarın korunmasını gözetme yükümlülüğünü” getirmiştir.

Yanlıştır. 2001 Anayasa değişikliği tam aksine “ekonomik istikrarın korunmasını gözetme yükümlülüğünü” değiştirerek yerine “devlet görevlerinin amaçlarına uygun öncelikleri gözetme yükümlülüğünü” getirmiştir. Böylece sosyal ödevlerde devlet, öncelikleri gözetmeyen harcamalar ve mali kaynakların yetersizliğini bahane edemeyecektir.

 

14- Ara seçimler yapılırken seçim barajı ülke çapında değil, yalnızca ara seçim yapılan yerlerde kullanılan geçerli oyların %10’u olarak hesaplanır.

Doğrudur.

 

15- Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararname’lerinin yasalarda değişiklik yapan hükümleri denetlenemez.

Yanlıştır. Anayasa Mahkemesi Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararname’lerinin Anayasa’ya uygunluğunu denetleyemez. Ancak bir kararnamenin bu nitelikte olup olmadığını denetleyebilir. Anayasa Mahkemesi kanunlarda değişiklik yapan hükümleri olağanüstü yönetimin yetki sınırını aştığı gerekçesiyle OHKHK düzenleme yetkisi içinde değerlendirilmemektedir.

 

16- Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1998 yılında verdiği bir kararda Yüksek Askeri Şura’nın tesis ettiği bir işlemi yok hükminde saymıştır.

Doğrudur.

 

17- Partisinin kapatılmasına neden olan milletvekilinin bu sıfatının düşmesine ilişkin maddeyi kaldırmak, parti kapatma rejiminin iç mantığı ile bağdaşan bir çözüm değildir.

Doğrudur.

 

18- Terörist ve darbecileri yola getirmek ya da hukuksal gerçeğe ulaşmak amacıylada olsa hiç kimseye eziyet ve işkence yapılamaz.

Doğrudur.

 

III. KLASİK SORU

Sıkıyönetim kanununun 12 Eylül Askeri Yönetiminde eklenen ve hala da yürürlükte olan ek geçici madde 15/III’ e göre “Bu kanunla sıkıyönetim komutanlarına tanınan yetkilerin kullanılmasına ilişkin idari işlemler hakkında iptal davası açılmaz.”. Bu kuralı “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” diyen Anayasa’nın 125. maddesi açısından değerlendiriniz.

Anılan yasa kuralı Anayasa’nın 125. maddesine açıkça aykırıdır. Bu aykırılık ilke olarak somut norm denetimi yolu ile denetlenebilir. Ancak anılan kural Askeri Yönetim sırasında uygulandığı için Anayasa’nın geçici 15/III. maddesi kapsamındaydı. Bu nedenle Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülemiyordu. Anayasa’nın geçici 15/III. maddesi 2001 Anayasa değişikliği ile kaldırıldıktan sonra Anayasa’ya uygunluğunu denetleme imkânı açıldı. Ancak bunun için yeni bir sıkıyönetim sırasında anılan kuralın bir davada uygulanması gerekir.

Fazıl SAĞLAM’IN görüşü; soyut norm denetimi yolu ile denetlenmesi için ise 3 aylık ya da 6 aylık süreler kanun koyucu tarafından verilmeli ve somut norm denetimiyle kaybedilecek zaman önlenmelidir.

 

IV. KLASİK SORU

Dört milletvekili çıkaracak olan bir ilde A partisi 54.000, bağımsız aday C 23.600, bağımsız aday D 23.500 oy almıştır. 55.000 oy alan B partisi ülke seçim barajı altında kalmıştır. Milletvekillerinin dağılımını ülke barajlı D’hont sistemine göre belirleyiniz.

                                ___1___    ___2___    ___3___   ___4___

               B partisi: 55.000  (ülke seçim barajı altında kaldığı için yok sayılır.)

               A partisi: 54.000       27.000       18.000        13.500

Bağımsız Aday C: 23.600       11.800        7.866          5.900

Bağımsız Aday D: 23.500       11.750        7.833          5.807

 

                              A Partisi, 2 milletvekili

                              C Bağımsız Aday, 1 milletvekili

                              D Bağımsız Aday, 1 milletvekili

 

Kavram Sorular

1-      Maddi Anlamda Anaya                                       5- Yapıcı Güvensizlik Oyu

2-      Toplu Siyasal Sorumluluk                                   6- Pratik Uyuşum İlkesi

3-      Kooptasyon                                                           7- Basit Yasa Kaydı

4-      Çoğunlukçu-Çoğulcu Demokrasi                       8- Çift İmza Kuralı

 

 

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ VİZE VE FİNAL SORULARI 2010

 

1- Cumhurbaşkanının 1982 Anayasası’na göre Başbakan’ın önerisi olmaksızın, TBMM seçimlerini yenileyebilmesi, parlamenter sistemin gelenekleriyle uyumludur.

Yanlıştır. Çünkü parlamenter geleneklere göre meclisin feshi, genellikle yürütme organının sorumlu kanadını temsil eden Başbakan’ın önerisiyle devlet başkanı tarafından yerine getirilir. Yürütmenin sorumsuz kanadı olan devlet başkanının doğrudan bu yetkiyi kullanması parlamenter geleneklerle uyumlu değildir.

 

2- Yürürlükteki Anayasa’ya göre TBMM’nin görev süresi 5 yıldır.

Yanlıştır. Çünkü 2007 halk oylamasında kabul edilerek yürürlüğe giren Anayasa değişikliği TBMM’nin görev süresini 4 yıla indirmiştir.

 

3- Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler Anayasa tek tek sayılmıştır.

Yanlıştır. Bu tür işlemlerin hangileri olduğu Anayasa’da belirtilmediği gibi bunları kanun ile genişletilmesi mümkündür.

 

4- Cumhurbaşkanı’nın tek başına yapacağı işlemler yargı denetimine tabidir.

Yanlıştır. 1982 Anayasası, bu tür işlemleri yargı denetimi dışında bırakmıştır (AY m. 125).

 

5- Yürürlükteki Anayasa’ya göre, Cumhurbaşkanı, yasaları geri gönderme yetkisini ancak yasanın tümü için kullanabilir.

Yanlıştır. 2001’de yapılan Anayasa değişikliğine göre Cumhurbaşkanı yasaları geri gönderme yetkisini yasanın belirli kuralları ile sınırlı olarak kullanabilecek, buna paralel olarak getirilen değişikliğe göre de Meclis, sadece uygun bulunmayan kuralları görüşmekle yetinebilecektir.

 

6- Meclis Soruşturması için parti grupları veya en az 20 milletvekilinin önerge vermesi gerekir.

Yanlıştır. Buradaki oranlar Meclis Araştırması, Genel Görüşme ve Gensoru için öngörülmüştür. Meclis Soruşturması için, TBMM üye tamsayısının en az onda biri (1/10) üyesinin bu yönde önerge vermesi gerekir.

 

7- Meclis Soruşturması, Başbakan, Bakanlar Kurulu veya milletvekilleri için istenebilir.

Yanlıştır. Bu denetim yolu, Bakanlar Kurulu üyelerinin görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçların araştırılmasını sağladığı için, yalnızca Başbakan veya Bakanlar Kurulu üyeleri için istenebilir. Milletvekilinin benzer suçları için yasama dokunulmazlığının (milletvekili dokunulmazlığı) kaldırılması ile yetinilebilir.

 

8- Temel Hak ve Özgürlüklerde nedensellik ilkesi, bir hak ve özgürlüğün ancak yasalarda öngörülen nedenlerle sınırlanabilmesi anlamına gelir.

Yanlıştır. Sınırlama yasada değil, ancak Anayasa’da öngörülen nedenlerle yapılabilir. Tabi bu ilke Anayasa’da öngörülen sınırlama nedenlerinin yasalarda somutlaşmasına engel değildir. Ancak bu somutlaşma Anayasa’da öngörülen nedenleri genişletemez. Yasa koyucu sınırlamayı bunlara uygun olarak yapmak zorundadır.

 

9- 2001 Anayasa değişikliği “devlet görevlerinin amaçlarına uygun öncelikleri gözetme” yükümlülüğü yerine “ekonomik istikrarın korunmasını gözetme” yükümlülüğünü getirdi.

Yanlıştır. Tam aksine 2001 Anayasa değişikliği “ekonomik istikrarın korunmasını gözetme” yerine “devlet görevlerinin amaçlarına uygun öncelikleri gözetme” yükümlülüğünü getirerek mali kaynakların bu önceliklere göre kullanılmasını sağlamıştır.

 

10- 1982 Anayasası’na göre gerek yargıçların denetimi ve gerekse yargıçlar hakkında açılacak soruşturmalar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından görevlendirilmiş olan ve anılan kurula bağlı müfettiş yargıçlarca yapılır.

Yanlıştır. Bu düzenleme 1961 Anayasası’nda yer almıştır; 1982 Anayasası’na göre bu görevi Adalet Bakanlığı’na bağlı müfettişlerce yapılır. Bu da yargının bağımsızlığını zedeler (2010 Anayasa değişikliği ile denetimde görevli müfettişler yeniden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na bağlanmıştır).

 

11- Vergi hak ve yükümlülüğü siyasal hak (statüs aktivus) niteliğini taşır. Bu nedenle yalnızca vatandaşlar için söz konusudur.

Siyasal hakların ilke olarak yalnızca vatandaşlar için söz konusu olduğu doğrudur. Ancak vergi ödevi, bunun istisnalarından biridir. Vergi aynı zamanda bir siyasal hak niteliği taşısa da, ülke içinde yaşayan yabancılarda, şartları gerçekleştiği takdirde vergi ödemekle yükümlüdür (Siyasal hakların diğer iki istisnası da, karşılıklılık gözetilmek kaydıyla dilekçe hakkı 2001 yılında geldi, kamu denetçiliği kurumuna (ombudsman) başvurma hakkı 2010 Anayasa değişikliği ile sağlanmıştır).

 

12- Bir milletvekilinin Meclis’te ileri sürdüğü düşüncelerin suç teşkil etmesi halinde kendisine ceza verilebilmesi, ancak dokunulmazlığının kaldırılmasıyla mümkün olur.

Yanlıştır. Milletvekilleri TBMM’de ileri sürdükleri düşüncelerinden sorumlu tutulamazlar. Buradaki koruma mutlak bir nitelik taşır. Milletvekilliği sıfatına bağlı değildir. Bu nedenle dokunulmazlığın kaldırılması sorumluluğu etkilemez.

 

13- 1982 Anayasası’na göre, yürürlüğe girmemiş bir yasa hakkında soyut norm denetimi yapılamaz.

Yanlıştır. Resmi Gazete’de yayımlanan yasada, belli kuralların daha sonraki bir tarihte yürürlüğe gireceği belirlenmişse, bu tür kurallar üzerinde de denetim söz konusu olabilir. Şu halde soyut norm denetiminde belirleyici olan koşul yasanın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak 60 gün içinde davanın açılmasıdır.

 

14- Son Anayasa değişikliği ile benimsenen Anayasa Şikâyeti yolu, bireylere Anayasa’da güvence altına alınmış Temel Hak ve Özgürlüklerden herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlali halinde, Anayasa Mahkemesi’ne başvurma hakkı tanımaktadır.

Yanlıştır. Anayasa’da yer alan tüm Temel Hak ve Özgürlükler, Anayasa Şikâyeti kapsamına alınmamıştır. Anayasa şikâyeti yolu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki hak ve özgürlüklere karşılık Anayasa’da yer alan hak ve özgürlüklerin ihlali ile sınırlı tutulmuştur.

 

15- Asli Kurucu İktidarın değiştirilemez nitelikte düzenlediği kurallar, Türev Kurucu İktidar tarafından değiştirilemez. Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişiklerini yalnızca biçim yönünden denetleyebileceği gibi, bu yüzden bu tür değişikler denetlenemez.

Birinci cümle doğrudur. Ancak, ikinci cümle belli görüşlerce savunulmakla birlikte yanlış bir değerlendirmedir. Çünkü Anayasa’nın 148. maddesinde yer alan biçim sınırlaması Türev Kurucu İktidar’ın yapabileceği Anayasa değişikleri için geçerlidir. Anayasa’nın 4. maddesi kapsamındaki değişikler üzerinde geçerli olamaz. Ayrıca Anayasa’nın 4. maddesinde öngörülen “teklif edilemezlik” kuralı Anayasa’nın 148. maddesinde öngörülen teklif yeter sayısı karşısında özel hüküm niteliğini taşımaktadır.

 

16- 1982 Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı’nın tüm işlemleri yargı denetimi dışındadır.

Yanlıştır. Tüm işlemleri değil, tek başına yapabileceği işlemler yargı denetimi dışındadır. Cumhurbaşkanı’nın yanında Başbakan ya da ilgili bakanın imzaladığı işlemlerden ve sorumlulukta Başbakan ile ilgili bakanlara ait olmak üzere sorumluluk vardır (çift imza kuralı ile sorumluluk bulunur).

 

17- İki dereceli seçim, Türkiye’de 1946 yılına kadar uygulanmıştır, yürürlükteki Anayasa’ya da uygundur.

İki dereceli seçim 1946 yılına kadar uygulanmıştır. Ancak 1961 ve 1982 Anayasaları’na göre seçimlerin tek dereceli yapılması gerektiğinden, iki dereceli seçim bu iki Anayasa döneminde de Anayasa’ya aykırıdır.

 

18- Cumhurbaşkanı’nın hangi işlemleri tek başına yapacağı/yapabileceği 1982 Anayasası’nda belirtilmiştir.

Yanlıştır. 1982 Anayasası Cumhurbaşkanı’nın tek başına yapabileceği işlemlerden sorumlu tutulamayacağını öngörmüş; ancak bunların hangi işlemler olduğunu belirtmemiştir.

 

19- Meclis İçtüzükleri, kanun niteliği taşımadığından, bunları Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülemez.

Meclis İçtüzüğü’nün kanun niteliği taşımadığı ve bir Meclis kararı olduğu doğrudur. Ancak Anayasa, İçtüzüğün demokratik düzenin işleyişinde taşıdığı önemi göz önünde tutarak, İçtüzüğünde Anayasa uygunluk denetiminin kapsamı içine almıştır.

 

20- Temel Hak ve Özgürlüklerde nedensellik ilkesi, bir hak özgürlüğün ancak yasada öngörülen nedenlerle sınırlanabilmesi anlamına gelir.

Yanlıştır. Nedensellik ilkesi sınırlama nedenlerinin yasada değil Anayasa’da belirlenmesini öngörmektedir. Yasa koyucu sınırlamayı bunlara uygun olarak yapmak zorundadır.

 

21- 1982 Anayasası’na göre, TBMM’de karar yeter sayısı toplantıya katılanların salt çoğunluğudur. Ancak olumlu oyların sayısı TBMM üye tam sayısının en az ¼’inin bir fazlasından az olursa karar alınamaz.

Doğrudur.

 

22- 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları’na göre “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur.”.

Doğrudur.

 

23- 1982 Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı’nın tüm işlemleri yargı denetimi dışındadır.

Yanlıştır. Tüm işlemleri değil, tek başına yapabileceği işlemler yargı denetimi dışındadır. Cumhurbaşkanı’nın yanında Başbakan ya da ilgili bakanın imzaladığı işlemlerden Başbakan ve ilgili bakanlar sorumludur.

 

24- 1982 Anayasası’na göre Türev Kurucu İktidar’ın yapacağı Anayasa değişikliklerinin yargısal denetimi, Anayasa’nın “teklif yeter sayısı, karar çoğunluğu ve ivedilik yasağı”na ilişkin biçim koşullarına uyulup uyulmadığı hususlarıyla sınırlı tutulmuştur.

Doğrudur.

 

25- Gensoru görüşmeleri sonunda Bakanlar Kurulu’nun veya bir bakanın düşürülebilmesi, ancak meclis üye tamsayısının salt çoğunluğu ile mümkündür.

Doğrudur.

 

26- TBMM seçimleri ülkenin 45 gün süre ile meclisin güvenmediği bir hükümet elinde yönetilmesi ve bu süre içinde güvenoyu alan bir hükümetin kurulamaması halinde Cumhurbaşkanı tarafından yenilenebilir.

Doğrudur.

 

27- 1982 Anayasası’na göre Bakanlar, Başbakan’a karşıda sorumludur ve bunun sonuca olarak Başbakan’ın önerisi üzerine bir Bakan’ın görevine Cumhurbaşkanı tarafından Meclis iradesinden bağımsız olarak son verilebilir.

Doğrudur.

 

28- 1921 Anayasası’na göre, Başbakan ve Bakan sıfatının kazanılması için Meclis onayı gereklidir.

Doğrudur. Cumhurbaşkanı, meclis üyeleri arasından Başbakan’ı seçecek, Başbakan’da meclis üyeleri arasından öbür bakanları seçtikten sonra Bakanlar Kurulu’nun bütününü Cumhurbaşkanı tarafından Meclisin onayına sunulacaktır. Şu halde Başbakan ve Bakan sıfatının kazanılması için Meclis’in onayı yinede gereklidir.

 

29- 1924 Anayasası’na göre “yasaları yorumlama yetkisi” ile “tüzüklerin yasalara aykırılığını” inceleme yetkisinin TBMM’ye ait olması parlamenter sistemin bir özelliğidir.

Yanlıştır. TBMM’ye verilen “yasaları yorumlama yetkisi” ile “tüzüklerin yasalara aykırılığını” inceleme yetkisini Meclis Hükümeti sisteminin birer uzantısıdır.

 

30- 1924 Anayasası bireysel ve toplu siyasal sorumluluğu düzenleyerek parlamenter sistemin bir özelliğini gerçekleştirmiştir.

Doğrudur.

 

31- 1909 Anayasası’nda vekillerin ve Heyeti Vükela’nın Meclis-i Mebusan’a karşı sorumluluğu belirlenmiş,  Heyet-i Ayan kaldırılmış, sansür yasaklanmış, dernek kurma özgürlüğü Anayasa’ya eklenmiş ve padişahın yasaları geri çevirme yetkisi kaldırılmıştır.

Doğrudur.

 

32- 1924 Anayasası’na göre “egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Yasama yürütme güçleri TBMM’de toplanmıştır.”.

Doğrudur.

 

33- Temel Hak ve Özgürlüklerde nedensellik ilkesi, bir hak ve özgürlüğün ancak yasada öngörülen nedenlerle sınırlanabilmesi anlamına gelir.

Yanlıştır. Nedensellik ilkesi sınırlama nedenlerinin yasada değil, Anayasa’da belirlenmesini öngörmektedir. Yasa koyucu sınırlamayı bunlara uygun olarak yapmak zorundadır.

 

34- Anayasa Mahkemesi ilk kez 1982 Anayasası ile kurulmuştur.

Yanlıştır. Anayasa Mahkemesi ilk kez 1961 Anayasası ile kurulmuştur.

 

35- 1961 Anayasası’na göre “Millet egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.” Buna karşılık 1982 Anayasası’na göre “Egemenliği kullanma tekeli TBMM’ye verilmiştir.”.

Birinci cümle doğrudur. 1961 Anayasası’na göre millet egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır. Yetkili organlar diyerek “TBMM ve mahkemeler” 1924 Anayasası’ndan ayrılmıştır. İkinci cümle yanlıştır.  1982 Anayasası’na göre de egemenliğin tek kullanıcısı artık TBMM değildir. “Türk milleti, egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.” denmektedir. 1982 Anayasası egemenliği kullanma “yetkili organlar” arasında 1961’den farklı olarak yürütme organını da katmıştır. Çünkü 1982 Anayasası’nın 8. maddesinde sadece yürütme görevinden değil “yürütme yetkisi ve görevi”nden bahsetmektedir.

 

36- 1982 Anayasası’nda yasama ve yargıdan bir yetki olarak söz edildiği halde yürütme için “yetki ve görev” sözcüğü kullanılmıştır.

Doğrudur.

 

37- Soyut norm denetimde Anayasa Mahkemesi, Anayasa’ya aykırı bulduğu bir kuralı iptal ederken, somut norm denetimde bu yetki uygulanacak yasa kuralının ihmali ile sınırlı kalır.

Yanlıştır. Anayasa’da soyut norm denetimi “iptal davası” başlığı altında düzenlenmiş buna karşılık somut norm denetimi “Anayasa’ya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” olarak tanımlanmıştır. Ancak Anayasa’ya aykırılığın tespiti halinde, her iki dava türü de iptal kararı ile sonuçlanır.

 

38- 1982 Anayasası’na göre yürürlüğe girmemiş bir yasa hakkında soyut norm denetimi yapılamaz.

Yanlıştır. Resmi Gazete’de yayımlanan yasalar, belli kuralların daha sonraki bir tarihte yürürlüğe gireceği belirlenmişse bu tür kurallar üzerinde de denetim söz konusu olabilir. Şu halde soyut norm denetiminde belirleyici olan koşul, yasanın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak 60 gün içinde davanın açılmasıdır.

 

39- Son Anayasa değişikliği ile benimsenen Anayasa Şikâyeti yolu, bireylere Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlali halinde, Anayasa Mahkemesi’ne başvurma hakkını tanımaktadır.

Yanlıştır. Anayasa’da yer alan tüm temel hak ve özgürlükler, Anayasa Şikâyeti kapsamına alınmamıştır. Anayasa Şikâyeti yolu, AİHS’ deki hak ve özgürlüklere karşılık olarak Anayasa’da yer alan hak ve özgürlüklerin ihlali ile sınırlı tutulmuştur.

 

40- Asli kurucu iktidarın değiştirilemez nitelikte düzenlediği kurallar, türev kurucu iktidar tarafından değiştirilemez. Ancak Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliklerini yalnızca biçim yönünden denetleyebileceği için, bu tür değişiklikler denetlenemez.

Yanlıştır. Birinci cümle doğrudur. Ancak ikinci cümle belli görüşlerce savunulmakla birlikte yanlış bir değerlendirmedir. Çünkü Anayasa’nın 148. maddesinde yer alan biçim sınırlaması, türev kurucu iktidarın yapabileceği Anayasa değişiklikleri için geçerlidir. Anayasa’nın 4. maddesi kapsamındaki değişikler üzerinde geçerli olamaz. Ayrıca Anayasa’nın 4. maddesinde öngörülen “teklif edilemezlik” kuralı Anayasa’nın 148. maddesinde öngörülen teklif yeter sayısı karşısında özel hüküm niteliği taşır.

 

41- Batılı anlamda demokrasi, yalnızca cumhuriyetlerde gerçekleşir.

Yanlıştır. Bu cümle Avrupa gerçeğiyle bağdaşmamaktadır. Çünkü başta İngiltere olmak üzere bugün birçok Avrupa ülkesi (Belçika, Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveç ve İspanya gibi) monarşik devlet biçimine sahip olmakla birlikte, aynı zamanda ileri düzeyde bir demokrasiye sahiptir. (Veya: Kralın yetkilerini sembolik düzeye indirgemiş olan meşruti monarşilerde de batılı anlamda demokrasi gerçekleşebilir).

 

42- Nispi temsil sistemi çok partili bir siyasal yaşama yol açarken, iki turlu tek isimli çoğunluk sistemi, genellikle iki büyük parti olmak üzere parti azaltıcı bir rol oynar.

Nispi temsil sisteminin çok partili bir yaşama yol açtığı doğrudur. Ancak tek isimli çoğunluk sistemi de, iki turlu olarak uygulandığında (Fransa), parti çoğunluğuna yol açar. Ama tek turlu uygulanırsa (İngiltere) parti sayısını azaltıcı bir sonuç doğurur.

 

43- Venedik Komisyonu raporu, siyasal partilerin yalnızca şiddete yönelmeleri halinde kapatılmasını öngörür.

Yanlıştır. Venedik Komisyonu raporuna göre, şiddete başvurma veya şiddeti övme veya kışkırtma, parti yasaklamanın tek ölçütü değildir. Bunun gibi “ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlük”’de aynı bağlamda değerlendirilir.

 

44- Yasama meclisinin feshi, başkanlık sisteminin önemli unsurlarından biridir.

Yanlıştır. Başkanlık sistemi katı güçler ayrılığı üzerinde kurulduğu için, başkan yasama meclisini feshedemeyeceği gibi mecliste başkanı ya da bakanları düşüremez.

 

45- Avrupa’da kadınlara oy hakkı Fransız Devrimi’nin bir kazanımı olarak ortaya çıkmışken, Türkiye’de bu hak ancak 1944 yılında yılın da tanınmıştır.

Yanlıştır. Fransız Devrimi, kadınlara oy hakkını kazandırmamıştır. Devrim’in yapıldığı Fransa’da kadınlar, ancak 1944 yılında oy hakkını elde edebilmiştir. Türkiye’de ise kadınların oy hakkı bundan 10 yıl kadar önce 1934 yılında gerçekleşmiştir.

 

46- Fransa’daki yarı başkanlık sisteminde de yürütme organı iki başlıdır.

Yanlıştır. Fransa’daki yarı başkanlık sisteminde cumhurbaşkanı yanında, parlamenter sistemdeki gibi bir başbakan ve bakanlar kuruluda yer alır. Ancak cumhurbaşkanı yürütmenin sembolik değil gerçek başıdır. Bu nedenle iki başlılıktan söz edilemez.

 

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BÜTÜNLEME SORULARI 2010

 

1- Anayasa şikâyeti yoluna başvurulabilmesi için Türk Anayasası’ndaki temel hak ve özgürlüklerden herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi gerekir.

Yanlıştır. Anayasa’da yer alan tüm temel hak ve özgürlükler Anayasa şikâyeti kapsamına alınmamıştır. Anayasa Şikâyeti yolu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki hak ve özgürlüklere karşılık olarak Anayasa’da yer alan hak ve özgürlüklerin ihlali ile sınırlı tutulmuştur.

 

2- “Millet egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.” kuralı ilk kez 1961 Anayasa’sı ile düzenlenmiştir.

Doğrudur. Bu kural 1961 Anayasa’sının egemenliğin kullanılışı ile ilgili olarak getirdiği yeni ve çağdaş anlayışı yansıtır. Öğrenci bunu kavrayamamışsa 1961 Anayasa’sı ile gelen sınırlı siyasal iktidar, güçler ayrılığı ve çoğulcu demokrasi gibi kavramların içeriğini kavrayamaz.

 

3- İki dereceli seçim Anayasa’ya aykırıdır.

Doğrudur. Anayasa’nın 67/II maddesine göre, “seçimler ve halk oylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır.”. Bu maddede geçen “tek dereceli” seçim ilkesi karşısında iki dereceli seçim, Anayasa’ya açıkça aykırı olur. Anayasa’ya aykırı olmayan “ tek dereceli seçimdir.”.

 

4- Anayasa değişikliğinin yargısal denetimi olarak, Anayasa’nın 148. maddesinde yer alan biçim sınırlaması, Anayasa’nın 4. maddesinde öngörülen “teklif edilemezlik” kuralı içinde geçerlidir.

Yanlıştır. Anayasa değişiklerinin biçim yönünden denetlenmesi her zaman mümkündür. Anayasa’nın 1. 2. ve 3. maddelerini 4. maddesi kapsamında olan kuralları yani Anayasa’nın değişmez normları ise değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez. Bu maddede yer alan “teklif edilemezlik” kuralı Anayasa’nın 148. maddesinde öngörülen teklif yeter sayısı (1/3) karşısında özel hüküm niteliği taşır. Bu yönüyle biçim denetimine de açıktır. Ancak yapılan Anayasa değişikliğinin değişmezlik kapsamına girip girmediği, ancak içeriğin denetlenmesi ile saptanabilir. Ayrıca Anayasa değişikliklerinin denetimine ilişkin biçim sınırlaması, Türev Kurucu İktidar’ın yapabileceği Anayasa değişiklikleri için geçerlidir. Anayasa’nın değişmez kurallarında yapılacak değişiklikler üzerinde geçerli olamaz.

 

5- “Kuvay-i milliye-i amil ve irade-i milliye-i hâkim kılmak esastır.” ilkesi Erzurum ve Sivas kongrelerinde dile getirilmiştir.

Doğrudur. Tırnak içindeki cümle Türk Demokrasi tarihinin daha ilk ve orta öğretimde öğrenilmesi gereken en önemli ilkelerinden biridir. Bu cümlede yanlış aramak Cumhuriyet tarihini bilmemek anlamına gelir.

 

6- “Yasaları yorumlama yetkisi” ile “tüzüklerin yasalara aykırılığını inceleme yetkisi” 1924 Anayasası’nın TBMM’ye verdiği yetkilerdendir.

Doğrudur. 1924 Anayasası parlamenter sistem ile meclis hükümeti sisteminin unsurları bünyesinde barındıran karma bir sistemdir. Anılan yetkiler yargısal niteliktedir. Bunların 1924 Anayasası’nda TBMM yetkisi olarak belirlenmesi, 1921 Anayasası’nda görülen ve “güçler birliği” ilkesini esas alan meclis hükümeti sisteminin 1924 Anayasası’nda devam eden unsurlarından birini oluşturur.

 

7- Cumhurbaşkanı’nın tek başına yapacağı işlemler daha önce yargı denetimine kapalıyken 2010 Anayasa değişikliği, bu alanda da yargı denetimi yolunu açmıştır.

Yanlıştır. 2010 Anayasa değişikliği Cumhurbaşkanı’nın tek başına yapacağı işlemler konusunda herhangi bir değişiklik getirmemiştir. Bu işlemler halende yargı denetimine kapalıdır. 2010 Anayasa değişiklikleri,  aksine Cumhurbaşkanı’nın konumunu yargı alanındaki seçme yetkileri bakımından daha da artırmıştır.

 

8- Yüksek Askeri Şura’nın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle ilişik kesme işlemlerine karşı yargı yolu kapalıdır.

Doğrudur. 2010 Anayasa değişikliği Yüksek Askeri Şura’nın ilişik kesme işlemlerine karşı ilke olarak yargı yolunu açmıştır. Ancak, terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeni ile ilişik kesme işlemleri bunun istisnasını oluşturur. Bu işlemlere karşı eskiden olduğu gibi bugünde yargı yolu kapalıdır.

 

9- 12 Eylül Askeri Yönetimi döneminde çıkarılan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa’ya aykırılığının ileri sürülemeyeceğine dair kural, 2010 Anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır.

Yanlıştır. 12 Eylül Askeri Yönetimi döneminde çıkarılan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa’ya aykırılığının ileri sürülemeyeceğine dair kural (geçici madde 15/III), 2001 Anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır. 2010’da kaldırılan kurallar, Askeri Yönetim dönemindeki görevlileri hukuki, cezai ve mali sorumluluktan kurtaran maddelerdir (AY m. 15/I ve II).

 

10- Somut Norm Denetimde, yasaların biçim yönünden denetimi söz konusu olamaz.

Doğrudur. İkinci kez sorulan bu cümle Anayasa’nın 148/II maddesinin son cümlesinde ifadesini bulan bir kuraldan kaynaklanır. Bu maddeye göre, “kanun yayımlandığı tarihten itibaren 10 gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; defi yolu da ileri sürülemez.” Burada sözü geçen “defi yolu” itiraz davası, yani somut norm denetimi anlamına gelir. Öte yandan bir an için 10 gün süre içinde bunun mümkün olacağı varsayılsa bile, böyle bir sorunun bu denli kısa bir süre içinde mahkeme önüne gelmesi de pratikte pek rastlanılacak bir durum değildir.

 

11- Gensoru Başbakan’ın ya da Bakanların cezai sorumluluğunu harekete geçirir.

Yanlıştır. Gensoru, parlamenter sistemlerde Başbakan’ın ve Bakanlar Kurulu’nun toplu siyasal sorumluluğunu ya da tek tek Bakanların bireysel siyasal sorumluluğunu harekete geçiren bir meclis içi denetim aracıdır. Bu denetim sonunda güvenoyu alamayan Bakanlar Kurulu ya da ilgili Bakan düşürülmüş olur. Bunun cezai bir sorumluluğu yoktur. Anayasa’mıza göre, Başbakan ya da Bakanların cezai sorumluluğunu harekete geçiren denetim aracı “Meclis Soruşturması”dır. Bu soruşturma sonunda meclis ilgili Bakanı ya da Başbakan’ın Yüce Divan’a sevkine karar verebilir. “TBMM kararı ile Yüce Divan’a verilen bir Bakan Bakanlıktan düşer. Yüce Divan’a verilen Başbakan ise Hükümet istifa etmiş sayılır. İlgililer hakkında ceza yalnızca Yüce Divan tarafından verilir.

 

12- Meclis, üye tam sayısının 1/3’ü olan 184 üye ile toplanabilir, ama bu sayının salt çoğunluğu ile karar veremez.

Doğrudur. İkinci kez sorulan bu soruda, öğrencinin neden hala yanlış aradığını anlamak güçtür. Anayasa’nın aradığı asgari karar yeter sayısını bilen bir öğrenci, bu cümlenin doğru olduğunu mantığını kullanarak bulur. Çünkü Meclis üye tamsayısını 1/3’i olan 184 üye ile toplanabilir; ama bu sayının salt çoğunluğu olan 93 kişi ile karar alamaz; çünkü Anayasa’ya göre “karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının ¼’inin bir fazlasında az olamaz.” Şu halde 184 üye ile toplanan meclis, ancak 139 milletvekilinin oyu ile karar alabilir. 184’ün salt çoğunluğu yeterli olmaz.

 

13- Cumhurbaşkanı Somut Norm Denetimi’ni harekete geçirebilir.

Yanlıştır. Somut Norm Denetiminin (itiraz davası) harekete geçirilebilmesi için, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararname hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması gerekir (AY m. 151/I). Cumhurbaşkanı yalnızca Soyut Norm Denetimi’ni, yani İptal Davası’nı harekete geçirebilir.

 

14- “… genel sınırlama sebepleri temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerlidir.” Cümlesi 1961 Anayasası’nın sınırlama anlayışını yansıtır.

Yanlıştır. Bu cümle 1982 Anayasası’nın 13. maddesinin 2001 yılına kadar geçerli olan metninde yer almıştır. 1961 Anayasası’nın sınırlama anlayışı bunun tam tersidir. Anılan bu kural, 2001 Anayasa değişikliği ile kaldırılmış ve yerine temel hak özgürlüklerin yalnızca ilgili maddelerinde belirtilen nedenlerle sınırlanabileceği güvencesini getirmiştir. Böylece 1961 Anayasası’nın “farklılaşmış kademeli sınırlama sistemi”ne dönülmüştür.

 

15- Genel Sınırlama Sistemi’nden Farklılaşmış Kademeli Sınırlama Sistemi’ne geçilmesi 2001 Anayasa değişikli ile olmuştur.

Doğrudur. Bu cümlede yanlış arayan öğrenci; temel hak ve özgürlüklerin koruma ve sınırlama rejimi hakkında hiçbir fikir oluşturamamış demektir.

 

16- Anayasa Mahkemesi Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamelerinin yasalarda değişiklik yapan hükümlerini denetlenebileceğine karar vermiştir.

Doğrudur. Bu soru ikinci kez sorulmaktadır. Ders notlarınızda yargı yoluna kapalı bulunan olağanüstü kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa Mahkemesi tarafından dolaylı bir yoldan denetlenebildiğini açıklamıştık. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre olağanüstü yönetiminin süresini ve bölgesini aşan ya da kanunlarda değişiklik yapan hükümler, olağanüstü kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez. Düzenlenirse, olağanüstü kanun hükmünde kararname niteliğini kaybettiği için denetlenebilir. Bu soru ile ilk kez karşılaşan öğrenci belki yanılabilir ama aynı soru ikinci kez sorulmuş.

 

17- 1961 Anayasası’ndan bu yana geçerli olan “savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlükler için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı önlemler alınabilir.” Bu kuralı 2010 Anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır.

Yanlıştır. Bir kere anılan kural 1961 Anayasası’nda yer almamıştır. Yer alsaydı 1961 Anayasası’nın liberal niteliği ile çelişirdi. Bu kural, 12 Eylül Askeri Yönetiminin ürünü olan 1982 Anayasası’nda düzenleme alanı buldu. 2010 Anayasa değişikliği ise bu kuralı aynen korumuştur. Oysa bu alan, Anayasal Demokrasi açısından asıl reform gerektiren alanlardan birisidir.

 

18- 2010 Anayasa değişikliği ile genel sınırlama ilkesini kaldırarak, temel hak ve özgürlüklerin yalnızca ilgili maddelerinde belirtilen nedenlerle sınırlanabileceğini güvence altına almıştır.

Yanlıştır. Genel sınırlama ilkesi “1982 Anayasası’nın 13. maddesinin orijinal metninde yer alan genel sınırlama sebeplerinin, “temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerli” olacağı anlamına gelir. Bu düzenleme, 12 Eylül Askeri rejiminin 1982 Anayasası ile getirdiği bir sınırlama sistemidir. Genel sınırlama ilkesi, partiler arası uzlaşmanın bir ürünü olan 2001 Anayasa değişikliği ile kaldırılarak, bunun yerine “temel hak ve hürriyetlerin yalnızca ilgili maddelerinde belirtilen nedenlerle sınırlanabileceği” güvencesi getirilmiştir. Böylece 1961 Anayasası’nın “farklılaşmış kademeli sınırlama sistemi”ne geri dönülmüştür. 2010 Anayasa değişikliğinin bu reformla hiçbir ilgisi yoktur.

 

19- 1982 Anayasası’nın, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu (HSYK) düzenlerken, 1961 Anayasası’nın Yüksek Hâkimler Kurulunu (YHK) değil, Yüksek Savcılar Kurulunu (YSK) model olarak seçmiştir.

Doğrudur. 2010 Anayasa değişikliği ile kurulan bugünkü sistemin kökenini ve anlamını, başka bir değişle yargıç güvencesinin aslında savcı güvencesine indirgenmiş yapısını da kavrayamaz.

 

20- Temel Hak ve Özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalara yasalar karşısında üstünlük kazandıran düzenleme 1982 Anayasası’nın orijinal metninde de yer almıştır.

Yanlıştır. 1982 Anayasası’nın orijinal metninde böyle bir düzenleme yer almamıştır. Bu reformda partiler arası uzlaşmanın bir ürünü olan 2004 Anayasa değişikliği ile gerçekleşmiştir (AY m. 90/V). 2010 Anayasa değişikliğinin bu reformla hiçbir alakası yoktur.

 

MALTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRK ANAYASA HUKUKU I. VİZE SINAVI 9.4.2008

 

1- 1921 Anayasası’na göre Başbakan ve Bakan sıfatının kazanılması için Meclis’in onayı gerekir.

Doğrudur.

 

2- 1924 Anayasası’na göre “yasaları yorumlama yetkisi” ile “tüzüklerin yasalara aykırılığını inceleme yetkisi”nin TBMM’ye ait olması parlamenter sistemin bir özelliğidir.

Yanlıştır. Sayılanlar parlamenter sistemin değil, meclis hükümeti sisteminin birer özelliğidir.

 

3- 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarına “egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur.”

Doğrudur.

 

4- 1924 Anayasası bireysel ve toplu siyasal sorumluluğu düzenlerken aynı zamanda parlamenter sistemde olan bir özelliği gerçekleştirmiştir.

Doğrudur.

 

5- 1909 Anayasası’nda vekillerin ve heyeti vükela’nın Meclis-i Mebusana karşı sorumluluğu belirlenmiş,  Heyet-i Ayan kaldırılmış, sansür yasaklanmış, dernek kurma özgürlüğü Anayasa’ya eklenmiş ve padişahın yasaları geri çevirme yetkisi kaldırılmıştır.

Doğrudur.

 

6- 1924 Anayasası’na göre “egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Yasama ve yürütme güçleri TBMM’ de toplanır.”

Doğrudur.

 

7- Temel hak ve özgürlüklerde nedensellik ilkesi, bir hak ve özgürlüğün ancak kanunda öngörülen nedenlerle sınırlanabilmesi anlamına gelir.

Yanlıştır. Çünkü nedensellik ilkesinin tanımı, temel hak özgürlükler ancak ilgi maddelerinde belirtilen sebeplerle sınırlanabilirler.

 

8- Anayasa Mahkemesi ilk kez 1982 Anayasası ile kurulmuştur.

Yanlıştır. Anayasa Mahkemesi ilk kez 1961 Anayasası ile kurulmuştur. 1982 Anayasası’nda da Anayasa Mahkemesine yer verilmiştir.

 

9- 1961 Anayasası’na göre “millet egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.” Buna karşılık 1982 Anayasası’na göre “egemenliği kullanma tekeli TBMM’ye verilmiştir.

Birinci cümle doğrudur. İkinci cümle yanlıştır. Çünkü Anayasa’nın 6. maddesince “Türk milleti egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.” Demektedir. Egemenliğin kullanışı bakımından 1961 Anayasası’nın geleneği devam etmektedir.

 

10- 1982 Anayasası’nda yasama ve yargıdan bir yetki olarak söz edildiği halde yürütme için “yetki ve görev” sözcüğü kullanılmıştır.

Doğrudur.

 

11- Sosyal devlet ilkesi ilk kez 1961 Anayasası, sosyal haklar ise ilk kez 1982 Anayasası ile hukuk yaşantımıza girmiştir.

Sosyal devlet ilkesinin 1961 Anayasası ile geldiği doğrudur. Fakat sosyal hakların ilk kez 1982 Anayasası ile hukuk yaşantımıza girdiği yanlıştır. Çünkü 1961 Anayasası, çağının temel hak ve özgürlüklerinin hemen hepsini kapsayan geniş bir temek haklar katalogu düzenlemiştir. Bu haklar yalnızca sayılmakla yetinilmemiş ayrıntılı hükümler ve ek güvencelerle takviye edilmiştir. Başta sendika, grev ve toplu sözleşme hakları olmak üzere “sosyal hakların” program hükmü niteliğini aşan bir etkide pozitif Anayasa hukukuna girmesi, siyasal partilere temel hak güvencesi yanında siyasal yaşamın vazgeçilmez unsurları olarak Anayasal bir işlev ve kurumsal güvence tanınması bu Anayasa ile sağlanmıştır.

 

12- 2001 Anayasa değişikliğinde asıl sorun “basit yasa kayıtları”nda nedene bağlı sınırlama ilkesinin eksik kalmış olmasıdır.

Doğrudur.

 

13- Temel hak ve özgürlüklerde yasallık ilkesi, bir hak ve özgürlüğün yasadan başka hukuk kaynağı ile sınırlandırılamaması anlamına gelir. 1982 Anayasası’nda yer alan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri bunun istisnasıdır.

Doğrudur.

 

14- Çoğunlukçu demokrasiden, çoğulcu demokrasiye 1982 Anayasası ile geçilmiştir.

Yanlıştır. Çoğunlukçu demokrasiden, çoğulcu demokrasiye 1961 Anayasası ile geçilmiştir.

 

15- Laiklik, genel olarak özgürlük ve çoğulculuğun ve özel olarak da dinsel özgürlüklerin ve çoğulculuğun onsuz olmaz güvencesidir.

Doğrudur.

 

16- 1961 Anayasası’nda yasama ve yargıdan “görev” olarak söz edildiği halde yürütme için “yetki” sözcüğü kullanılmaktadır.

Yanlıştır. Tam aksine 1961 Anayasası’nda yasama ve yargıdan “yetki” olarak söz edildiği halde yürütme için “görev” sözcüğü kullanılmıştır.

 

17- 1961 Anayasası’nda genel sınırlama olanağı sisteme yabancı olduğu gibi, açık bir hüküm olarak da yer almamıştır. Buna karşılık 1982 Anayasası’nın orijinal metni genel sınırlama nedenlerinin temel hak ve özgürlüklerin tümü için geçerli olduğunu belirtmektedir.

Doğrudur.

 

18- Elverişlilik ilkesi amaca ulaşma bakımından aynı derecede etkili araçlar arasıdan hak ve özgürlüğü en az sınırlayanın seçilmesini zorunlu kılar.

Yanlıştır. Elverişlilik ilkesi, sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına ulaşmaya elverişli olup olmadığına denir. Soruda verilen tanım gereklilik ilkesine aittir.

 

19- 1982 Anayasası’na göre “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk denir.”

Yanlıştır. Bu tanım 1982 Anayasası’nda değil 1924 Anayasası’nda yer alan tanımdır.

 

20- “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” kuralı, 1982 Anayasası’nın değiştirilmesi mümkün olmayan ilke ve kuralları arasında yer alır.

Anayasa’nın değiştirilmesi mümkün olmayan kuralları ilk 3 maddedir ve 4. madde de ilk 3 maddenin güvencesi olması itibariyle değişmezlik kapsamındadır. Soruda verilen Anayasa hükmü 6. maddenin 1. fıkrasındadır ve değişmezlik kapsamında değildir. Fakat Anayasa’nın başlangıç kısmında yer aldığından dolayı bir değişmezlik niteliği kazanmıştır.

 

2012 FİNAL SINAVINA YÖNELİK PRATİK ÇALIŞMA

 

1- Batılı anlamda demokrasi, yalnızca cumhuriyetlerde gerçekleşir.

Yanlıştır. Çünkü demokrasi sadece Cumhuriyetler uyumlu bir rejim değildir. Cumhuriyet monarşilerle de uyumlu bir rejimdir. Fakat bir monarşinin cumhuriyetle uyumlu olabilmesi için, mutlak değil, meşruti monarşi niteliğinde olması gerekmektedir. Meşruti monarşiden anlayacağımız padişahın ya da kralın veya her ikisini de kapsayacak biçimde devlet başkanının yetkileri sınırlandırılmış olmalıdır. Buna ek olarak parlamenter sisteme uygun olarak devlet başkanının yetkileri sorumluluk taşımayan yani yetkileri sembolik nitelikte olmalıdır. İngiltere buna örnektir. Çünkü kraliyet ailesinin yetkileri vardır fakat bu yetkiler bu güne kadar hiç kullanılmamıştır ve yönetimi sadece sembolik olarak katılmaktadır.

 

2- Yumuşak Anayasa kavramı, bazen devletlerin kuruluş dönemlerinde kuruluş süreci ile bağlantılı, geçici ve zorunlu bir Anayasa türü olarak da karşımıza çıkabilir.

Doğrudur.

 

3- Yazılı Anayasa denince bir Anayasa’da bulunması gerekli konuların yetkili organlarca ve gerekli usullere göre bir temel belge ya da metin içinde toplanmasını anlıyoruz.

Doğrudur.

 

4- Nispi temsil sistemi çok partili bir siyasal yaşama yol açarken, iki turlu tek isimli çoğunluk sistemi, genellikle iki büyük parti olmak üzere parti azaltıcı bir rol oynar.

Yanlıştır. İki turlu tek isimli çoğunluk sistemi, küçük partilerinde parlamentoya girme şansını açtığından partiler arası bloklaşmaya yol açar. Soruda açıklanan sistem tek adlı tek turlu çoğunluk sistemini açıklamıştır. Tek adlı tek turlu seçim sisteminde seçimler tek turda sonuçlandığından dolayı partiler arası seçim irtifaklarına olanak tanımamakta bunun sonucu olarak da oylar iki büyük partide yoğunlaşmadır.

 

5- Yasama meclisinin feshi, başkanlık sisteminin önemli unsurlarından biridir.

Yanlıştır. Başkanlık sisteminin en bilinen örneği ABD’dir. Başkanlık sisteminde sorudakinin aksine “fren-denge” sistemi mevcuttur. Yasama meclisinin feshi başkanlık sisteminde değil, parlamenter sistemin bir özelliğidir.

 

6- İki dereceli seçim Anayasa’ya aykırıdır.

Doğrudur. Anayasa’nın 67/II maddesine göre, “seçimler ve halk oylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır.” Bu maddede geçen “tek dereceli” seçim ilkesi karşısında iki dereceli seçim, Anayasa’ya açıkça aykırı olur. Anayasa’ya aykırı olmayan “seçimdir.”

 

7- İki turlu seçim Anayasa’ya aykırıdır.

Yanlıştır. İki turlu seçim Anayasa’ya aykırı değildir. Anayasa’ya aykırı olan iki dereceli seçimdir. Tek dereceli seçimde Anayasa’ya uygundur. İki turlu seçim yarı başkanlık sistemini benimsemiş olan Fransa’da uygulanan ve ilk turda oyların salt çoğunluğunu alınamadığı takdirde en çok oyu alan iki adayın ikinci tur seçimlerine katılmasını öngören sistemdir ve Anayasa’mıza da aykırılık teşkil etmez.

 

8- Yasanın amacı, yasanın yapıldığı koşullara değil, yorum sorununun ortaya çıktığı andaki koşullara göre belirlenmelidir.

Doğrudur.

 

9- Cumhurbaşkanı somut norm denetimini harekete geçirebilir.

Yanlıştır. Somut norm denetimini harekete geçiremez. Somut norm denetimi Anayasa’ya aykırı olan bir hükmün, dava yolu ile uygulanması ve bu normun Anayasa’ya aykırılık teşkil ettiğini davaya bakmakla görevli mahkeme ya da tarafların iddiasının ciddi bulunması üzerine Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesidir. Anayasa Mahkemesi 5 ay içinde cevap vermelidir. Eğer cevap 5 ay içinde gelmezse mahkeme Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunduğu kural ile davaya devam edecektir. Böyle bir hüküm 1961 Anayasası’nda yoktur. Bunun yerine mahkemeye eğer 5 ay içinde Anayasa Mahkemesi tarafından cevap gelmezse, mahkeme aykırı bulduğu kuralı kendi kanaatlerine göre uygulaması yönünde bir düzenleme vardır.

Cumhurbaşkanı soyut norm denetimini harekete geçirebilir. Bunun yanında meclisin 1/5’i de soyut norm denetimi olan iptal davasının harekete geçirebilir.

 

10- “Pratik uyuşum ilkesi”ne göre, birbiriyle çelişen Anayasa kuralları, her birine optimal Anayasal etki sağlayacak bir denge gözetilerek yorumlanır.

Doğrudur.

 

11- Cumhurbaşkanının tek başına (re’sen) yapacağı işlemler daha önce yargı denetimine kapalı iken, 2010 Anayasa değişikliği yargı denetimi yolunu açmıştır.

Yanlıştır. Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler 2010 Anayasa değişikliğinden önce olduğu gibi 2010 Anayasa değişikliğinden sonra da yargı denetimine kapalıdır. 2010 Anayasa değişikliği ile Yüksek Askeri Şura’nın terfi işlemleri ve kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma işlemlerine hariç yargı yolu açılmıştır. Bunun yanı sıra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun meslekten çıkarma cezasına karşı yargı yolu açılmış diğer kararlarına karşı yargı yolu kapalıdır.

Cumhurbaşkanın tek başına yapacağı işlemlere karşı değil, ama çift imza kuralı ile yapılmış; yani cumhurbaşkanı ile ilgili bakan ya da başbakanın da imzası ile yapılan işlemlere karşı yargı yolu açıktır.

 

12- 1961 Anayasası’ndan bu yana geçerli olan “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde… Temel hak ve özgürlükler… İçin Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir” kuralı, 2010 Anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır.

Yanlıştır. Fakat bu soruda abesle iştigal eden hata mevcuttur. Öncelikle böyle bir hüküm 1961 Anayasası’nda yoktur. Eğer olsaydı 1961 Anayasası’nın liberal yapısı ile çelişen bir hüküm olacaktır. İkinci fahiş hata ise bu hükmün 2010 Anayasa değişikliğinde kaldırıldığıdır. Bu hüküm hala Anayasa’nın 15. maddesinde aykırılık dolu mevcudiyetini ve hakkın özünü açık bir şekilde ihlal eden yapısını 1982 Anayasası’nın orijinal metninin günümüze kadar 16 değişiklik görmesine karşın hala koruması Anayasa’mızda önemli bir abesle iştigal örneğidir.

 

13- “Millet egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanılır.” Kuralı ilk kez 1961 Anayasası’nda düzenlenmiştir.

Doğrudur.

 

14- Yasama sorumsuzluğu, milletvekili dokunulmazlığının tamamlayıcı bir güvence olup milletvekillerinin yasama çalışmaları dışındaki suç teşkil eden fiilleri ile ilgilidir.

Yanlıştır. Yasama sorumsuzluğunun milletvekili dokunulmazlığının tamamlayıcı bir güvence olduğu şüphe götürmez bir durumdur. Fakat yanlış olan nokta “yasama çalışmaları dışındaki suç teşkil eden fiilleri” ibaresidir. Yasama çalışmaları dışındaki suç teşkil eden fiillere karşı koruma yasama dokunulmazlığı ya da diğer adıyla milletvekili dokunulmazlığı kapsamındadır. Yasama sorumsuzluğu ise mutlak bir güvence olmasının yanı sıra yasama çalışmaları sırasındaki söz ve fiilleri kapsamına almaktadır. 

 

15- Meclis, üye tam sayısının üçte biri olan 184 üye ile toplanabilir; ama bu sayının salt çoğunluğu ile karar veremez.

Doğrudur.

 

16- Son Anayasa değişikliği ile benimsenen Anayasa şikâyeti yolu bireylere, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlali halinde, Anayasa Mahkemesine başvurma hakkı tanımaktadır.

Yanlıştır. Tanımlama da büyük eksiklik vardır. Soruda belirtildiği gibi son Anayasa değişikliği olan 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği ile kabul edilmiş olan bireysel başvuru 23 Eylül 2012 tarihinde yürürlüğe girip uygulama alanı bulacaktır. Eksiklik, sadece Anayasa’da sayılmış değil Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de karşılığını bulan temel hak ve özgürlükler için bireysel başvuru yoluna gidilebilir. Ayrıca bireysel başvuru yoluna gidilmesi için iç yargı yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir.

 

17- 1982 Anayasası, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu (HSYK) düzenlerken, 1961 Anayasası’ndaki Yüksek Hâkimler Kurulu’nu (YHK) değil, Yüksek Savcılar Kurulu’nu (YSK) model olarak seçmiştir.

Doğrudur.

 

18- Genel sınırlama sisteminden farklılaşmış kademeli sınırlama sistemine geçilmesi 2001 Anayasa değişikliği ile gerçekleşmiştir.

Doğrudur.

 

19- 1924 Anayasası’nda TBMM’ne verdiği “yasaları yorumlama yetkisi” ile “tüzüklerin yasalara aykırılığını inceleme yetkisi” meclis hükümeti sisteminin bu Anayasa’da devam eden etkilerindendir.

Doğrudur.

 

20- 12 Eylül askeri yönetimi döneminde çıkarılan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerinin Anayasa’ya aykırılığının ileri sürülemeyeceğine dair kural, 2010 Anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır.

Yanlıştır. 12 Eylül askeri yönetimi döneminde çıkarılan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerinin Anayasa’ya aykırılığının ileri sürülemeyeceğine dair kural, olan Anayasa’nın geçici 15/III.  Maddesi 2010 Anayasa değişikliği ile değil 2001 Anayasa reformu ile kaldırılmıştır. Böylelikle somut norm denetimi yolu zor şartlarda olsa da yargı denetimi yolunu açmıştır. Bu kuralın denetlenmesi için yani somut norm denetimine gitmek için, yeniden sıkıyönetim uygulanması ve Anayasa’ya aykırılık teşkil eden kuralın bir davada uygulanıp 9. sorudaki bilgiler ışığında Anayasa Mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir.

 

 

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ 2012 YILI FİNAL SINAVI

 

1- Monarşi ve demokrasi birbiri ile bağdaşamaz kavramlardır.

Meşruti monarşiler kralın ya da padişahın yetkileri sembolik bil düzeye indirgediği ölçüde demokrasi ile bağdaşır. Nitekim İngiltere, İspanya gibi ülkeler monarşik devlet biçimine sahip oldukları halde ileri bir demokratik yönetime sahiptirler.

 

2- Parti yasağı, mücadeleci demokrasi anlayışının zorunlu bir unsurudur.

Doğrudur.

 

3- Parlamenter sistemde başbakan, hükümetin birliğini temsil eder. Bu konumu nedeniyle başbakanın bireysel sorumluluğundan söz edilemez.

Doğrudur.

 

4- Nispi temsil sistemi, çok partili bir siyasal yaşama yol açarken, tek adlı tek turlu çoğunluk sistemi, genellikle iki büyük parti olmak üzere parti azaltıcı bir rol oynar.

Doğrudur.

 

5- 6216 sayılı AYMK’nin 45. maddesi, AİHS yanında “… ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokolleri” de eklemek suretiyle Anayasa şikayetinin kapsamını genişletmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yanında “… ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokolleri” de eklenmesi, Anayasa şikayetinin kapsamını daraltan bir etki yaratmıştır. Böyle bir ibare olmasaydı ek protokolleri yorum yolu ile Anayasa şikâyeti kapsamında düşünmek mümkün olabilirdi. Ama asıl daraltıcı etki, “Türkiye’nin taraf olduğu” ibaresinde kendini gösteriyor. Bu ibare anlamsızdır, çünkü Anayasa şikâyetinde ölçü norm olarak ele alınacak olan, AİHS ya da ona ek protokoller değil bunların Anayasa’daki karşılıklarıdır. Bu nedenle “Türkiye’nin taraf olduğu ibaresi Anayasa’ya aykırıdır.

 

6- 2007 Anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanlığı seçimi için belirli koşullarda öngörülen iki turlu seçim, yasada düzenlenmiş olsaydı bu düzenleme Anayasa’ya aykırı olurdu.

Cumhurbaşkanlığı seçimi için belirli koşullarda öngörülen iki turlu seçim, Anayasa’da değil de yasada düzenlenmiş olsaydı, yine Anayasa’ya aykırı olmazdı. Çünkü Anayasa’ya aykırı olan iki turlu değil, iki dereceli seçimdir.

 

7- Asli kurucu iktidar kendisinden önceki hukuk ve Anayasa düzeni ile kendini bağlı saymaksızın yeni bir Anayasa ile yeni bir hukuk düzeninin kurulmasını sağlayan iktidardır.

Doğrudur.

 

 

8- Fransa’daki yarı başkanlık sisteminde yürütme organı iki başlıdır.

Fransa’daki yarı başkanlık sisteminde yürütme organı iki başlı değildir; çünkü başkanı, yürütme organının sembolik değil gerçek başıdır.

 

9- TBMM üye tamsayısının 1/5 üyesi somut norm denetimini harekete geçirebilir.

TBMM üye tamsayısının 1/5 üyesi somut değil ancak soyut norm denetimini harekete geçirebilir. Somut norm denetimi bir dava sırasında uygulanacak olan bir kuralın Anayasa’ya aykırılığı taraflardan birince ileri sürülmesi ve mahkemenin bu iddiayı ciddi bulması halinde ya da mahkemenin kendiliğinden söz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varması halinde harekete geçirilebilir.

 

10- Egemenliğin kraldan alınıp halka ve/veya ulusa maledilmesi, bir laikleşme sürecidir.

Doğrudur.

 

11- Cumhurbaşkanının tek başına (re’sen) yapacağı işlemler, Anayasa’da tek tek sayılmış olup, bu işlemlere karşı yargı yoluna başvurulamaz.

Cumhurbaşkanının tek başına (re’sen) yapacağı işlemlere karşı yargı yoluna başvurulamayacağı doğrudur. Ancak bu işlemler Anayasa’da tek tek sayılmış değildir. Bunların hangileri olduğu ancak yorum yolu ile bulunabilir. Ayrıca bunların yasa ile genişletilmesi de mümkündür.

 

12- 2001 Anayasa değişikliğinde genel sınırlama ilkesi kaldırılarak, temel hak ve özgürlüklerin yalnızca ilgili maddelerinde belirtilen nedenlerle sınırlanabileceği güvencesi getirilmiştir.

Doğrudur.

 

13- “Millet egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.” Kuralı ilk kez 1924 Anayasası’nda düzenlenmiştir.

1924 Anayasası’na göre TBMM, ulusun tek ve gerçek temsilcisi olup egemenliği ulus adına yalnızca o kullanır. “Millet egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.” Kuralı ilk kez 1961 Anayasası’nda düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden sonra TBMM artık egemenliği ulus adına kullanma tekeline sahip olmaktan çıkmış, bu yetkiyi kullanan organlardan biri durumuna gelmiştir.

 

14- Yasama dokunulmazlığı, yasama sorumsuzluğunu tamamlayıcı bir güvence olup milletvekillerinin yasama çalışmaları dışındaki suç teşkil eden fiilleriyle ilgilidir.

Doğrudur.

 

15- TBMM, üye tamsayısının 1/3’ü olan 184 üye ile toplanabilir ve bu sayının salt çoğunluğu ile karar verir.

TBMM, üye tamsayısının 1/3’ü olan 184 üye ile toplanabileceği doğrudur. İlke olarak toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verilir. Ancak karar yeter sayısı meclis üye tamsayısının ¼’inin bir fazlasından az olamaz. 184 üye katılımlı bir toplantının salt çoğunluğu ise 93’dür bu sayı ile karar alınamaz.

 

16- Son Anayasa değişikliği ile benimsenen Anayasa şikâyeti yolu, bireylere, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden AİHS kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlali halinde, AYM’ ye başvurma hakkını tanımaktadır.

Doğrudur.

 

17- Anayasa değişikliğinin yargısal denetimi ile ilgili olarak Anayasa’nın 148. maddesinde yer alan biçim sınırlaması ve tanımı, Anayasa’nın 4. maddesinde öngörülen “teklif edilemezlik” kararı içinde geçerlidir.

Anayasa’nın 4. maddesinde öngörülen “teklif edilemezlik” kuralı, Anayasa’nın 148. maddesinde yer alan en az 1/3 teklif yeter sayısı karşısında özel norm niteliğini taşır. Bu nedenle Anayasa’nın 148. maddesinde yer alan en az 1/3 teklif yeter sayısı, 4. maddede öngörülen “teklif edilemezlik” kuralı için geçerli olmaz.

 

18- Yüksek Askeri Şura’nın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle ilişik kesme işlemlerine karşı yargı yolu kapalıdır.

Doğrudur.

 

19- “… genel sınırlama sebepleri temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerlidir.” cümlesi 1961 Anayasası’nın sınırlama anlayışını yansıtır.

“… genel sınırlama sebepleri temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerlidir.” cümlesi, 1982 Anayasası’nın 2001 değişikliğine kadar geçerli olan sınırlama anlayışını yansıtır. 1961 Anayasası’nda, aksine farklılaşmış, kademeli sınırlama anlayışı hakimdir.

 

20- 12 Eylül askeri yönetimi döneminde çıkarılan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin Anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyeceğine dair kural, 2001 Anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır.

Doğrudur.

    

 

MALTEPE ÜNİVERSİTESİ 2008 KLASİK FİNAL SORULARI

 

1- (a) Türkiye’nin A, B, C şehirlerinde olağanüstü hal ilan edildikten sonra cumhurbaşkanlığının başkanlığında toplanana bakanlar kurulu olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkartmıştır. Bu kararnamede olağanüstü hal yasasında değişiklik yapılarak olağanüstü halin ilan edildiği yerlerde olağanüstü hal yönetimince tesis edilen işlemler yargısal denetim dışında tutulmuştur.

İlgili Anayasa kuralları:

       Anayasa’nın madde 121/III cümle I: “Olağanüstü hal süresince, cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarılabilir.”

       Anayasa’nın madde 148/I cümle II: “… Olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’nde dava açılamaz.

Yukarıdaki Anayasa kurallarını göz önünde tutarak OHKHK’ de düzenlenen bu önlemin yargısal denetiminin yapılıp yapılamayacağını, yapılırsa, ne ölçüde ve hangi gerekçeyle yapılacağını tartışınız.

Cevap (a): Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına göre, OHKHK’ lerin içeriği olağanüstü halin gerektirdiği konularla sınırlıdır. Bu sınır aşan düzenlemeler, OHKHK niteliğinde olmadığından denetlenebilir. OHKHK’ lerle kanunlarda değişiklik yapılması, kanunların sürekliliği gereği olağanüstü yönetim süresi dışına taşan bir sonuç doğurur. Böyle bir düzenleme OHKHK niteliğinde olamayacağından Anayasa Mahkemesi’nin denetim alanı içinde kalır. Ayrıca hangi işlemlerin yargı denetimi dışında kalacağı Anayasa’da belirlenmiştir. Olağanüstü hal yönetiminin işlemleri bunlar arasında yer almamaktadır. Bu nedenle olağanüstü hal yönetiminin işlemlerini yargı denetimi dışında bırakan kural, idarenin her türlü eylemine karşı yargı yolunu açık tutan Anayasa kuralına aykırı olur. (buna karşılık anılan kural kanunda bir değişikliğe gitmeksizin yalnızca OHKHK içinde düzenlenmiş olsaydı, bunların Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülemeyeceği için olağanüstü halin süresi içinde uygulanabilecekti.

 

(b) Laiklik ilkesinin özünü ihlal eden bir Anayasa değişikliği Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenebilir mi? Anayasa değişikliklerinin ancak biçim yönünden denetlenebileceği ve bununda “teklif ve oylama çoğunluğu ile ivedilik yasağına uyulup uyulmadığı hususlar ile” sınırlı olduğuna ilişkin Anayasa kuralını göz önünde tutarak tartışınız.

Cevap (b): Anayasa değişikliklerinin ancak biçim yönünden denetlenebileceği ve bununda “teklif ve oylama çoğunlu ile ivedilik yasağına uyulup uyulmadığı hususlar ile” sınırlı olduğuna ilişkin Anayasa kuralı, türev kurucu iktidarın yetkisi dâhilindeki Anayasa değişiklikleri için geçerlidir. Anayasa’nın değiştirilemeyecek kurallarının özünü ihlal eden bir Anayasa değişikliği ise ancak asli kurucu iktidar tarafından yapılabilir. Türev kurucu iktidarın değişmezlik kapsamındaki kuralların özünü ihlal etmesi halinde, Anayasa’nın değiştirilemeyecek, hükümlerini düzenleyen 4. maddesi gerek, türev kurucu iktidar ve gerekse Anayasa Mahkemesi açısından bağlayıcı olacağından, Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir girişimi denetlemesi mümkündür.

 

2- Sıkıyönetim yasasının 2/8 maddesine göre: “Sıkıyönetim komutanlarının; bölgelerinde genel güvenlik, asayiş ve kamu düzeni açısından çalışmaları sakıncalı görülen ve hizmetleri yararlı olamayan kamu personelinin statülerine göre sıkıyönetim bölgesi dışına atanma veya sıkıyönetim bölgesi dışına atanmak üzere görevden uzaklaştırılma istemleriyle ilgili kurum ve organlarca derhal yerine getirilir.” Yasaya 1994 yılında eklenen bu kural Anayasa’nın geçici 15/III maddesinin kapsamı içinde midir? Anayasa’nın 130. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “üniversite yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne surette olursa olsun görevden uzaklaştırılamazlar.” Kuralını da göz önünde tutarak anılan maddenin yargısal denetiminin yapılıp yapılamayacağını tartışınız.

Cevap 2: Sıkıyönetim komutanın bu yetkisi 1994 tarihli bir yasa ile verildiğinden 12 Eylül döneminde çıkarılan yasaların Anayasa’ya uygunluk yönünden denetlenemeyeceğine ilişkin geçici 15/III. madde kapsamında değildir. Zaten bu kapsamda olsaydı dahi geçici 15/III. madde 2001 Anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır. Bu duruma göre sıkıyönetim yasasının anılan maddesi, yüksek öğretim elemanları açısından Anayasa’nın 137 maddesine açıkça aykırıdır. Ancak bu aykırılığın denetlenebilmesi için sıkıyönetim ilan edilmesi ve sıkıyönetim süresi içinde anılan kuralın uygulanması ve bu uygulamanın dava konusu olması ve davada Anayasa’ya aykırı görülerek Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekir.

 

3- TBMM yeni bir Anayasa yapabilir.

* Bu soruya olumlu bir cevap vermek mümkün değildir. TBMM kurucu değildir. Anayasa tarafından kurulmuş yetkileri Anayasa tarafından belirlenmiş bir yasama organıdır. Bu nedenle Anayasa kendisine hangi ölçüde temsil yetkisi vermişse TBMM’de ancak o çerçevede Anayasa üzerinde tasarrufta bulunabilir. TBMM türev kurucu iktidar yetkisindedir. Bu yetkiyi asli kurucu iktidarın kurduğu (yaptığı) Anayasa’dan alır. Bu nedenle yürürlükte Anayasa üzerinde yapabileceği değişikler sınırlıdır. Değişmez kurallar alanına dolaylı ya da doğrudan müdahale edemez.

* TBMM yeni bir Anayasa yapmak üzere seçilmiş bir kurucu meclis değildir. Normal yasama yetkisini kullanmak üzere seçilmiş bir meclistir. Anayasa yapımında önemli olan Anayasa’nın kalıcı olmasıdır. Oda yönetimde istikrarla değil toplumsal uzlaşma ile sağlanır.

* Eğer yeni bir Anayasa yapılması isteniyorsa tüm kesimlerin yer aldığı toplumsal uzlaşmanın sağlandığı bağımsız bir kurucu meclis oluşturularak sağlanabilir. İki kanatlı kurucu meclisin hazırlayacağı karara bağlayacağı Anayasa “kurucu referandum” yönteminin aşaması olan halkoyuna sunulmak üzere demokratik bir Anayasa yapı süreci tamamlanmış olur.

 

5- “Türkiye devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” şeklindeki vatandaşlık tanımı etnik nitelikten uzaktır. Bu nedenle devletin tek uluslu olması, etnik kimliklerin varlığını dışlamaz. Ancak etnik ya da dinsel kimliği esas alan yönetim yapısına engeldir. Ulusun bölünmezliğin etnik ya da dinsel temele dayalı coğrafya ya da topluluk eksenli bir federal ya da bölgeli devlet modelini dışlayacağına kuşku yoktur.

 

6- Anayasa’nın 4. maddesi kapsamındaki kurallarda değişiklik yapmak türev kurucu iktidarın yetkisi dışında kalır. Bunlarla ilgili olarak hukuken geçerli bir Anayasa değişikliği teklifi yapmak yapılsa bile bunlara ilişkin bir oylamaya gidilmesi mümkün değildir. Anayasa’nın 4. maddesinde öngörülen “teklif edilemezlik” kuralı Anayasa’nın 148. maddesinde öngörülen teklif ya da karar yeter sayıları karşısında özel hüküm niteliği taşır. Dolayısıyla 148. madde kapsamında değildir. Bu nedenle 4. maddedeki yasağa aykırı değişikler 148. maddede biçim sınırlamasına değil daha özel bir kural olan 4. maddenin bağlayıcılığına tabidir.

 

 

ANAYASA HUKUKU SINAVA YÖNELİK KAVRAMLAR

 

Maddi Anlamda Anayasa: Devletin temel kuruluşunu, örgütlenişini ve işleyişini düzenleyen, devlet organlarının yetki alanını belirleyen, bireylere devlete karşı sahip oldukları temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan ve diğer yazılı hukuk kaynaklarına göre bir üstünlüğe sahip olan kurallar bütünüdür.

 

Biçimsel (şekli) Anayasa: Anayasa normal yasalardan ya da diğer yazılı hukuk kaynaklarından daha farklı ve nitelikli usullerle yapılan, değiştirilen kuralları ifade eder.

 

Anayasa Şikâyeti: Anayasa da güvence altına alınmış temel hak özgürlüklerden AİHS kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasıdır.

 

Yargısal Denetim: Anayasa uygunluğun, normal yargı kuruluşu dışında bu iş kurulmuş ve uzmanlaşmış özel bir mahkeme, bir Anayasa Mahkemesi tarafından yapılmasıdır.

 

Asli Kurucu İktidar: Kendisinden önceki hukuk ve Anayasa düzenini kendini bağlı saymaksızın yeni bir Anayasa ile yeni bir hukuk düzeni kurulmasını sağlayan iktidardır.

 

Kurucu Plebisit: Bu yöntemle Anayasa, halkın dışında hazırlanmakta ve kamuoyunda serbest bir biçimde tartışılmaksızın halkın oyuna sunulmaktadır. Halk bu oylamada Anayasa’ya evet ya da hayır demektedir.

 

Kurucu Meclis: Halkın Anayasa’yı yapmakla görevli bir meclis seçmesi öngörülmektedir. Bu meclisin asıl görevi Anayasa’yı yapmak olduğundan halkın tüm kesimlerinin bu mecliste temsil edilmesinin sağlanması gerekir.

 

Kurucu Referandum: Bu yöntemde Anayasa’yı yapmakla görevli kurucu meclisi halk seçtiği gibi, bu meclisçe hazırlanacak olan Anayasa’da sonuçta halkın oyuna sunulmaktadır.

 

Türev Kurucu İktidar: Asli kurucu iktidarın yaptığı Anayasa değişikliklerine açık olmalıdır. Türev kurucu iktidar, yürürlükte olan Anayasa’ya göre onun koyduğu usul ve kurallara uyarak Anayasa değişikliği yapmaya yetkili iktidardır.

 

Yumuşak Anayasa: Katı Anayasa’lardan farklı olarak, özel bir usulle, teklif yeter sayısına ya da karar çoğunluğuna bağlı olmaksızın normal yasalar gibi değiştirilebilen Anayasa’lardır.

 

Katı Anayasa: Diğer yasalara göre daha zor ve daha nitelikli koşul ve usullerle değiştirebilen Anayasa’lardır.

 

Yazılı Anayasa: Bir Anayasa’da bulunması gerekli konuların yetkili organlarca ve gerekli usullere göre bir temel belge ya da metin içinde toplanmasını anlıyoruz.

 

Geleneksel Anayasa: Anayasa hukuku alanında uzunca bir zamana yayılmış sürekli bir uygulama sonunda, toplumda herkes tarafından ona uyulmasının zorunlu olduğu bilinci egemen olursa geleneksel Anayasa’dan söz edilir.

 

Orleancı Parlamentarizm: Hükümet yalnızca yasama organına karşı değil aynı zamanda devlet başkanına karşıda sorumlu sayılmıştır. Bu sisteme Orleancı parlamentarizm sistemi denir.

 

Faşist Devlet: Faşist rejimler daha çok ulusal birliğini kurmakta ve burjuva devrimini gerçekleştirerek demokratik rejime geçmekte diğer Avrupa ülkelerine oranla gecikmiş olan ülkelerde ortaya çıkmaktadır. Sağlam bir demokratik geleneğe sahip olan ülkeler ise faşizme karşı daha dayanıklı olmaktadır.

 

Sosyalist Devlet: İşçi sınıfının önderliğinde kurulan bir yönetim türünden işçi sınıfının doğuşuyla birlikte işçi hareketlerinde kendini göstermeye başlamıştır. Gittikçe gelişmeye başlayan işçi hareketleri daha sonra örgütlenme, genel oy hakkı, çalışma hakkı vb.lerini elde etme mücadelesi olarak devam etmiştir.

 

Çoğunlukçu Demokrasi: Mecliste çoğunluğu elinde bulunduranların kendilerini ulusal irade ile özdeş saydığı bir anlayıştır.

 

Çift İmza Kuralı: Cumhurbaşkanı’nın tek başına yapacağı işlemler dışındaki bütün kuralları 1961 Anayasası’nda olduğu gibi başbakan ve ilgili bakanlar tarafından imzalana bu kararlardan başbakan ve ilgili bakanlar sorumludur.

 

Kooptasyon: Yargının temsilcilerini kendi içinden seçmesidir.

 

Yapıcı Güvensizlik Oyu: Millet meclisinin başbakanı güvensizlik oyuyla düşürebilmesi için üyelerinin çoğunluğu ile yeni bir başbakan seçmesi gerekir. Yeni başbakanı seçmedikçe hangi çoğunlukla toplanırsa toplansın başbakanı düşüremez. Bu sistemde yıkmak için önce yapmak gerekir.

 

Toplu Siyasal Sorumluluk: Bakanlar kurulunun yürüttüğü politika ve işlerinden dolayı toplu sorumluluğudur. Genel siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludurlar.

 

Basit Yasa Kaydı: Sınırlamaya dayanak olabilecek bir nedenin ya da nedenlerin belirtilmediği bir yetkilendirmedir. Yasa koyucuyu bağlayan herhangi bir neden öngörülmez.

 

Yasama Yetkisinin Genel Oluşu: Kanunla düzenleme alanının konu bakımından sınırlı olmadığı Anayasa’ya aykırı olmamak şartıyla her konunun kanunla düzenlenebileceği anlamına gelir.

 

Yasama Yetkisinin Asliliği: Anayasa’ya aykırı olmamak koşuluyla her konunun yasama organınca doğrudan doğruya düzenlenebilmesidir.

 

Anayasaya Uygun Yorum: Bir yasa hükmünün yorumlanmasında, Anayasa’ya aykırı ve Anayasa’ya uygun iki farklı anlam, birbirine yakın ağırlıkta savunulabiliyorsa, bunların Anayasa’ya uygun olanı tercih edilir. Anayasa’ya aykırı gözüken bir yasa kuralı, Anayasa’ya uygun biçimde yorumlanabiliyorsa o kuralın iptali yoluna gidilmeyecektir. Anayasa’ya uygun yorum ilkesi genellikle Anayasa Mahkemesi’nin yorumlu ret kararlarında gündeme gelmektedir. Anayasa’ya uygun yorum ilkesi, Anayasa yargısı dışında da geçerli olarak uygulanabilir ve uygulanmaktadır.

 

Halk Egemenliği: Bu kurama göre, egemenlik halka aittir. Halk ise belli bir alanda yaşayan vatandaşlar topluluğudur. Egemenlik, bireylerin iradelerinin toplamından oluşur. Her birey egemenliğin eşit parçasıdır.

 

Ulus Egemenliği: Ulus, bireylerden ayrı, geçmiş ve gelecek kuşakları da kapsayan üstün bir varlığı ifade eder. Ulusal egemenlik temsil düşüncesine dayanır.

 

İstimrar İlkesi: Meclis hükümeti sisteminde, meclis yürütmenin verdiği kararları iptal edebilir ve değiştirebilir. Bu da meclisin sürekli toplantı halinde olmasını gerektirir.

 

Danışma Referandumu: Danışma referandumu yasama organını bağlamaması açısından daha çok yarı temsili demokrasi kategorisi içinde değerlendirilir.

 

Onay Referandumu: halkın, yasama meclisince oluşturulan bir yasayı evet ya da hayır biçiminde yorumlamasıdır. Bu niteliği ile yarı doğrudan demokrasi uygulaması niteliğindedir.

 

Yasama Referandumu: Bir yasa metninin kabulü ya da reddi için yapılan halk oylamasıdır.

 

İhtiyarı Referandum: Bu konuda yetkili kılınmış organ ya da kişi, gerekli görürse yasa, Anayasa ya da uluslararası antlaşmayı halkoyuna sunar.

 

Mecburi referandum: Mecburi referandumda ise Anayasa’da öngörülen koşulların varlığı halinde referanduma gidilmesi zorunludur.

 

Halkın Vetosu: Bir yasanın yürürlüğe girmesine engel olma ya da bir yasanın yürürlükten kaldırılmasını sağlama amacıyla halkın referanduma gidilmesini talep etmesidir.

Halkın Yasa Önerisi: Halk girişimi, mevcut yasalarda değişiklik öngören ya da tümüyle yeni bir düzenleme getiren yasa metnini yurttaşlar tarafından hazırlanarak halkoyuna sunulmasıdır.

 

Temsili Yönetim: Temsili yönetimde temsilciler sadece seçtikleri bölgenin ya da seçim çevresinin seçmenlerini değil tüm ulusu temsil ederler. Ulus, egemenliğin sahibi olarak kalmakla birlikte egemenliğin kullanılması, ulusu temsil ettiği düşünülen temsilciler vasıtasıyla kullanılır.

 

Yarı Doğrudan Demokrasi: Burada halk kendisini yönetecek temsilcileri seçtiği gibi, belli konularda ve belli yöntemlerle, yönetimde doğrudan söz sahibi olmaktadır.

 

Mücadeleci Demokrasi: Özgürlükçü demokratik düzen düşmanlarına karşı kendini koruma hakkına sahiptir. Bu nedenle özgürlükçü demokratik düzen sağladığı geniş hak ve özgürlüklerin bu düzeni yıkma amacıyla kötüye kullanılmasına izin verilemez. Bu yönde alınacak sınırlayıcı önlemler meşru sayılır. Mücadeleci demokraside önemli olan, demokrasinin çoğulcu yapısıyla korunmalıdır.

 

Çoğulcu Demokrasi: Çoğunluğun mutlak hâkimiyetini reddeden, azınlıktakilerin siyasal ve kültürel haklarının kabul edilmesi gerektiğini ve azınlığın da bir gün çoğunluk olabilme hakkının verilmesini savunan demokrasi anlayışıdır.

Demokrasinin gelişim sürecinde, çoğunluğun devlet yönetimindeki kararlarının mutlak olması, azınlık haklarını kısıtlayabileceği kaygısı çoğulcu demokrasiyi ortaya çıkarmıştır.'Azınlıkta veya muhalefette olanların korunması, düşüncelerin serbestçe hiçbir baskıyla karşılaşmadan söylenebilmesi çoğulcu demokrasi için şarttır. Çoğulcu teoride otoritenin dağıtılması devletin aceleyle ve düşünmeden hareket etmesini engeller, aynı zamanda önemli güç merkezlerinin uyuşmaması durumunda da herhangi bir adımın atılmasını önler.

 

Hukuk Devleti: Faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukukî güvenlik sağlayan devlet demektir.

 

İstimrar İlkesi: Meclis hükümeti sisteminde meclis, hükümetin kararlarını iptal edebildiğinden dolayı meclisin sürekli toplantı durumunda olması haline denir.

 

Temsili Demokrasi: Demokratik ülkelerde milletin egemenlik hakkını doğrudan değil de, seçtiği temsilciler (milletvekilleri) aracılığıyla kullandığı bir demokrasi uygulamasıdır. Genellikle nüfusu yüksek ülkelerde kullanılır.

Ayrıca temsili demokraside halk istediği zaman yöneticiyi değiştirme şansına sahiptir. Bu da demokrasinin halka sağlamış olduğu bir kolaylıktır. Halkın seçtiği temsilciler meclis ya da genel anlamıyla parlamento olarak adlandırılan yerde toplanır ve halk adına kararlar alır. Bu temsilcilere milletvekili ya da parlamenter denir. Milletvekilleri belirli sayıda ve belirli bir süre için seçilirler.

 

Sosyal Devlet: Devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla sosyal ve ekonomik hayata aktif müdahalesini gerekli ve meşru gören bir anlayıştır. Sosyal Devlet anlayışı Türk anayasa hukukuna 1961 Anayasası ile birlikte "Cumhuriyetin Nitelikleri" başlığı altında sayılan temel bir unsur olarak girmiştir.

 

Çalışma Hakkı: İşsiz kimselere devletin iş sağlaması demektir. Pozitif statü haklarındandır. Devlet işsiz kimselere iş sağlamalı, bunun için bir takım şeyler yapmalıdır.

 

Çalışma Özgürlüğü: Kişinin dilediği anda çalışma ve çalışmama serbestîsidir. Negatif statü haklarındandır. Devlet çalışmak isteyen kişilere engel olmazsa çalışma hürriyeti gerçekleşir.

 

Ombudsman: Şikâyetleri ve bir takım teşebbüsleri ele alıp değerlendiren ve bunlara her iki taraf içinde tatmin edici çözümler bulan kişidir. Anayasamıza 2010 anayasa değişikliği ile girmiştir. Kamu denetçiliği kurumudur.

 

Nitelikli Yasa Kaydı: Bir sınırlama mevcuttur ve aynı zamanda bu sınırlamanın sebebi de mevcuttur.

 

Basit Yasa Kaydı: Ortada bir sınırlama vardır, ama bu sınırlamanın nedeni yoktur.

 

Asli Kurucu İktidar: Kendisinden önceki hukuk ve anayasa düzenine kendini bağlı saymaksızın yeni bir anayasa ile yeni bir hukuk düzeni kurulmasını sağlayan iktidardır.

 

Tali Kurucu İktidar: Asli kurucu iktidarın yaptığı anayasa değişiklerine bağlı olarak kurulmuş iktidardır. Türev kurucu iktidar, yürürlükte olan anayasaya göre onun koyduğu usul ve kurallara uyarak anayasa değişikliği yapmaya yetkili olan iktidardır.

 

Doğal Yargıç Güvencesi: Doğal yargıç, hukuksal olaydan, özellikle suçun işlenmesinden önce yasa ile belli edilmiş yargıç anlamına gelir. Bu ilke suçlulara ve suçlara göre mahkeme kurup, yargıç atamaya olanak tanımaz.

 

Yargıç Ve Savcı Güvencesi: Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe (65 yaşından önce) emekliye ayrılamaz, bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.

 

Kurucu Plebisit: Bu yöntemde anayasa, haklın dışında hazırlanmakta ve kamuoyunda serbest bir biçimde tartışılmaksızın halkın oyuna sunulmaktadır. Halk bu oylamada anayasaya evet ya da hayır demektedir.

 

Kurucu Meclis: Halkın anayasayı yapmakla görevli bir meclis seçmesi öngörülmektedir. Bu meclisin asıl görevi anayasayı yapmak olduğundan halkın tüm kesimlerinin bu mecliste temsil edilmesinin sağlanması gerekir.

 

Kurucu Referandum: Bu yöntemde anayasayı yapmakla kurucu meclisi halk seçtiği gibi, bu meclisçe hazırlanacak anayasada sonuçta halkın oyuna sunulmalıdır.

 

Yasama Dokunulmazlığı: Parlamento üyeleri hakkında, suç işlediklerinden bahisle, parlamentonun izni olmadan, gözaltına alma, tutuklama gibi bazı cezai takibat işlemlerinde bulunulamamasıdır. Amacı, parlamenterlerin keyfi kovuşturma ve cezaya maruz kalmasını önlemektir. Günümüzde her ülke Anayasası konuyla ilgili farklı bir sistemi benimsemiş olmakla birlikte, çoğunluğu yasama dokunulmazlığına yer vermiştir. Bunun istisnası, Hollanda ve Yeni Zelanda’dır.

 

Yasama Sorumsuzluğu: Parlamento üyelerinin görevlerini yerine getirirken açıkladıkları düşüncelerden, sözlerden ve verdikleri oylardan dolayı hukuki ya da cezai takibata uğramamalarını ifade eder.

 

Ölçülülük İlkesi: Sınırlama amacı ile bu amaca yönelik sınırlayıcı araç arasındaki ilişkiyi esas alan ve birbirine bağlı üç alt ilkeyi kapsayan kavramdır.

5-      Gereklilik İlkesi: Bu ilke amaca ulaşma bakımından ayrı derecede etkili araçlar arasından hak ve özgürlüğü en az sınırlayanın seçilmesini zorunlu kılar.

6-      Oranlılık İlkesi: Amacın ölçüsüz bir oran içinde olmaması gerektiğini belirtmektedir.

7-      Elverişlilik ilkesi: Sınırlayıcı önlemin sınırlama aracına ulaşmaya elverişli olup olmadığıdır. Sınırlamayı oluşturan yasal önlemin sınırlama amacı açısından elverişli sayılabilmesi için bu önlemin istenilen sonuca bir katkı getirmesi gerekmelidir.

 

Öze Dokunma Yasağı: Bir hakkın ya da hürriyetin kullanılmasını açıkça yasaklayıcı veya örtülü bir şekilde kullanılmaz hale koyucu veya ciddi surette güçleştirici ve amacına ulaşmasını önleyici ve etkisini ortadan kaldırıcı hükümler, o hak hürriyetin özüne dokunur.

 

1982 Anayasası’na göre Türk tanımı: Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk denir.

 

Laiklik: Genel olarak özgürlük ve çoğulculuğun ve özel olarak da dinsel özgürlüklerin ve dinsel çoğunluğun onsuz olmaz güvencesidir.

 

Demokratik Devlet: Halkın devlet yönetimine olabildiğince katılmasını sağlayan devlettir.

 

Mücadeleci Demokrasi: Özgürlükçü demokratik düzen, düşmanlarına karşı kendisini koruma hakkına sahiptir. Bu nedenle özgürlükçü demokratik düzenin sağladığı geniş hak ve özgürlüklerin bu düzeni yıkma amacıyla kötüye kullanılmasına izin verilemez. Bu yönde alınacak sınırlayıcı önlemler meşru sayılır.

 

Temsili Demokrasi: Doğrudan demokrasinin olanaksız olduğu çok nüfuslu ulus-devlet yapısında uygulanmakta olan demokrasi tipine temsili demokrasi denir.

 

Seçimler ve Halkoylamalarında;

ü  Genel oy

ü  Eşit oy

ü  Gizli oy

ü  Tek dereceli seçim

ü  Açık sayım ve döküm esaslarına

ü  Serbest,…….. Göre yargı yönetim ve denetimi altında yapılır.

 

Sosyal Devlet: Sosyal eşitsizlikleri gidermeyi, dengeli bir gelir dağılımı ve herkes için insan onuruna yaraşır asgari bir yaşam düzeyi sağlamayı temel görev sayan ve bu amaçla toplumun iktisaden zayıf kesimlerini iktisaden güçlü kesimlerine karşı koruyucu önlemler alan devlet olarak tanımlanır.

 

Hukuk Devleti: Kişilere hukuk güvenliği sağlayan devlettir.

 

Temel Hak ve Özgürlüklerde Sınırlamanın Sınırları;

ü  Sınırlama Anayasa’da belirtilen belli nedenlerle olmalıdır (nedensellik ilkesi).

ü  Sınırlama amacı ile aracı arasında ölçü olmalıdır (ölçülülük ilkesi).

ü  Sınırlama ancak yasa ile yapılmalıdır (yasallık ilkesi, kullanılmaları devletin olumlu bir edimi ile mümkün olan sosyal haklar KHK ile düzenlenebilir, OHKHK’lerinin denetimi mümkün değildir).

ü  Sınırlama temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunmamalıdır.

ü  Sınırlama demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmalıdır.

ü  Sınırlama laik devletin gereklerine aykırı olmamalıdır.

 

Soru: Bakanlar Kurulu adına sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere başbakan veya bakanlardan bilgi istemekten ibarettir.

 

Genel Görüşme: Toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, TBMM genel kurulunca incelenmesidir.

 

Meclis Araştırması: Belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibarettir.

 

Gensoru: Siyasal sorumluluğu harekete geçiren bir tür denetim yoludur (20).

 

Meclis Soruşturması: Gensorunun siyasal bir denetim mekanizması olmasına karşılık, meclis soruşturması, cezai sorumluluğu harekete geçirir (55).

 

Yasama Sorumsuzluğu: Yasama sorumsuzluğu mutlak bir güvence sağlar. Sınırı ve süresi yoktur. Meclis sürecinden bağımsız bir güvencidir. Milletvekilliğinin sona ermesi veya dokunulmazlığının kaldırılması, bu güvenceyi etkilemez. Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, meclisteki ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanı’nın teklifi üzerine Meclise başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.

 

Yasama Dokunulmazlığı: Milletvekilinin TBMM’nin izni olmaksızın gözaltı alınamamasını, tutuklanamamasını, sorguya çekilememesini ve yargılanamamasını sağlar. Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri bunun dışındadır. Yasama dokunulmazlığı milletvekili sıfatına bağlı bir koruma sağlar. Yani görev süresi sınırlı bir güvencedir. Görevin sona ermesi, istifa ya da Anayasa’da öngörülen diğer nedenlerle milletvekilliğinin düşmesi hallerinde bu güvence sona erer.

 

 

Vir Prudens Non Contra Ventum Mingit

 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol